nafaka zaten az diyenleri asgari ücret ile geçinmeye davet ediyoruz.

NAFAKA HUKUKU HAKKINDA GÖRÜŞLERİMİZ

Nafaka Hukuku

3 türlü nafaka vardır

Tedbir nafakası

Boşanma gerçekleşmeden çoğu zaman sadece kadının beyanı ile erkeğin ödemek zorunda olduğu nafaka türüdür. Uzun süren boşanma davaları neticesinde yüksek miktarlar tutmaktadır. Boşanma sonucunda erkek haklı olsa bile geri alamamaktadır. Boşanma davalarının uzun yıllar sürmesi doğaya (fıtrata) aykırıdır.

 

Yoksulluk nafakası

Boşanma neticesinde az ya da eşit kusurlu olan tarafa verilen uygulamada neredeyse tamamen erkekler tarafından ödenen nafaka türüdür.

En çok haksızlığın olduğu ve sorun oluşturan nafaka türüdür.

İştirak nafakası

Çocukların velayetini alan eşe diğer eş tarafından verilen nafaka türüdür.

İştirak nafakası çocuğun masrafından her iki ebeveynin de sorumlu olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Bu düşünce doğru gibi görünse de uygulamada çocuğu bir rant ve şantaj aracı haline getirmektedir. Çocuğa para için bakan velisi olamaz. Çocuğun menfaati; onu seven ve fedakârlık yapmaya hazır olan tarafa velayetinin verilmesiyle, yani çocuğun masraflarının velisine yüklenmesi ile sağlanır. Her iki tarafın da velayeti almak istememesi halinde çocuk kesin şekilde her ikisinden de alınmalı, çocuğa Devlet koruması sağlanmalıdır.

 

Velayet nerede ise her durumda bilimsel gerçeklerden uzak olarak annelere verilmektedir.

Yanlış verilen velayet kararı ile nafakalarda zaten bir haksızlık olmaktadır. Çocuk ile babanın bağı koparılmakta, evladını sevmesine imkan sağlanmayan babaya öz evladı düşman yetiştirilsin diye yine baba sponsor kılınmaktadır. Sorumluluklarını yerine getirmeyen erkekler boşandığında erkek gerçek bir serseri aylak ise; kadın çalışarak eve bakmak zorunda kalmakta ve haliyle erkekten hiç bir şey istememekte ve alamamaktadır. Yani bu uygulamalardan yararlananlar gerçek mağdurlar değildir, kendi hayatlarını çocuğun geleceğine tercih eden kadınlar bu uygulamalardaki çoğunluğu oluşturmaktadır.

Ne yazık ki çoğu olayda çocuk, bir iştirak nafakası gelir kaynağı olarak görülmektedir.

Velayeti alan kişi nafakadan sorumlu olması durumunda çocuğu en çok seven ve onu bir kaynak olarak görmeyen ebeveyn çocuğun velayetini alacaktır. Böylece çocuğun üstün yararı da sağlanacaktır. Ayrıca boşanan eşler arası parasal ve çıkar irtibatı ve gerginlikler azalacaktır. Çocuk silah olarak kullanılıp çekişmelere meze olmayacaktır.

Kendisine gösterilmeyen çocuk için bile babaların nafaka ödemesini istemek babaları köle haline getirmektir. İnsan haysiyetine yakışmadığı gibi çocukların gelişimi içinde yıkımdır.

İştirak Nafakasının kaldırılması gerektiğinden bahsedildiğinde işin içyüzünü bilmeyenler “babaların çocukları için para harcamak istemedikleri” zannıyla bu gerçeklere algılarını kapatmaktadır.

Nafaka ile ilgili en büyük sorun aile mahkemelerinde adil karar verilmemesidir. Mahkemeler erkeklerin delillerini bile görmezden gelip kadınların beyanlarını esas almakta adeta kadının avukatlığını yapmaktadır.

Yapılan araştırmalar suçlu çocukların %98’inin babasız çocuklar olduğunu, babasız büyüyen çocukların oransal olarak daha çok cinsel sapmalar ve istismarlar yaşadığını. Hayat başarılarının daha düşük olduğunu ortaya koymuştur. Bu konu başka bir yazıda ayrıca işlenecektir.

Yargının doğru karar vermediği ve taraflı davrandığı bir ortamda dünyanın en iyi kanunu da işe yaramayacaktır. Çünkü kanuna ve anayasaya aykırı kararlar veren hâkimler hakkında hiçbir işlem uygulanmamaktadır. Fiilen Hâkimin ve milletvekillerinin sorumsuzluğu vardır. Böyle bir ortamda sağlıklı kanun ve mahkeme kararları beklemekte zordur. Kasıtlı yanlış karar veren hâkimler konusunda en ağır işlem uygulanmalıdır. Milletvekilleri de yasaları iyi okumalı konu hakkında bilgi edinerek vicdani olarak karar bildirmelidir.
Bunun yanında yapılan uygulamalar neticesinde aile içi geçimsizlikler ve boşanmalar o kadar artmıştır ki Yargıtay 2. Daire Başkanı Türkiye’de en çok davanın kendisine geldiğini belirtmektedir. Bu durum aile konusunda devlet, millet, TBMM, Aile Bakanlığı, etkili ve yetkili kişilerin topyekûn sınıfta kaldığının açık bir göstergesidir.

