Erkek çocuk yetiştirme yöntemleri

Bir kaç ay kadar önce annemle sabah kahvaltısını yapmak için güzel bir mekana gittik.

Bir yanda yeşillik, diğer yandan karşımızda gözümüzün alabildiğine uzanan masmavi deniz. Harika ortamı bozan tek şey, arada sırada soframızdaki reçelleri ziyaret etmek isteyen yaramaz arılar. Elimizle uzaklaştırmaya çalışıyoruz geliyorlar, kışeliyoruz geliyorlar…! Arıların psikolojisinden de anlamıyorum ki insanların ruh hallerinden anladığım kadar. Yoksa onları nasıl uzaklaştıracağımı bilirim ama! neyse…! Bildiğim tek şey anne-kız keyfimizi bozmalarına izin vermeyeceğimiz. En fazla iğnelerini batırır giderler diye düşünüp kikirdiyoruz annemle ve iştahla yiyoruz kahvaltımızı.

Derken yan masaya dört kişilik bir grup geldi. Hallerinden anne, oğul, kız ve komşu teyze. Evin oğlu 15 yaşlarında, kız çocuğu 11 gösteriyor, komşu teyze ve annenin yaşları önemli değil. Yanımızdaki masaya oturdular. Oturdular ama bir kaç dakika sonra delikanlı öyle bir çığlık atarak fırladı ki yerinden hepimizin yüreği ağzına geldi.

“Burada sinekler var, arılar var… ben size söylemedim mi gitmeyelim diye. Zorla getirdiniz. Eve gidelim, durmam ben burda…” ve hızla sahile doğru koştu.

Annesi de arkasından “Oğlum vallahi bir şey yapmaz sinek. Bak millete rezil oluyoruz.” diye.

“Bana ne! Gideceğim ben arabaya. Siz kahvaltınızı yapınca gelirsiniz…”

Ve… hoppp gitti. Arabaya oturmadı ama denizin kenarında bir yerlere bağdaşı kurdu.

Anne yerine geldi, mahcup; “Ahh ben ne yapacağım bu çocukla? Böyle hassas. Çocukluğundan beri duygusal, hayvanlarla arası iyi değil.” dedi ve masadan tostuyla meyve suyunu alıp oğluna götürdü. Delikanlı kahvaltısını denize yakın bir manzarada tamamladı.

Sabah kahvaltımız, masadaki üç kişinin, delikanlıyı sofraya çağırmak için muntamazan seslenip durmalarıyla kafamız şişerek tamamlandı!

Kendi çocukluğuma gitti aklım birden… sokakta köpek falan görsek, biz kızlar ciyaklardık, erkek arkadaşlarımız koşarak gelir, köpekleri korkutarak uzaklaştırır, bizleri Süperman kıvamında kurtarırlardı.

Peki ne oldu da geçmişin Süperman erkekleri, bugünün her şeyden korkan/kırılan duygusal erkekleri halini almaya başladı?

Veya evlilik terapileri yaparken, son yıllarda bol bol karşılaştığım duygusal/kırılgan/hassas erkekler nereden çıktı? Yeni genç erkek nesile ne oldu? Erkek çocuk yetiştirmek niye zorlaştı?

Erkek çocuk denildiğinde birbirinin zıttı iki uç psikoloji aklıma geliyor benim. Birisi erkek adam yetiştireceğiz diye aşırı erkeksi tavırlarla büyütülen, kabadayılaşmış erkekler; diğeri anneleri tarafından aşırı korunarak büyütülen, sokağa bile çıkarılmayan çıtkırıldım erkekler. Ortası da var tabii ama iyice azaldı. Bu yazıda ikinci grup hakkında birşeyler yazmak istiyorum.

Çocuk yetiştirmek dünyanın en zor işlerinden biri. Bazı dengelerin oturması için aylarca emek veriyorsunuz, hayatın akışı içinde devreye giren olumsuzluklar nedeniyle sanki hiç emek vermemiş gibi hissediyorsunuz. Öncelikle evladı olan tüm ailelere kolaylıklar diliyorum sevgili okurlar.

