Erişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da ilk bakışta basit görünen ancak eğer üzerine gidilip tedavi edilmez ise ileride daha büyük sorunlara neden olacak bazı patolojiler mevcuttur. Erişkinlerde özellikle kanser hastalığının tanısının konulduğu aşamada psikolojik olarak “Hastalığın varlığını reddetme” dönemi vardır. Benzer şekilde, çocukların da bazı davranışsal problemler olan ebeveynlerin, bu durumu kabullenip onları tedavi ettirmede direndikleri zaman zaman poliklinik çalışmalarında gözlemlenmiştir. Bu durumda çocuklardaki problemlerin daha da çok belirgin hale gelmesi veya hastalığın ağırlaşması kaçınılmaz olmaktadır. Poliklinik tecrübelerime göre; ocuklarda görülen başlıca problemler; psikososyal bozukluklar, kötü alışkanlıklar, yıkıcı davranışlar ve uyku bozukluklarıdır.
Psikososyal Bozukluklar; çocuklar tıpkı erişkinler gibi depresyona girebilir. Burada vurgulamak istediğim konu; çocukların strese karşı verdiği cevabın ve depresyondayken sergilediği davranışların hem erişkinlerden hem de birbirlerinden farklı oluşudur. Çocukların önemli bir kısmı yaşadığı problemi dile getirmede yetersiz kalır. Eğitim seviyesi hangi düzeyde olursa olsun anne baba eğer çocuklarının patolojik hallerini doğru okuyamıyorsa, çocuğunun depresyonda olduğunu örneğin intiharın eşiğine geldiğini fark edemez. İstismara uğrama, somatik hastalıklar, yaralanma, ayrılık gibi travmalar karşısında her bir çocuğun kendine özgü göstereceği tepkileri iyi gözlemlemek gerekmektedir. Yaşanan travmalara yönelik çocukların erişkinlerden daha geç cevap verebileceği unutulmaması gereken bir husustur. Küçük çocuklarda beslenme ve uyku bozukluğu, daha büyüklerde arkadaş, aile ilişkilerinde bozulma ve okul başarısında düşme, ergenlerde fobiler ve psikosomatik hastalıklar ebeveynleri alarma geçirmesi gereken başlıca konulardır.
Kötü Alışkanlıklar; Burada bahsetmek istediğim konu; “Gerilim azaltıcı bazı tikler”, bebeklerde diş çıkışı sürecinde görülen “Parmak emme” ve konuşmayı öğrenme sürecinde görülen “Kekemelik” hali dışında ki “Tırnak yeme”, “Saç çekme”, “Nefes tutma”, “Hava yutma”, “Vücudu sallama”, “Kafa vurma” gibi hareketlerdir. Bu tarz davranışların varlığı, mutlak surette çocuk psikiyatristi tarafından değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
Yıkıcı Davranışlar; Erken gelişim aşamasında normalde görülebilen öfke nöbetleri, hırsızlık ve yalan söyleme gibi davranışların ileri yaşlarda devam etmesi mutlaka değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Çocukta eğer “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” tespit edildiyse bu durumda takipleri aksatılmamalıdır. Ayrıca DEHB için kullanılan ilaçların yan etkileri konusunda hasta ve yakınlarının bilinçli olması gerekmektedir. Bu amaçla kullanılan “Metil Fenidat HCL” isimli ilacın Manik nöbeti tetikleyici etkisi bulunmaktadır. Özellikle ergenlik çağına girdikten sonra çocukta ki hız tutkusu ve cinsel eğilimler iyi gözlemlenmelidir. Zira Manik nöbette hastaların aşırı hız nedeniyle trafik kazasına neden olduğu veya anormal cinsel eğilimlerden dolayı başka insanlara zarar verdikleri bilinen bir durumdur.
Uyku Problemleri; Beş yaş civarına kadar çocuklar belirli bir uyku düzeni tutturamayabilir ancak beş-altı yaşından sonra hala geceleri uyanan çocukların veya normalden daha az veya daha fazla uyuyan çocukların hekim tarafından genel olarak kontrol edilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.
Doç.Dr. Muhammed Nabi Kantarcı