Basında

Bu kanunlar ailenin içine dinamit gibi düştü

Aile Bakanına acı mektup! Bu kanunlar ailenin içine dinamit gibi düştü

Çocukken anne babası boşandığı için büyük çileler yaşamış 53 yaşındaki Türkiye Aile Meclisi gönüllüsü, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na mektup yazdı. Mektubunda aileyi yıkan yasaları ve faaliyetleri dile getiren gönüllü, “Jön Türklere, İttihat ve Terakki’ye kızan bizler, bu kanunları görünce onlara rahmet okuyasımız geliyor. Aile bağlarını koparıyorsunuz.” serzenişinde bulundu.

Aile Bakanına acı mektup! Bu kanunlar ailenin içine dinamit gibi düştü

 İsmail Uğur  yeniakit.com.tr 

Feminist akımların ve AB kaynaklı sapkın Cinsiyet Eşitliği Projelerinin etkisiyle Müslümanların toplumsal yaşantısına uymayan düzenlemelerin yapılması, mağduriyet yaşayan birçok vatandaşı isyan ettiriyor. Aile içi sorunlarda ve boşanmalarda her geçen yıl yaşanan büyük artış yaşanması, duyarlı vatandaşların tepkilerine neden oluyor. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanı’na mektup yazan Türkiye Aile Meclisi gönüllüsü bir vatandaş, yaşanan gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı ve tespitlerini aktardı.

Parçalanmış bir ailenin çilekeşiyim

Aile gönüllüsü vatandaş mektubunda Aile Bakanı’na şu sözlerle seslendi:

“Sayın Bakan! Size bu yazıyı yazmadan önce çok düşündüm ve sonra din nasihattir hadisine binaen gördüğüm yanlışları ve bildiğim doğruları beyan etmek için yazmaya karar verdim.

Söyleyeceklerimi hastasını tedavi etmek için uğraşan müşfik bir doktor gibi düşünerek dinler veya basit halk tabakasından idarecilikten anlamayan, basit bir insanın, hadsizin serzenişi olarak da olsa bu sese kulak vermenizi isterim.

Ben parçalanmış bir Ailenin iki çocuğundan küçük olan bir çilekeşim.

Benim Anne ve Babam ben 7 yaşında iken ayrıldılar, şuan 53 yaşındayım ve halen o 7 yaşındaki olayın etkisi, hem sosyal hayatımda hem de ruhsal dünyamda halen devam ediyor.

Aile şefkatini ve mutluluğunu alamadığım için uzun yıllar insanları suçladım ve onlara kin ile baktım. Akrabalarım ve köylülerimle uzun süre konuşmadım, İslam’ı tanıyıp onu pratik olarak yaşamaya başlayana kadar.
‘Bunları niye anlatıyorsun, bize ne senin sorunlarından’ derseniz, ben de size ‘o binler on binlere, on binler, yüz binlere çıkmasın diye, acıyı bedeninde ve yüreğinde hisseden birisinin feryadının sebebi bilinsin diye anlattım’ derim.

Jön Türklere rahmet okutuyorsunuz
Gönüllü vatandaş mektubunda, aileye yönelik düzenlemelerle ilgili şu eleştirilerde bulundu:

“Aileye yönelik kanunlar aileyi düzeltme yerine aileyi dağıtma noktasına getirdi.

Bir toplum ve devlet kurmak istiyorsan önce sağlam bir aile kur. Bir toplumu, devleti yıkmak istiyorsan da önce aileyi yık. Bu Kanunlar ailenin içine maalesef bir dinamit gibi düştü. Batı hayranlığı ve ezikliği içinde olanlar gençliği de bu bataklığın içine çekmeye çalışıyorlar. Gençler her gecen gün Batılılaşma ve kişisel özgürlük adına internetin ve yanıltıcı sosyal medyanın ağında, eğitimden, inançtan, ahlaktan, merhametten uzak bir hayat yaşamaya başladılar.

Siz Avrupa’dan ithal olarak getirdiğiniz uydurma ve dayatma kanunlarla bu birlikteliği yerle yeksan ediyorsunuz.

Jön Türklere, İttihat ve Terakki’ye kızan bizler, bu kanunları görünce rahmet okuyasımız geliyor.”

Aile bağlarını koparıyorsunuz.

Gönüllü vatandaş mektubunda şu ifadelere yer verdi:

“- Kadını Koruma kanunu adında yapılan düzenlemeler, bir işe yaradı o da kadın sığınma evlerindeki sayıyı, kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini artırdı.

– Kadını koruma kanunu evin direği erkeği linç kanunu haline geldi.

– Erkeği evden uzaklaştırmak; kadını koruyan, çocuklara sahip çıkan, evin ekonomisini sağlayan kişiyi kapı dışarı etmek demektir.

– Sosyal açıdan erkeğin evden uzaklaştırılması, karı koca ilişkisine, akrabalık bağlarına, komşuluk ilişkilerine, arkadaşlık ilişkilerine sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar zarar verdi ve veriyor.

– Kadını korumak adına erkeği evinden uzaklaştırmak, çocuklarından uzaklaştırmak, ailenin korunmasına mı hizmet eder yoksa parçalanmasına mı? Neden ısrarla bu yol takip edilmektedir, anlamış değilim.

– Erkeğin evden uzaklaştırılması, onurunu kırıp tahrik etmek, yapmayacağı işleri yapmasına zemin hazırlamak, bir nevi şiddete teşvik etmek değil midir?