Bu kadar davanın olduğu yerde hâkimlerinde dava dosyalarını okuması imkânsız hale gelmiştir. www.babader.org.tr ve diğer tüm aile derneklerinin üyelerinden aldığımız bilgiler bu hususu doğrulamaktadır. Üyelerimizin dosyalarından başka dosya isimleri, uzaklaştırma kararlarında alakasız kişilerin adları geçmektedir. Davaya bakan hâkimlerin velayet kendisinde olan kişiye karşı “çocuktan uzaklaştırma” kararı aldığı dosyalar olmaktadır. Bugün komşunun bile çözeceği en basit hakaret davası bile adliyeleri meşgul etmektedir. Karı koca arasında çıkan en ufak tartışmada bile 6284 sayılı yasa uygulaması ile polis ve adliyeler meşgul edilmektedir. Polisler ve adliyeler incir çekirdeğini doldurmayan mevzulardan kafasını kaldırmaz hale gelmiştir.

Hukukun sadece hâkimlerin tekelinden çıkarılması tabana yayılması ve birçok meselenin mahallinde çözülmesi gerekir. Bu yargı bu yükü kaldıramamaktadır.

Nafaka da en çok mağduriyet ve yakınmalar yoksulluk nafakası üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle bu metine kullanılan nafaka tanımı aksi belirtilmedikçe yoksulluk nafakasını temsil etmektedir.

1988 yılında Türk hukukuna giren ömür boyu nafaka uygulaması ile ilgili kanun maddesi Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 175 de belirtilmiştir.

“Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Dikkat edileceği gibi burada süresiz nafaka isteyebilir denilmiştir. Hüküm, emredici bir hüküm değildir. Ancak emredici hüküm gibi uygulanmaktadır.

Mevcut yasa dâhilinde bile süreli nafaka verilmesi hatta hiç verilmemesi mümkündür ancak uygulamada imkânsız hale getirilmiştir. Milletin temsilcilerinin kanunda ki maksadı uygulamaya yansıtılmamıştır.

Nafaka hak mıdır?

Kanun ya da mahkeme kararı ile bir şeyin verilmesi o şeyin hukuka uygun olduğunu göstermez. Nafaka konusunda Kanun ve mahkeme kararları acaba hukuka uygun mudur?

Bu sorunun cevabını hemen hemen tüm milletimiz ve özellikle yargı camiası çok iyi bilmektedir. Süresiz nafaka adil ve hak değildir. Bu konu da kapatılan Aile Bakanlığının ve Yargıtay 2. Daire başkanın açıklamaları da mevcuttur.

Bir günlük evliliğe karşı ömür boyu yüz milyarlarca lira ödeme yaptırmak zulümdür. Ortada bir suç dahi yoktur. Bir kusur var ise bile kusur ve ceza dengesi bulunmamaktadır.

Bugün bir işveren işe aldığı kişiyi haksız bile işten ayırsa ömür boyu ona para ödememektedir. Kaldı ki evlilik bir iş ilişkisi ve çıkar ilişkisi de değildir. Nafaka haktır demek evliliği bir geçim kaynağı ya da zenginleşme öğesi olarak görmektir.
Eşitlik ilkesine göre herkesin kendisine bakacak şekilde çalışması gerekir. Çalışabilecek bir durumda olan kadının çalışmaması kendi kusuru ya da kötü niyetidir. Kadının kusurundan dolayı erkek ceza almamalıdır.

Mahkemelerde “Eşit kusurda” neden nafaka ödenmektedir. Bunların çoğunda da kadın kusurlu olduğu halde yargı pozitif ayrımcılık adı altında erkeğe zulüm etmektedir.

Devlet bile yardım vereceği insanlardan iş başvurusu olup olmadığını sormaktadır. Ancak boşanan kadına iş arayıp aramadığını sormamaktadır. Kadının çalışma kapasitesi olduğu halde iş imkânı da varken çalışmamasını nafaka iptali saymamaktadır. Bu mutlak olarak nafaka iptal sebebi olmalıdır.

Devlet, görevini bireye yükleyerek sosyal olamaz. Toplumsal sorunların bireye yüklenmesi angaryadır. ANGARYA Anayasamıza aykırıdır.

Boşanan kadının yoksulluğa düştüğünü iddia eden devlet aynı kişiye nafaka ödeyen birinin ölmesi halinde bu kadının yoksulluğa düşeceğini kabul etmemekte aynı ödemeyi devlet olarak devam ettirmemektedir.

Kadına ödenen nafakanın yoksulluk temelli olduğu söylemek yanlış olur.

Ülkemizde sadece boşanan kadınların geçim sorunu yoktur. Ülkemizde geçim en çok erkekler için sorundur. 2017 senesinde 233 erkek yoksulluk nedeni ile intihar etmiştir. Yoksulluk nedeni ile intihar eden kadın yoktur. Yani yoksulluk esas olarak erkeğin sorunudur.

Hiç evlenmemiş bir kişide yoksul olabilir. Devlet yoksullar arasında boşanmış ya da evlenmemiş diye ayırım yapamaz. Devlet her yoksul ile aynı derecede ilgilenmelidir. Evlilik yasal bir dolandırıcılık kurumu haline getirilmemelidir.

Kişi kendi öz evladına 18 yaşına kadar nafaka vermektedir. Bu durum hukukun 18 yaş sonrası kişilerin kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini teyit etmektedir. Yoksul olan çalışmak ister. Tercih olarak çalışmayan kişi yoksul değildir.

Kadınlar için iş imkânları çok geniştir. Hatta birçok işe erkekler alınmamakta bayan aranmaktadır.

Kadının boşanma ile yoksul olduğunu belirten yargı işsiz erkeğe bile nafaka yükümlülüğü vermekte hatta hapis uygulamaktadır. Yani kararlar yoksulluk temelli değil cinsiyet temellidir.

Kadın yoksul ise çalışabilir ya da yeni bir evlilik yapabilir.

Kamuoyunda bilinen birçok ünlünün eşi boşanarak adeta servete konmuştur. Yani yoksulluk ile nafakanın izahı mümkün değildir. Servetine hiçbir katkısı olmayan bir kişiye kendisini mutsuz ettiği halde kişi neden servet ödesin?