Kurumumuza yardım almak için başvuran erkek çocuklarında ve yeni evli genç erkeklerde, psikolojik yapılanma açısından bazı değişiklikler ortaya çıktığını gözlemliyorum. Önceden kızları kırılgan/hassas/duygusal; erkekleri mantıklı/güçlü/dayanıklı bilirdik. Son on yılda erkek çocuklarının ve genç yetişkinlerin psikolojik dengelerinin değiştiğini düşünüyorum. Erkekler, kadınsı psikolojilere yatkınlık göstermeye başladı malesef.

Neden dersiniz?

Aslına bakarsanız cevabı çok kolay! Erkek çocuklarını dört duvar arasında sadece anneleri yetiştiriyor da ondan!

Sosyal yaşam standartlarımızın değişmesi, çekirdek aileye geçişimiz, babaların evden çok iş hayatlarında zaman geçirmesi, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizin yok denecek kadar aza inmesi, okul hayatındaki rekabet ilişkisi, ailelerin çocuklarının geleceği konusunda iyi eğitim almalarını liste başı yapması, dolayısıyla çocukların sadece ders odaklı yetiştirilmeleri, çevreyle gezme tozma ilişkisi varsa bile bunun hep kadınlar arasında olması, erkek çocuklarının babalarıyla yeterince muhatap olamaması, babayla duygusal ve sosyal gelişimi destekleyecek birlikteliklerin azalması, çekirdek aile nedeniyle baba yerine erkek çocukla ilgilenecek başka erkeklerin bulunmaması…vb. gibi sorunlar nedeniyle erkek çocukların fıtratı bozulmaya başladı.

Anlayacağınız, bir erkeği tek başına bir kadın yetiştirirse olacağı bu! Anne ne kadar başarılı ve dört dörtlük bir eğitim verirse versin, kadın psikolojisi içinde hareket edeceği ve karşılaştığı sorunlarla kadınsı tavırlarıyla müdahale edeceği için, çevresinde sadece anne ve kadın gören erkek çocuk, otomatik olarak problem çözme yöntemi olarak, kadınsı davranışları taklit eder. Telefon çalıp kötü bir haber aldığında annenin duygularını taklit ederek harekete geçer. Kızıp sinirlendiği şeyler, herhangi bir erkeğin kızacağı değil, sıradan her kadının dert edineceği konular olur. Annesinin endişelendiği herşey onu da kaygılandırır. Derken bir bakmışsınız, feminen duygulanım gösteren bir oğlunuz olup çıkmış!

Örneğin çift terapilerinde bile dikkatimi çekiyor. Evli erkeklerde o kadar çok kırılgan/duygusal/hassas adam var ki! Normalde erkekle kadın bir sorun yaşadığında, kadın duygusal olarak problemi uzatsa da erkek daha kolay üstesinden gelirdi. Şimdilerde kadın üstesinden geliyor, evin erkeği hala durumun etkisinden kurtulamıyor, incinmiş, çok kırılmış olarak seansa gelip gidiyor. Mesleğimin ilk yıllarında kadın psikolojisi toparlamaya çalışırken, son bir kaç yıldır erkek psikolojisi toparlamaya çalışıyorum. Erkeğin de sorunu olur elbet. Ama söylemek istediğim, kırılgan bir erkekle çalışmak ayrı, erkeğin kendi yapılanmasına uygun sorunlarıyla ilgilenmek ayrı sevgili okurlar.

Erkek çocuk yetiştirirken dikkat edilmesi gereken bazı hususları sizlere sıralayarak konuyu bitirelim istiyorum.

1. Erkek çocuğun büyüme sürecinde babalar mutlaka rol almalı. Doğru davranış kalıplarının, duygulanımının sağlıklı oturması için önünde özdeşim kurabileceği bir erkek figürünün olması son derece önemli.