– Bir Erkek düşünün ki, karısı tarafından eve alınmıyor, çocuklarını göremiyor, dışlanmış, dışarı atılmış. Bu kişi varsa annesine ve babasına ‘karım beni eve almadı, sizde kalmaya geldim’ mi diyecek, veya akrabalarına ‘6 ay sizde kalayım, devlet beni kapı dışarı etti, evime giremiyorum’ mu diyecek.

– Bir erkek düşünün ki kendisini bu hale getiren kadına sevgi mi besleyecek. Devlete güvenip ona itaat mi edecek.

– Bu halde uzaklaştırma kararı ile evden uzaklaştırılan erkeklerin yüzde kaçı karısına merhamet, sevgi ve sadakatle dönmüştür. Böyle bir tek örnek var mı sizce.

– Böyle bir erkeğin sosyal hayatta, iş yerinde, akrabaları arasında, sokakta ve çocuklarına karşı ruh hali niçin hesaba katılmaz ve dikkate alınmaz.

– Kocası evden uzaklaştırılan kadın sizce hangi ruh halindedir. Kendini güvende hissetse sığınma evine sığınır mı.

– Kadının çocuklarının güvenliğini ve ihtiyaçlarını kim karşılayacak. Onun kadınlık cinsel ihtiyacını nasıl giderecek, zina mı edecek.

– Siz eşiniz ve kendiniz için veya yakın akrabalarınız için böyle bir şeyi ister misiniz.

– Bunları demek zulmeden, zalim erkekleri affedelim, koruyalım, yaptıklarını görmeyelim demek değildir.

Fakat yanlışa, yanlış ile karşılık vermek sorunları bitirmez, aksine başka sorunları da içine katarak daha da çoğaltır.”

Kadını koruyalım derken aileyi yıkıyorsunuz
Duyarlı vatandaş mektubunda can yakıcı eleştirilerine şu şekilde devam etti: “

“- Sizler kadını koruyalım derken Feminist bir düşence ile evin, mutluluğun, sevginin, merhametin, birlikteliğin, dayanışma ve sabrın ana direği olan kadını bütün bu değerlerden uzaklaştırıp, ailenin yıkılmasına zemin hazırlıyorsunuz.

– Erkeğe ceza aile bağlarını sağlamlaştırmaz, aksine aşağıdaki tabloda olduğu gibi koparır. İstatistiklere bir bakmanızı tavsiye ederim, bu Avrupa’dan çakma kanunlar yürürlüğe girdiğinden beri, kadın cinayetlerinde, dövülmelerinde, boşanma olaylarında tarihte görülmemiş bir şekilde artış var. Hiç kendinizi sorgulama ihtiyacını hissettiniz mi. Buradaki sorumluluk ve vebaliniz ne derece hiç düşündünüz mü?

– Evliliği 18 yaşı ile sınırlandırıp aile rızalarıyla evlenen 16-17 yaşındaki gençleri cezalandırmanız sosyal hayatta sıkıntılara sebep oldu. Bu şekilde evlenen binlerce insan hapislerde yatıyor. Kadın, çocuk ve aileler sebepsiz yere cezalandırılıyor.

– 18 yaşında evliliği yasaklarken, 14-15 yaşlarında flört veya zina yapmaya yasak yok.

Allah’ın helal kıldığı nikah kanunla yasaklanıyor, fakat sosyal hayatta felaketlere sebep olacak zina ve flört serbest. Bu ne kadar doğru sizce?

– Kadın haklarında gerçekten ne derece samimisiniz.”

– Bugün Türkiye’de 4 bine yakın kadın genel evlerde köle ve seks ticaretinde alınıp satılmakta ve devlet bundan vergi almaktadır. Sizin şimdiye kadar bu konuda bir açıklamanızı dahi duymadım. Bunları kadın yerine koymuyor musunuz, bunlar insan değil mi.
– Pavyonlarda çalıştırılan yaşı küçük büyük on binlerce kadının hakkı, kadınlık onuru niçin hiç gündemde değil. Sinema ve müzik sektöründe küçük yaşta çocuklar çalışıyor, bunlarla ilgi hiçbir çalışma yapılmıyor, fakat ne acı ki birisi Allah’ı emri ile 17 yaşındaki kızını evlendirse ceza ve hapis hemen gündeme geliyor. Şimdi sorarım size zina mı doğru nikah mı.

– İslam kadının ayaklarının altına Cennet’i koyarken, kanunlarla kadının ayağının altındaki Cennet’i alıp da kadını ve onunla birlikte bütün bir toplumu cehenneme yollamayın.

– Sayın Cumhurbaşkanı bir yerden 3 çocuk yapın derken, siz kadın çalışanların oranını yüzde 44’e çıkarmak için çalışıyorsunuz.”

Gönüllü vatandaş mektubunda ayrıca Aile Bakanı’na çözüm önerilerini de sundu.

More from Basında

En ‘baba’ mücadele – Milliyet

Mağdur babalar, boşanma sonrası çocuklarını görmekte çektikleri zorluklar, eşe ölene kadar nafaka ödenmesi ve çocukların velayetinin anneye verilmesi konularında ortak cephe açıyor. Ankara’da kurulan ‘Babalar ve Çocuklar Derneği’ gerek hükümet ve gerekse sivil toplum kuruluşları nezdinde sonuç almak için girişimde … read more