Boşanan kadın için ayrıca bir nafaka uygulaması yapılması yerine tüm yoksulları iş ve aş sahibi yapacak eşitlikçi yasalar yapılmalıdır.
Kadına eski kocasının bakması hak mıdır?

Devletimiz kadınların babaları ölmesi halinde onlara maaş bağlamaktadır. Ayrıca hem bu maaşı hem eski eşinden nafaka alanlar dahi vardır.

İlk olarak birinin ölmesine ya da ailenin yıkılmasına bağlı bir ödeme yapılması adeta bu iki üzücü olayı teşvik (Kocanı öldür, mirasına kon, hayatını yaşa) anlamına gelecektir.

Devletin burada temel aldığı prensip kadının babası ya da eşi tarafından bakımı zorunludur. Bu anlayış anayasa ve evrensel hukuka aykırıdır. Erkeklerin kadınlara bakma prensibi din eksenli bir anlayıştır. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Kadın kendine bakabilecek güçlü bir varlıktır. Nafaka uygulaması kadını kapasitesiz, beceriksiz gösteren aşağılayıcı bir uygulamadır.

Devlet bile (haksız da olsa) bir kadının bakımını babasına yüklerken (babasından maaş alan bayanlar) neden muhtemelen aralarında nefret ilişkisi olan eski eşe nafaka ödettirilir?

Kadına bakma yükümlülüğü ilk önce kendisine aittir. İş imkânı ve çalışma gücü olan kadının başkasından para alması haksızlıktır.

Kadın ya da erkek fark etmez kendisine bakamayacak durumda olan bir kişiye yasal mirasçısı olduğu kişiler bakmakla mükellef olmalıdır.

Kadının ev hanımı olması, boşanma sonrası boşluğa düşmesi “eski eşinin kusuru” gibi sunulmaktadır.

Kadını okutmayan eşi değildir. Kök ailesidir. O nedenle okumadığından dolayı bir kusur var ise bu anne babasının kusurudur. Eski eşe yüklenemez.

Bugüne kadar kaç kadın eşinin kendisinin çalışmasına müsaade etmediği şikâyeti ile her hangi bir kuruma başvuruda bulunmuştur!
6284 sayılı yasa ile iftira atarak birçok kadın boşanma gerekçesi için bunu kullanmıştır. Peki, 6284 uygulamasında eşi tarafından çalıştırılmasına engel olunduğu iddia edilen bir dosya var mıdır?

Eski eşin kadını çalıştırmadığı gelişmesine engel olduğu tamamen yalandır. Bir defa yasa da kadının çalışmak istemesi durumunda eşine sorma yükümlülüğü bile yoktur. Kanunen, kadın isterse, eşinin istemediği işlerde bile çalışabilir. Kadının haklarını kullanmaması erkeğin sorumluluğu ya da kusuru değildir. Çoğu durumda erkek kadının da çalışmasını istediği halde kadın çalışmamaktadır. Bu durumun açık bir göstergesi hemen hemen tüm gençlerin çalışan bayan ile evlenmek istemesidir.

Boşanma ile kadın çalışamaz hale gelmemektedir. O nedenle çalışmamasının yükü erkeğe yüklenmemelidir.

Çalışmayan kadının eşinden para alması durumunda erkeğe şiddet değil kadına şiddet uygulandığı tanımı yapılması tam bir trajikomik vakadır. Esasen bu durum erkeğe yapılan bir ekonomik şiddettir. Erkek ne kadar evin geçiminden sorumlu ise kadında o kadar olmalıdır. Aksi bir durum eşler arasında evlilik öncesi protokol ile yapılabilir.

Kanunlarımızda çalışmak sadece erkeğe sorumluluk olarak verilmiştir. Kanuna kadının da çalışma sorumluluğu eklenmelidir. Ancak erkek ve kadın anlaşması durumunda kadın ev hanımı olabilmelidir. Erkeğe tüm masrafları yıkmak ne eşitliğe, ne laikliğe ne de evrensel hukuka uygundur.

Yasa da herkes eve geliri oranında katkıda bulunur denilse de çalışan iki eşten sadece erkek her türlü ödemeden sorumlu tutulmaktadır. Uygulama kanunlara uygun değildir.

Erkeğin eve gelir getirmemesi boşanma sebebi sayılırken neden kadının eve gelir getirmemesi boşanma sebebi sayılmamaktadır?
Şiddet gören bir kişi dışarıdan biri olunca neden ömür boyu nafaka verilmiyor? Evlilik bir geçim kaynağı değildir. Evlilik bir sevgi saygı ortamıdır. Nafaka hak ise diğer tüm alanlarda da uygulanmalıdır. İşten atılan bir kişiye ömür boyu ücret verilmelidir mesela!

Cinsiyete dayalı tüm yasa ve uygulamalar kaldırılmalı, yargı cinsiyetçi kararlar almamalıdır.

Kadınların erkeklerden fazla hak isteyip onların aldığı sorumlukları almaması adalet ve hak değildir. Cinsiyetçi uygulamalar tamamen kalkmalıdır.

Nafaka hapsi

Mevcut yasa ile nafakasını ödemeyen kişiler hapse atılmaktadır. Hapis dönemi içinde oluşan yeni nafakalarında ödenmesi kişiden beklenmektedir. Dolayısı ile sadece bir alacak verecek davası yüzünden bir kişi ömür boyu hapis yatabilir. Bu uygulama insanlık dışı bir uygulamadır.

Söz gelimi biri bankadan yüksek miktarda kredi çekse ve bu para ile nafakasını ödese ama borcunu ödemese hapis yatmamaktadır.