2. Bebekliğinden itibaren gerekli ilgiyi, sevgiyi, şefkati göstermek gerekli.

3. Annenin davranış şekliyle babanın davranış şeklinin aşırı zıtlıklar içermemesi gerekli. Şöyle ki; anneler oğullarını yetiştirirken duygusal, hassas davranıyor. Belirli bir yaşa bu davranışı içselleştirerek gelen erkek evlat, büyümeye başlayıp anne sözü dinlemediğinde baba devreye giriyor. Bir anlamda annenin gücü oğluna yetmemeye başladığında, destek kuvvet şeklinde harekete geçiyor. Babalar malesef annenin yumuşak tavrının aksine ani bir kızgınlık, azar, bağırıp çağırma, tehdit etme, hakaret etme, tenkit etme, tehdit etme, suçlama gibi yanlış yöntemleri kullanabiliyor. Böylece anne ile babanın oğula ulaşma yöntemleri çok farklı görüntü veriyor. Bu durum kafa karıştırıyor ve eğer ileşitimde sorun varsa, işleri daha da kötü noktalara götürüyor. Doğru olan, bebeklik döneminden itibaren anne/babanın birlikte eğitim vermesi ve kadın/erkek davranış biçimlerini erken yaşlardan itibaren hissetmesinin sağlanmasıdır. Aşırı korumacı bir anne ve ergenlikte aniden ortaya çıkmış asabi baba çok kötü bir korelasyon.

4. Ailedeki erkeklerin mümkün olduğunca beyefendi tavırlar sergilemesi ve bu davranışlarının çocuğa örnek olmasının sağlanması gerekiyor.

5. Babanın oğul karşısında pasif olmaması gerekiyor. Sert, aşırı otoriter baba ne kadar zararlıysa, oğluna sözünü geçiremeyen, çekingen baba ondan çok daha zararlıdır eğitim açısından. 10 yaşındaki oğluna sözünü geçiremeyen baba, ne kötü bir babadır bilemezsiniz!

6.Erkek çocukların daha hareketli olduğunun düşünülerek, yaptığı yanlış davranışlara göz yumulması gerekir. Bedensel hareketlilik farklıdır, hatalı davranış farklı. İkisi birbirine karıştırılmamalıdır.

7. Erkek çocuklarınızın ilerde kötü alışkanlıklar edinmemesi için, şimdiden iyi alışkanlıklar edinmesine yardımcı olmalısınız. Oturduğunuz yerden “git-yap” diyerek değil, onun yapmasını istediğiniz faaliyetlerine katılarak bunu daha iyi sağlarsınız.

8. Çocuğunuzla sohbet etmeli, ona zaman ayırmalısınız. Ama sohbet etmekle nutuk çekmeyi birbirine karıştırmadan.

9. Okulu ve dersleri dışında konuşacak konular bulmalısınız. Çocuğunuzla aranızdaki tek sohbet konusu dersleri olmamalı. Çünkü bu onlara göre konu bile değil! Çocuğuyla konuşmayı bilmeyen insanların saklandıkları bir bahane. Yani oğlunuz bile biliyor, ders dışında aranızda konuşulacak hiçbir şey olmadığını. Bu ne acı bir ilişki biçimi!

10. Özellikle oğlunuzun arkadaşlarını tanımaya çalışın. Onlarla zaman geçirin. Gençleri toplayın bir yerlere gidin, film izleyin, kafede oturun. Böylece oğlunuzun kimlerle zaman geçirdiğini görmeye çalışın.

11. Arkadaşlarına tu-kaka demeyin! Sizde bulamadığı her ne varsa onu aramaya gittiğini unutmayın! Sizde olmayıp, onlarda olanı anlamaya çalışın. Zaman ayırıp, onu dinlediğinizde dönüp size geleceğini aklınızdan çıkarmayın.

12. Kendisini önemli hissetmesini sağlayacak, başarabileceği sorumluluklar verin. İşini başardığında övün, oğlunuz olduğu için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu söyleyin.

Debamı için tıklayın

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman&Psikoterapist&Aile Danışmanı)

www.yuzlesme.tv

mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv

mehtapkayaoglu@gmail.com

http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu

htttp://www.twitter.com/mehtapkayaoglu

Bir yanıt yazın