Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararı genel olarak tüm toplum kesimlerinde sevinçle karşılandı, sadece feminist çevreler “kadının ezildiği ve mağdur edildiği” tezlerini tekrar dillendirmeye başladı.
Aslında Post-modern feministleri, eski zaman feministlerden ayırmayı hakkaniyet açısında daha uygun buluyorum. Gerçek bir feminist imtiyaz talep etmez, “yetkide eşitlik” kadar sorumluluk da üstlenir. Bizim tatlı su femenderler YETKİDE eşitlik hatta üstünlük isteyip SORUMLULUKTAN uzak durmayı hak sanıyor.
Mesele hukukta eşitlik ise erkekler olarak hukuk davalarında haklarımızın gasp edildiğini ispatlarız.
Mesele kamu kaynaklarına erişimde eşitlik ise tüm kamu kaynaklarına erişimde erkeklerin dezavantajı olduğunu ispatlarız.
Mesele sosyal güvencede eşitlik ise bu kaynakların en çok kadınlar için harcandığını ispatlarız.
Mesele eğitimde eşitlik ise erkeklerin ilk okuldan akademik kariyere kadar dezavantajlı olduğunu ispatlarız.
Mesele üretim araçlarına sahip olmak ise buyursunlar kadınlar da ebeveynlerinden kalan; tarla, dükkan, fabrika, tezgahlar, el aletleri ve sair üretim araçlarına sahip çıksınlar kendileri de üretsinler. Kendi ailelerinden alamadıkları hakların bedelini kocalarına yüklemeleri hak değildir.
Mesele aile reisliğinde eşitlik ise kanunen zaten eşitiz ama her ailenin kendine has farklılıkları var. Doğal kabiliyetleri sonucu erkeklerin öne çıkıyor olmasından dolayı erkek kusurlu görülemez. Buyursunlar kadınlar risk alsınlar. Evliliğin, evi geçindirmenin, borçların, risklerin tüm sorumluluğunu da üstlensinler ve aile reisi olsunlar.
Mesele cephede, batan gemide, yangında, tersanelerde, madenlerde, riskli işlerde eşitlik ise ne kadınların, ne de erkeklerin eşitlik peşinde olduğu söylenemez. Çünkü ölürken bile erkek fedakardır.
Türkiye erkek cinayetlerinde dünyada en tepelerde iken kadın cinayetlerinde ise milyonda 5 (6284 yasa öncesi milyonda 1,2) ile en diplerdedir.
Kısaca faydalanmada neredeyse her alanda kadınlar öne çıkarken masraf, risk ve ölümlerde erkekler öne çıkıyor.
Bunca imtiyaz ve avantajlarına rağmen hâlâ “toplumumuzda kadınların ezildiği” iddiası izaha muhtaçtır.
Her alanda eşit olmadığımız doğrudur zira her alanda “Eşitlik” taleplerine en başta bizim mahallenin tatlısu feministleri itiraz edecektir. Çünkü her alanda eşitlik kadınların şu an sahip oldukları tüm imtiyazların ellerinden alınmasını ve tüm sorumlulukları erkeklerle eşit oranda üstlenmesini gerektirir.
“Mağdur kadın yok mu?”
Elbette var tıpkı mağdur erkek olduğu gibi, mağduriyetin cinsiyeti yoktur.
İstanbul sözleşmesi ve 6284 ile yapılan haksız uygulamaların mağdur kadınlara faydası olmadı ama azmaya hazır kadınları iyice şeytanlaştırdı.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz olumlu bir adımdır ancak uygulama yasaları hâlâ yürürlükte olduğundan uygulamada henüz sözleşmeden çekildiğimiz söylenemez.
Sözleşme gereği nasıl uyum yasaları yapıldı ise sözleşmeden çekilmenin gereği olarak da uyum yasalarının da düzeltilmesi zorunluluktur. Diğer türlü sözleşmeden çekilmiş olmak sadece göstermelik olarak kalacaktır.
- Kadın cinayetlerindeki artış - 3 Haziran 2022
- Mesele Eşitlik mi? - 27 Mart 2021
- Medya Midas yazdı: “Türkiye bu haberi konuşacak… İstanbul Sözleşmesi’nde büyük değişiklik!” - 20 Şubat 2021