Ancak 300-500 TL için bile ömür boyu hapis yatabilmektedir.

Bir insan fakir diye hapse atılabilir mi?

Velayet ve nafaka kararları kanuna, anayasaya ve vicdana uygun mudur?

Aile mahkemelerinde kadınlar her hal ve şartta tutulmaktadır. Binlerce mağdur üyemiz delilleri ile bunu size sunabilir.

Velayet konusunda hiçbir bilimsel veri yok iken çocuklar anneye verilmekte dolayısı ile iştirak nafakası da baba tarafından ödetilmektedir. Çoğu zaman çocuklar babanın parası ile babaya düşman edilmektedir.

Kanunda emir edici bir hüküm olmadığı halde nafaka sürekli süresiz olarak uygulanmaktadır.

Kararlar eşitlik ilkesine aykırı olarak verilmektedir.

Yargıtay’a göre neredeyse bütün dosyalarda kadın mağdurdur; Erkek ya ağır, ya da eşit kusurludur. Dosyaların nerede ise tümünde erkekler; kadın çalışsa dahi “geliri yoksulluktan kurtarmaz” denilerek kadın için nafaka ödemektedir. Erkeğin asgari ücretli veya işsiz olması “kendini yoksul gösteriyor” olarak değerlendirilirken, üstüne tapulu evi ve düzenli geliri bulunan kadına bile nafaka bağlanmakta, kadının kendini yoksul göstermeye çalıştığı hiç değerlendirilmemektedir. Yargıtay’ın bu bakış açısıyla, dosyaları kadın lehine ayrımcılık yaparak değerlendirdiği açıktır.

İnsan çocuğuna bile nafakasını 18 yaşına kadar verirken, eski eşi el olmuşken ömür boyu nafakasını vermesi adil değildir.

Mevcut nafaka uygulamasının sonuçları nelerdir?

Evlilik sevgi ve saygı ile yapılacak kutsal bir kurumdur. Evliliğin para ile ilgili hiçbir maddesi olmaması gerekir. Türk Medeni Kanunu (TMK) nın para ve mal ile ilgili en geniş kısmının evliliğe ayrılması evliliğe saygısızlıktır.

Evliliğin para ile olan ilişkileri (Özellikle mal rejimi ve nafaka uygulaması) çıkar evliliklerini ve boşanmaları da artırmaktadır. Karı koca arasında para nedeni ile kavgalar çıkmaktadır. Çoğu zaman ayrılık gizli sebeplerinden biri de para olmaktadır.

Sevmediği halde zengin kişiler ile evlenen genç kızlarımız olmakta bu evliliklerde hüsran ile neticelenmektedir. Zengin biri ile evlenip boşanmak adeta meslek haline gelmiştir. Ayrıca evlilik içinde eşleri ile beraber olmayarak onu zinaya zorlayan kadınlar türemiştir. Bu davranışın temelinde yüksek boşanma tazminatları ve nafaka yatmaktadır.

Nafaka uygulaması da mal rejimi gibi evliliği ticarete çeviren evliliğin onurunu yere seren uygulamalardan biridir.

Nafaka bir hak değildir, haksızlıktır. Cinnetlere bile sebebiyet vermektedir. Nafaka kanun eli ile yapılan zulümdür. Nafaka da birçok konuda olduğu gibi cinsiyet ayrımcılığının erkek aleyhine hat safhada uygulandığı aşikârdır. Nafaka evlenme sayıları azalttığı gibi boşanma sayılarını da artırmaktadır.

Mevcut haliyle birinin Nafaka alabilmesi için 3 şart aranmaktadır.

Boşanmak (Anayasaya göre devlet aileyi korumak zorundadır. Boşanmaya teşvik eden uygulamalar anayasa ihlalidir)

Evlenmemek (Birçok kadın nafaka almak için ikinci evliliğini yapmamakta nikâhsız hayat sürmektedir. Nafaka ödeyen kişi ise yeni evlilik kuramamakta bu nedenle o da zinaya sürüklenmektedir. Devlet nafaka ile dolaylı yoldan zinaya sebebiyet vermektedir. Zinanın serbest olması aile sayısını ve çocuk doğum oranlarını düşürecektir. Nitekim geçen sene doğum oranlarının düşüşünde dünya ikincisi olduk)

Çalışmamak (nafaka kesilmesin diye kişiler ya hiç çalışmamakta ya da kayıt dışı çalışmaktadır. Nafaka ile devlet bunu da desteklemektedir. Ayrıca nafaka ödemek istemeyen kişiler de kayıt dışı çalışmaktadır. Bu çalışmaların tespiti halinde geçmişe dönük olarak devletin tazminat verme yükümlülüğü doğmalıdır. Çünkü devlet bu kişinin çalıştığını ve nafakasının kesilmesi gerektiğini bilmektedir. Kişilerin şahısları izlemeleri onların sorumluluğuna bırakılamayacağı için bu devletin sorumluluğundadır)

Sonuç olarak nafaka ile devlet adeta boşanmalara, fuhşa ve kayıt dışı çalışmaya teşvik uygulamaktadır.

Feminist ve aile düşmanı örgütler 2017 sonu yaptıkları toplantıda aile istemediklerini belirtmişlerdir. Bu dernekler şiddetle nafakayı savunmakta ve nafaka olmayınca kadınlar boşanmıyor demektedirler. Böylece onlarda nafakanın boşanma teşviki olduğunu doğrulamaktadırlar. Halbuki iyi bir feminist kadının kendi ayakları üzerinde durmasını ve çalışmasını istemelidir. Evlilik ve Boşanma; Rant ve Şantaj aracı yapılmamalıdır. Kadın kocasından rahatsız ise ve boşanmak istiyorsa, boşanınca onun yakasından da düşmelidir.

