KOCALARINIZA İFTİRA ATMAYIN

İslam dininde aile çok önemlidir. Adeta dinin yaşaması aile üzerine kurulmuştur. Yüce Allah belki de zinayı büyük günah saymak ile aile kurulmasını ve rızasına uygun düzgün bir toplum hedeflemiştir. Allah’ın en sevmediği helal de boşanmadır. Dini nikâhın boşanma usulleri dine uygun olmaz ise yani boşanma dinen gerçekleşmemiş ise bir kadının başka biri ile birlikteliği nikâhsız birliktelik ve zina olacaktır. Bu durumda evli çiftlerin boşanma esas ve usullerine dikkat etmeleri gerekir.

Hocalarımız bir kadının boşanması konusunda İslami açıdan gerekli 4 şartı saymaktadır. Bunlar;

  1. Erkek kadına sürekli ve ciddi şiddet uygulayacak.
  2. Fasık derecesinde dine aykırı yaşamı olacak.
  3. Kadının cinsel ihtiyacını karşılamayacak.
  4. Evin geçimini sağlamayacak tembellik edecek (fakirlik durumu hariç) .

Bu durumda dahi dini ilimlere sahip bir kişinin hakemliğinde boşanma gerçekleşmelidir. İslam’da “kadın hâkim’in boşama yetkisi” tartışmalıdır ve bugün aile mahkemelerimizde kadın hâkimler ağırlıklıdır.

Bilindiği gibi son zamanlarda ilahiyat mezunu bazı hocalar (belki de devletin ve medyanın baskısına maruz kalmamak için) nedenlerini açıklamadan ve tartışmadan mahkemenin verdiği karar ile dini boşanmanın da gerçekleşeceğini ifade etmektedir.

Bu devirde içtihatlara güvenmek çok zor olmaktadır. Çünkü İslam’ın galip olmadığı bir devirde baskıların olduğu devirlerde âlimler de baskı altındadır. Diyanet Kurumu ve İlahiyatlar da nihayetinde laik devletin kuralları ile yönetilmektedir.

Bir TV kanalında çok tanınan bir hoca bakın nasıl bir fetva veriyor :

Bir erkek arıyor. “Eşimle karşılıklı olarak boşanmayı kabul ettik. Dinen boşanmış olur muyuz?” diyor.

Çok ünlü hocamız “evet” diyor.

– Peki, ben yeni bir evlilik yapabilir miyim?
– Hayır, yapamazsınız resmi olarak boşanmanız gerekiyor.

Yahu bu adam dinen 4 kadın ile evlenme hakkına sahip. Bırak resmi boşanma olmasını boşanmasa bile 3 kadın ile evlenebilir.

Şimdi böyle âlimlerin olduğu bir ülkede verilen fetvalar da tereddüt oluyor.

“Peki, bir kadın boşanmak istediğinde hangi yolu izlerse dinen boşanmış sayılır?” Bu soru ile ilgili âlimler biraz tereddütlü ve değişik cevaplar veriyor.

Genel kabul gören ancak nedenleri ile izah edilmeyen hep üstü örtülen soruları biz buradan soralım. Allah’tan korkan İslami bilgisi olan okuyucular bu konuyu bir düşünsünler. Belki doyurucu cevap verenler olacaktır. Genel olarak nikahın düşeceğini söyleyenler “nikâh sırasında boşanma yetkisini Laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasa kanun ve mahkemelerine verdiğimizi” söylemektedir. Bu nedenle de mahkemenin boşamasının dinen boşanma sayılacağı hükmünü veriyorlar. Cevaben
birinci olarak; bir kişi dinen evleniyorsa o Allah’ın izni peygamberin kavli ile ve mehir vererek oluyor. Yani burada dini nikâhı bağlayan laik devletin kanunları ve mahkemeleri değil Allah’ın kurallarıdır.
Evlenen kişi resmi evlilik ile dini nikâhının resmi makamlar tarafından idare edilmesine değil, resmi evliliğinin resmi makamlara tarafından karara bağlanmasına izin vermektedir.
Biz bir partiyi seçtik onlarda zinayı serbest bırakınca Allah’ta zinayı serbest bırakmıyor.
Hem seçtiğimiz parti 4 evliliğe izin vermiyor. Mahkemeler de bunu kabul etmiyor. Şimdi ikinci evliliklerde yapılan cinsel ilişki zina mı oluyor?

İkincisi; Mahkemeler Allah’ın emri ile hüküm vermiyor ki dinin nikâhını bozabilsin. Hâkimlerimizin hiçbir dini bilgisi aranmıyor meslekleri için. Dinsiz bir hâkim hiç sebep yok iken hatta kadın-erkek ikisi de talep etmemiş iken insanları boşama yetkisine sahip. Böyle bir nikâh bozulmasını dini nikâhında bozulması demek diye fetva vermek ne kadar dine akla ve mantığa uygun? Böyle bir fetva mahkemeyi Allah’ın da üzerinde bir yere konumlandırmak olmaz mı? Allah mahkemenin kararına mı tabi olacak Hocalarımız “dinen boşanma gerçekleşince neden resmi nikâhınız durduğu için boşanma gerçekleşmemiştir.” demiyor.