İstemediği eşin parasını -hem de ömür boyu- almak onurlu bir tutum değildir.

Bir gün evli bile olsa hatta kâğıt üzerinde evlilik bile yapılsa ömür boyu nafaka uygulaması büyük bir zulümdür. Toplum vicdanında da kabul görmemektedir.

İnsanları çalışmaktan uzaklaştırmakta tembelliği ve vurgunculuğu özendirmektedir.

Nafaka alan kişi tekrar evlenmemekte, nafaka ödeyen kişi de evlenememektedir. Türk toplumunun, milletin, devletin temeli olan aile kurumu bitmektedir.

Kayıt dışı çalışma her iki tarafında tercihi olmaktadır.

Evlilik içinde erkeğe evliliği cehenneme çeviren kadın 6284 sayılı yasayı kötüye kullanarak iftira ile boşanırken nafaka alabilmektedir. Bir de bu nafaka ömür boyu olunca yapılan haksızlıklar kişilerin kendi adaletini uygulama yoluna itebilmektedir. Boşanma sonrası doğan şiddetin ana dört nedeni velayet, nafaka, EYS (Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu) ve çocuk icrasıdır.

Gazete ve dergilerde zenginlerden boşanan kişilerin aldıkları nafaka ücretleri adeta dudak uçuklatmaktadır. Genç kızlarımız okumak yerine zengin koca ile evlenip boşanma yolunu seçmektedir.

Nafaka kadının evliliği ya da işe girmesi ile son bulmaktadır. Eski eşin bu durumu takip etmesi kişisel haklara saldırı sayılır. Çoğu zaman şiddetin kaynağıdır. Bu sorumluluğun devlette olması kişinin çalışması halinde nafakasının otomatik kesilmesi gerekmektedir.

Nafaka uygulaması ve görüşmeleri bilimsel temelden yoksundur.

Çünkü nafakayı savunanlar hiçbir bilimsel gerçeği sunmamaktadır. Türkiye’de birçok alanda olduğu gibi bu alanda da bir veri üretilmemiştir. Bu konu da Aile, Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gerekli verileri üretmemekte ve analizleri yapılmamaktadır. Aşağıda belirtilen soruların yanıtları alınmadıkça bilimsel de olmayacaktır.

Davalarımız hakkaniyetli midir? Boşanmalarda kadınların kayırıldığı gerçek midir?

Velayet doğru verilmekte midir? Velayet nafaka konusunun temelini oluşturmaktadır. Çocuğun üstün yararı için velayet anne de mi babada mı olmalıdır? Anne/baba tarafından öldürülen çocuk sayıları ve birbirine oranı nedir? Annelerin çocuklarını çok daha fazla öldürdüğü doğru mudur? Kazara öldüğü söylenen çocukların ölümü gerçekten kaza ile midir? İhmal var mıdır? Çocuk büyüdükçe biyolojik babasına benzerliğinin anlaşılacak olması bazı kazaların(!) nedeni olabilir mi?

DNA bankasının kurulması onlarca yarar içerdiği gibi bu gibi durumların belirlenmesi ve aldatmaların ve boşanmaların azalması için de faydalı olacaktır.

Evlilik ve Boşanma sayıları nedir bunun nafaka ile orantısı nedir? Süresiz nafaka uygulaması, edinilmiş mal rejimi ve 6284 sayılı yasa uygulamasının başlaması ile evlilik ve boşanma oranları nasıl etkilenmiştir?

Evlilik ve boşanma talepleri genelde kimlerden gelmektedir? Kadın mı erkek mi talep etmektedir?

Boşanmaların kaçında nafaka uygulanmıştır? Kaçında iştirak nafakası kaçında yoksulluk nafakası uygulanmıştır?

Tedbir nafakaları iadesi var mıdır? Haksız olarak alınan tedbir nafakaları yüzde kaç oranında iade edilmektedir?

Çocuklu ve çocuksuz boşanmaların sayısı nedir? Tedbir, iştirak ve yoksulluk nafaka sayıları nelerdir? Miktarları nedir? Uç değerleri nedir? Ortalaması nedir?

Boşanma ve nafaka masrafları ne kadardır? Kadın mı erkek mi masrafları ödemektedir?

Düzenli nafaka ödeyen ve ödemeyenlerin sayısı nedir?

Nafaka nedeni ile hapis yatanların sayısı nedir? Hapis yatanların nafaka ödeyecek durumları var mıdır yok mudur? Yoksulluğa düşen vatandaşın korunması devletin görevi iken bir de hapsedilmesi insan hakkı ihlali değil midir?

Çalışacak güçte olduğu halde nafaka alan ve çalışmayan kadın sayısı nedir? Çalışmama sebepleri nelerdir? Devlet bu kişilerin kaçına iş bulmuştur? Kaçı çalışmayı kabul etmiş kaçı etmemiştir?

Nafakasını temin edemediği, borçlandığı için intihar eden kadın ve erkek sayıları nelerdir? Erkekler nafaka için intihar ederken neden hep kadının nafakası konuşuluyor erkek hayatının önemi yok mudur?

Aile içi/sonrası şiddet olaylarında nafaka alanların oranı nedir? Nafaka şiddete sebep olmakta mıdır?

Kadınların nafaka almaması durumunda kaç tanesi çocuğun velayetini almak isteyecektir?

Nafaka talep etmeden çocuğunu isteyen baba mı, anne mi dir? Sayıları nelerdir?

Ev hanımlarından yüzde kaçı kendi isteği ile yüzde kaçı zorunlu olarak bu işi yapmaktadır. Bir zorlama var mıdır? Çalışmak istediği halde eşi tarafından engellendiği için devlete başvuran veya boşanmak isteyen kaç kadın vardır?

Bunlar gibi bilinmesi ve değerlendirilmesi gereken onlarca veri vardır.

10.10.2018 tarihinde yapılan ve gerçek mağdurların içeri alınmadığı nafaka çalıştayında hiç kimse hiçbir veri ve istatistik sunmamıştır.
Hâlbuki Atatürk’ün ifadesi ile “hayatta en hakiki mürşit ilimdir”

Bu hali ile nafaka hukuku da, velayet ve aile hukuku da yapılan çalışmalarda gerçeklerden ve bilimden çok uzaktır.

“Boşanan kadın durumu ne olacak?”

Ya çalışacak ya evlenecektir. İkisine de yapamaz ise devlet her muhtaca olduğu gibi ona da yardım edecektir. Eski kocasının bakmasını beklemesi evliliğini bir geçim kaynağı gördüğünü ispatlar, böyle bir evlilik yapan kişi zaten asli suçludur.

Nafakayı savunan zihniyetin dayandığı temel kanıt “kadınları zayıf olması ve çalıştırılmamasıdır.” Oysa Günümüzde Kadınlar daha avantajlıdır! Kadınların imkânı daha fazladır, kullanabileceği bolca teşvikler imtiyazlar vardır, ciddi bir engeli yoksa erkeklerin çalışmaları için ileri sürülen hususlar aynen kadınlar için de geçerlidir.

Ayrıca kadın evlenerek bakımını bir başka erkeğe yükleyebilmektedir.

Geçim sıkıntısından intihar eden birçok erkek var iken hiçbir kadın geçim sıkıntısından intihar etmez. Geçim sıkıntısı olan bir kadın çalışarak ya da evlenerek bu sorununu çözebilir. Evlenmek istemeyen birçok kadın da sevgilisine ya da babasına kendini baktırmaktadır. Onlar olmaz ise şefkatli milletimiz dul kadına yardım ederken dul erkeğe asla yardım etmemektedir.

Herhangi bir kişi kendi geçimini sağlayamaz ise mirasına sahip olduğu kişiler ona bakmak ile mükellef olmalıdır. Yani anne – babası çalışamayan evladına bakmalıdır. Bu imkân da yok ise devlet kişinin onurluca yaşaması için gerekli desteği sağlamalıdır. Bu destek boşandığı için değil muhtaç olduğu için olmalı sadece boşanana değil her vatandaşına olmalıdır.

Boşanmanın en büyük mağduru çocuklardan sonra erkeklerdir. “Kadın Boşanma ile mağdur olmuştur” söyleminin hiç bir temeli yoktur. Boşanma ile kadının kaybettiği hiçbir şey yoktur, kaybetmesi için ortaya bir şeyler koyması gerekir. “Kadının hayatını, geleceğini koyduğu” söylemi aynen erkekler için de geçerlidir. Erkek boşanma ile varlığını ve hürriyetini kaybetmekte, kadın ise boşansa bile ömür boyu çalışacak bir köle elde etmektedir.

Boşanma ile zor duruma düşenin erkek olduğu boşanma davalarını açanların kadın olduğundan da bellidir.

Hem evlenmeye hem boşanmaya istekli olan kadın olması kadının evlilikten mağdur olmadığının ispatıdır. Evlilik ile kadınlar mağdur olsa sürekli evlenmek isteyen taraf kadın olmaz. Boşanma ile mağdur olsa boşanma davalarının tamamına yakınını kadınlar açmaz.

Boşanan kadın çalışacaktır. Çalışmıyorsa evlenecektir.

Boşanan erkeğin durumu ne olacak?

Boşanan erkek zaten evliliğin tüm maddi yükünü karşılamıştır. Daha evlenirken borca girmiş olmaktadır. Altınlar da kadına verilince erkeğin elinde bir birikimi kalmayacak hatta borçları da erkeğe kalmaktadır.

Askerlik için hayatından bir yılı ya da en az 15 bin TL parasını harcamaktadır.

Bu da yetmez gibi boşanmalarda kadınlar her halükarda haklı görülmekte evliliğin ve boşanmanın tüm yükü erkeğin üzerine kalmaktadır. Buna ilave olarak verilen tazminat ve mal paylaşımı ile erkek adeta bir yıkıntı haline dönmektedir.

Kadının “Evlilikten beklenen yararı elde edemediğini” öne sürmek, geçersiz bir söylemdir. Erkek evlilikten yarar elde etmiş midir?

Evlenirken ve boşanırken, ağır yükü çeken erkeklerdir. Evleneceği kişiye pahalı hediyeler verme, ziynet alma, konut sağlama ve evin geçimi erkeklerden beklenir. Bu nedenle evlilikten beklenen yararı sağlayamamış olan aslında tüm varlığını ortaya döken ve kurduğu yuvası yıkılan erkeklerdir.

Kanuni ve yargısal haksızlıklar ile hiçbir çaresi kalmayan bir erkek cinnet geçirmeye ramak kalmış demektir. Velayetin sürekli ve mesnetsiz olarak kadına verilmesi de cinnete bir adım daha yaklaştırmaktadır.

Tüm bunların üzerine nafaka ödemek zorunda kalan erkek bunalım geçirmektedir.

Ayrıca yeni evlilik kurması tamamen imkânsızlaşmaktadır. Hem maddi olarak hem psikolojik ve biyolojik olarak ihtiyacını karşılayamayarak zor durumda olan erkekler çaresiz bırakılarak toplum için pimi çekilmiş bir bombaya dönmektedir.

Kadın gibi derdini kimseye açamayan ne devletten ne komşusundan ne bir başkasından yardım ve destek alamayan erkeklerimiz birçok defa canına kıymaktadır.