Neden o zaman kişinin nikâhı için kendisinin yerine mahkemenin karar vermesini kabul ettiğini söylemiyorlar? Neden dini nikahı bırakmak bu kadar kolay da tutmak bu kadar zor yapılıyor.

Değişik durumları inceleyecek olursak.
Eğer “kadın hâkime rüşvet vermiş” ya da “yalan beyan ile hâkimi kandırmış” ise ve adam boşanma talebini kabul etmemiş ise. Hâkim boşamış ise bu durumda dini boşanma gerçekleşir mi?

Adam kadın ile resmi boşanma sonrası yatarsa adam için ve kadın için zina durumu ayrı ayrı incelenir ise, adam hiçbir kusuru yok iken Allah onun nikâh hakkını ondan alır mı? Sonra onu cehennemde yakar mı?
Düşünün bir hırsız arabanızı çaldı. Hâkime de rüşvet verdi. Arabayı kendi adına tescilledi. Kendi arabanıza bindiniz diye Allah size günah yazar mı? Kadın için ise zor bir durum. Allah ister yazar ister yazmaz. Kadın kendi eli ile kendini pisliğe sokmuş olur.

Kaldı ki medeni kanunda bile yanlış bir kabul üzerine verilen kararlar da hükümsüz sayılır. Allah her şeyi bilen olduğu için bu boşanmanın hükümsüz olduğunu da bilmez mi? Yani bu mahkemenin kararının en üst mahkeme olan Allah’ın yargısından dönmesi gerekmez mi?

Eğer kadın hâkime rüşvet vermiş ya da yalan beyan ile hâkimi kandırmış ise ve adam karşı boşanma davası açmış ise. Adam bu durumda mahkemeyi dini nikâh boşanması için muteber kabul etmiş ise açık ki boşanma gerçekleşir. Zaten erkeğin boşama hakkı vardır. Ancak eğer erkek mevcut kanunların ve yargının kendisine Allah’ın yüklemediği ve adil olmayan çekilemeyecek yükler yüklemesi sebebi ile “sadece resmi nikâhımı bırakıyorum, ben mahkemeyi dini nikâh için muteber saymam” deyip, “ben karımdan değil bu resmi zulümden ayrılmak zorundayım” derse ve eğer ki resmi uygulamalar dışında aile gerçekten huzur bulacak ise neden dini ayrılık kabul edilsin ki. Netice de Allah aileyi bir arada tutmak istemez mi? Allah beyanların yalan olduğunu ya da hâkimin rüşvet aldığını bilmiyor mu? Bu aileye bir de resmi yükler olmadan denemeleri şans vermeleri gerekmez mi?

Erkeğin ailesini korumak için iftiraya yol açmış aileye dinamit koymuş dinsizlerin ürettiği kanun ile Allah’ın emri olan evliliğini neden feda etsin ki?

Hocalarımız belki korkuyor belki çekiniyor. Ancak eğer ki hâkimlere dinin ve Allah’ın verdiği hakları alma yetkisini verirseniz; hukuk sizin baş örtünüzü açınca, ibadetlerinizi engelleyince hiçbir şey diyemezsiniz.

Hem deseniz ki “ey hanımlar erkeğinize iftira atarak aldığınız tazminatlar, nafaka haramdır. Boşanmanız dinen gerçekleşmişte olmayabilir. Çünkü yeterli şartlar oluşmamış. Allah her şeyi bilendir. Erkeğin hakkını elinden haksız yere almaz.” Belki o zaman kadınları bir kısmı iftira atmaktan vazgeçer aileler ve çocukların geleceği böylece devletin ve İslam’ın geleceği de korunmuş olur.

Ey hocalarımız, âlimlerimiz; iftira atan bir kişinin dini evlilik kararı Allah’ın elinde iken bunu dinsiz kanunların ve belki de dinsiz bir hâkimin eline vermek büyük bir yanlış olmaz mı? Kanaatimce dini nikâh ile resmi nikahın hiçbir bağı yoktur. Türkiye Cumhuriyet’ini Allah ın kuralları ve kararları bağlamadığı gibi Allah’ı da Türkiye Cumhuriyeti’nin kararları bağlayamaz.

Boşanan bu kadınların yeni evliliklerinde yapacakları cinsel ilişki zina hükmüne girerse sizin ahrette haliniz nice olacaktır.
Vallahi ben böyle bir fetvadan Allah’a sığınırım ve hanım kardeşlerimize derim ki;
“Eşlerinize iftira atmayın. İftira ile aldığınız tazminat ve nafakalar haramdır. Dini boşanmanız gerçekleşmemiş olabilir. Bir daha evlilik yapsanız bile tüm ilişkileriniz zina hükmüne gelebilir. Zandan kaçınmak gerektir. Allah’tan korkun. Tövbe ile af dileyin.”

Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O’dur. (Şura Suresi, 25. Ayet)

Selam ve dua ile…