Bu durumda bir erkeğe 183 hattı bile yardımcı olmamaktadır.

Zaten yıkılmış bir adama hiçbir destek olmadığı gibi nafakanın da yüklenmesi öldürücü darbe olmaktadır.

Türk toplumunda evi geçindirmesi beklenen ve işi olamadığı zaman aşağılanan ve kendi içersinde bunalıma düşen yetmezlik sendromu yaşayan erkektir. Bu nedenle işsizlik ve nafaka temin edememe erkekleri daha derinden yaralamaktadır.

Geçen sene 233 erkek geçim sıkıntısı nedeni ile intihar etmiştir.

Bu nedenle devletin kadının nafakasından çok erkeğin nafakasını düşünmesi çalışmak istemeyen kadının nafakasını da erkek eli ile aile kurularak sağlanması ailenin korunması açısından da sağlıklı olacaktır.

AÇSP Bakanlığı adeta erkeği yok saymakta erkeğin nafakasın temini için hiçbir faaliyet göstermemektedir. Tüm bütçesini açık ve örtülü olarak kadın için kullanmaktadır. Alenen ayrımcılık suçu işlemektedir.

Türk ailesi ve toplumu aile ne olacaktır.

Anayasamızda devletin aileyi koruyucu tedbirler alacağı ifade edilmiştir. Bu nedenle nafaka ve aile hukukunda ana çerçeve çocuğun yüksek menfaatin de olduğu sağlıklı bir aile yapısı olmalıdır.

Mevcut hali ile nafaka evliliklerin azalmasına boşanmaların artmasına neden olmaktadır.

Bu durum süresiz nafakanın kabul edildiği 1988 yılından bu yana boşanmalardaki artış ile belli olmaktadır.

2001 yılında edinilmiş mallar rejimi ile boşanma kadına adeta altın tepside sunulmuştur. Teşvik edilmiştir.

Dünya çapında yapılan incelemede 2017 doğum oranlarında ikinci en büyük düşüş Türkiye’de gerçekleşmiştir.

Bu hali ile nafaka ve aile yasaları uygulanmaya devam eder ise aile kavramı kalmayacak Türk nesli tükenmeye başlayacaktır.

Mevcut hukuktaki çıkmazlar ve çözümleri

Nafaka alan kişilerin evlendikleri ya da başka biri ile yaşamaları ayrıca işe girmeleri durumunda nafaka kendiliğinden sona ermelidir.

Bu durum devletin görevidir. Hiç kimsenin başka birini takip etme hakkı ve sorumluluğu olamaz. Devlet bu görevini yapmaz ise nafaka ödeyen kişinin kayıplarını karşılamak zorundadır.

Yargı kadın için ayrı erkek için ayrı hiçbir cümle kurmamalıdır. Emsal kararlarda kadın ya da erkek ayırımı olmamalıdır. Ayrımcılık yapanlar hakkında hâkim dahi olsa ceza uygulanmalıdır. Kadın için ayrı erkek için ayrı bir geçim ölçütü olamaz.

Kadın ile erkek eşit olarak eve bakma sorumluluğu olmalı ikisinin de çalışması ve ev harcamalarını yapmaları uygulamada hayata geçirilmelidir. Kira ya da fatura ödemeleri neden sadece erkeğin sorumluluğunda sayılmaktadır? Yargı ayrımcılık yapmamalıdır. Bu ayrımcılık sürekli denetlenmelidir. Bu denetlemede derneklerimizde aktif olarak yer almalıdır.

Aile hukuku ve nafaka bilimsel ve daha adaletli bir temele oturtulmalı bunun ile ilgili tüm bilgi ve veriler toplanmalı yorumlanmalıdır.

Nafaka alan kişinin toplam geliri asla asgari ücretten fazla olmamalıdır. Devletin vermediği bir hakkı eski eşi ödemek zorunda değildir.

Ayrıca nafaka verecek kişinin toplam geliri de asgari ücretin altına düşecek şekilde nafaka düzenlenemez. Eğer asgari ücret ile geçim olmuyor ise devlet asgari ücreti artırmalıdır.

Nafaka esas olarak velayet ve boşanmaya bağlı olarak oluşan bir uygulamadır. Yani sağlıklı ailelerin olduğu bir toplumda ve velayetin hakkaniyetli dağıtıldığı bir hukuk sisteminde nafaka çok da sorun olmayacaktır.

Evin geçimi için erkekten beklenen her şey kadından da beklenmeli esas olarak ikisinin de çalışması ve harcamaları karşılaması beklenmelidir. Erkeğe “ev harcamalarını yapmıyor” diyerek dava açan kadına “sen ne kadar yapıyorsun?” sorusu sorulmalıdır.

“Erkeklerin katlandığı zorluklara katlanmam ama erkelerin haklarını hatta daha fazlasını alırım” demek adil değildir.

Neler yapılmalıdır.

Nafaka hak değil haksızlıktır, hemen ve tamamen kaldırılmalıdır.

Her evlilik kendine özgüdür, o nedenle sözleşme hürriyetinin açık kalması gerekir. Evlilik sözleşmelerini kısıtlamak bir yana daha geniş yetkiler verilmelidir.

Edinilmiş mal rejimi kişinin hakkı olmayan varlıkları almasını sağlamaktadır. Çıkar amaçlı evliliklerin önünü açmaktadır. Edinilmiş mal rejimi terk edilmelidir.

Aile bütçesi tutulması ve belgelenmesi zorunlu olmalıdır. Bu kayıtlar boşanma davalarında hakkaniyet sağlanmasına büyük yardımı olacaktır. Böylece iftiranın önüne geçilecektir.

Evlilik ile ilgili parasal ilişkiler gerek olması halinde eşler değil vekilleri ile halledilmelidir. Bu konuda eşler karşı karşıya getirilmemeli evliliğin saygı ve sevgi temelinden sapması engellenmelidir.

Evlilikte her konu karakol ve mahkemelere taşınmamalıdır. Eşlerin aileleri, güvendikleri kişiler ve yerel organlar ile idari organlar sorunları yerinde çözme yetkilerine sahip olmalıdır.

Ev hanımlarını emekleri çoğu zaman görülmemektedir. Evliliğini devam ettiren ev hanımına daha çok yardımcı olunmalıdır. Esas ilke evliliğin devamı olmalıdır. Bilindiği gibi engelli akrabasına bakan kişilere devletimiz ücret vermektedir. Aynı maksat ve kapsamda gelecek nesillerimizi yetiştiren ev hanımlarımıza da devlet tarafından ücret verilmesi yerinde olacaktır. Böylece ev hanımları da haklarını alacak ayrıca her evden bir kişini işe girmesi kolaylaşacaktır. Bu uygulama ile gelir adaleti de sağlanacaktır. Hatta bu uygulamada çocukları başarılı olan ailelere performansa göre de ödeme yapılabilir. Boşanan bir kadın çocuklarına güzel baktığı sürece geçim sıkıntısı çekmeyecektir.

Çalışmak bir sorumluluk olduğu kadar aynı zaman da hak olarak tanımlanmalıdır.

Aile kavramı hem kadının hem erkeğin her türlü ihtiyacının sağlandığı çocukların sağlıklı yetiştiği bir ortamdır. Aile devlet ve milletin temel taşıdır. Çıkan tüm kanunlarda, yargısal ve idari uygulamalarda ailenin bütünlüğü esas amaç olmalıdır. Aile varsa nafaka sorun olmaktan çıkacaktır.

Kocası bir kadının çalışmasına engel oluyor ise bunun da bildirilmesi için gerekli tedbir alınmalıdır. Çalışmak isteyen kadının da ev hanımı olmak isteyen kadının/erkeğin de hakları korunmalıdır.

Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadın bakanlığı olmaktan çıkmalı aileyi koruyucu tedbirler almalı erkeği dışlamamalıdır.

Erkek bakanın olduğu hiçbir bakanlıkta karşı cins bu kadar görmezlikten gelinmemiştir. Hatta oralarda bile kadın lehine ayrımcılık yapılmıştır.

Aile Bakanlığı kreş değildir. Erkek bir aile bakanı da olabilir çok ta güzel olabilir.

Cinsiyetçi yasaların tamamı kaldırılmalıdır.

Pozitif ayrımcılık adı altında haksızlığa kapı açılmamalıdır. Esas ilke eşitlik olmalıdır. Erkeklerin de pozitif ayrımcılığa ihtiyacı olan alanlar yok sayılmamalıdır.

Ailenin geçimi konusunda esas ilke kadın ve erkeğin eşit sorumluluğu olmasıdır. Bu durum sadece yasa da kalmamalı yargı ve diğer uygulamalar ile desteklenmeli ve takip edilmelidir. Bu takipte mağdurların dili olan derneklerimize de görev ve yetki verilmelidir.

Çıkarılacak tüm yasalarda yasa takip görevlileri olmalıdır. Yasanın uygulamada çözdüğü/çıkardığı sorunlar ve eksikler sürekli izlenip giderilmelidir. Yasanın uygulanmasını engelleyen kurum ve kişiler kim olursa olsun cezalandırılmalıdır.

Anayasa ve yasaya uygun karar vermeyen yargı mensupları cezalandırılmalıdır. Sorumsuz bir yargı sorunlu kararlar alacaktır. Kararların yanlış alındığı bir yerde dünyanın en güzel yasası bile hak dağıtamaz.

Evliliğin para ve mal ile ilgili tüm ilişiği kesilmelidir. Evlilik ve boşanma bir geçim ya da zenginleşme kaynağı görülmemelidir.

Mal rejimi uygulaması herkesin malı kendine ait olarak belirlenmelidir. Aksi uygulama sözleşmeye tabi olmalıdır.

Nafakanın mantığı evliliğin bir geçim kaynağı olduğudur. Evlilik geçim kaynağı değildir. Nafaka tamamen kalkmalıdır. Mağduriyetler genel esaslar ile giderilmelidir. Çalışmayan değil çalışan ödüllendirilmelidir. Boşanan değil ailesini ayakta tutan desteklenmelidir.

Nafakanın kalkması ile her iki tarafında yeni evlilik yapması aile kurmasının önü açılacaktır. Kayıt dışı çalışmalar azalacaktır.

Yoksulluk yoksulluktur evlilik sonrası ya da öncesi olması hiçbir şeyi değiştirmez. 18 yaşını geçmiş herkes kendi geçiminden sorumludur. Çalışmak istemeyen kişiye nafaka verilmez. Çalışma gücü olan kişinin başkasından para alması haksızlıktır.

Çalışamayacak durumda olan her kişi cinsiyet, dul, boşanmış vb. ayrımı olmaksızın mirasında hak sahibi olduğu kişiler tarafından bakılmalıdır. Bu da mümkün değil ise sosyal devlet bakımını üstlenmelidir.

Nafaka hapsi çağ dışı uygulamadır. Kesinlikle kaldırılmalıdır.

Velayeti alan nafaka sorumluluğunu da almalıdır. Böylece para için çocuk alan değil, sevdiğinden çocuğa bakan ebeveyn çocuğuna bakacaktır.

Saygılarımızla…

Gereği yapılmak üzere bilgilerinize sunarız. 2018.10.15

 

Babalar ve Çocuklar Derneği (BABADER)

TÜDAÇDER

BOFİSDER

 

Bir cevap yazın