Yazan : Vedat KAT
A. HUKUK FELSEFESİ VE DOĞAL HUKUK AÇISINDAN ELEŞTİRİLER
1. Suç ve Ceza Orantısızlığı – “Masumiyet Karinesi”ne Aykırılık
• 6284 sayılı yasa uyarınca, şiddet iddiası tek taraflı bir beyana dayanarak önlem alınmasını mümkün kılar (örn. evden uzaklaştırma, iletişim yasağı), üstelik yargılama olmadan. • Bu durum, doğal hukuk ilkeleri olan “önce yargılama, sonra yaptırım” ilkesi ile ve masumiyet karinesi ile çelişir (Bkz. Dworkin, Taking Rights Seriously).
2. Kadına Pozitif Ayrımcılığın Erkeklere Yönelik “Negatif Ayrımcılığa” Dönüşmesi
• Yasanın amacı kadınları korumak olsa da, metin cinsiyete göre ayrım yapar ve bu, hukukun eşitlik ilkesine aykırı düşer. Erkek mağdurlar için eşit koruma mekanizmaları bulunmaz. • Bu durum, Rawls’ın adalet teorisine (özellikle “difference principle”) aykırılık teşkil eder: Bir grubun iyiliği adına diğer grubun temel hakları kısıtlanamaz.
B. HUKUK SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN ELEŞTİRİLER
1. Evlilik ve Aile Kurumu Üzerindeki Bozucu Etki
• Birçok dava örneğinde, tartışmalı veya öfke anında yapılan tek taraflı başvurular sonucunda eşlerin ayrı yaşamaya zorlandığı, çocukların velayetinin fiilen kadına bırakıldığı görülmektedir. • Bu durum, ailenin sürdürülebilirliğini tehdit etmekte, yasayı boşanmayı teşvik eden bir araç haline getirmektedir (Yrd. Doç. Dr. Ayşe Nur Korkmaz, 2018).
2. Erkekleri Potansiyel Suçlu Gibi Gösterme Riski
• Erkeklerin ön soruşturma veya yargı olmadan evden uzaklaştırılması ve cezalandırılması, toplumda “erkeği suçlayan, kadını haklı gören” bir kültürel kodun yerleşmesine sebep olur. • Bu durum Weberyen otorite meşruiyetine zarar verir: devletin uyguladığı şiddetin rasyonel dayanağı zayıflar.
C. YARGI ETİĞİ VE USÛL HUKUKU AÇISINDAN ELEŞTİRİLER
Bangalore Yargı Etiği Işığında 6284 Sayılı Yasa Üzerine Eleştirel İnceleme
6284 sayılı yasa, kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan önemli bir düzenleme olmakla birlikte, uygulamada yargı etiğiyle bağdaşmayan birçok tartışmalı pratiğe yol açmıştır. Bu analizde, yasanın bazı hükümleri Bangalore Yargı Etiği İlkeleri (2002) ışığında değerlendirilecek; özellikle “tarafsızlık”, “bağımsızlık”, “adil yargılanma hakkı” gibi ilkelerle olası çelişkiler ortaya konulacaktır.
1. Tarafsızlık (Impartiality) İlkesine Aykırılık : Bangalore İlkeleri Madde 2’ye göre “yargıç hem tarafsız olmalı hem de öyle görünmelidir.” Ancak 6284 sayılı yasa kapsamında mahkemeler, yalnızca kadının beyanına dayanarak önlem alabilmekte; karşı taraf (çoğunlukla erkek) dinlenmeden evden uzaklaştırılmaktadır. Bu durum, yargının tarafsızlığına gölge düşürmekte ve uygulayıcı hâkimi istemeden de olsa kadın lehine önyargılı davranmaya zorlamaktadır (Council of Europe, 2021). Hakim, koruma kararlarında çoğunlukla sadece kadının beyanına dayanarak karar verir. Erkek tarafı
dinlenmeden karar verildiği için hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilir (Anayasa m. 36). Bu tür kararlar, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder (AİHS m.6).
2. Adil Yargılanma (Fair Hearing) ve Masumiyet Karinesi İhlali: Madde 6 ve Madde 7’ye göre alınan “geçici tedbir kararları” herhangi bir mahkeme kararı olmadan, kolluk marifetiyle dahi uygulanabilir. Karşı taraf dinlenmeden verilen bu kararlar, masumiyet karinesi ile açıkça çelişmektedir. Bangalore İlkeleri’nin 5. maddesi, yargıcın adil, bağımsız ve tarafsız kalmasını zorunlu kılar. Ancak bu yasanın pratik uygulamaları, delilsiz ceza anlamına gelen bir düzlemde işlemektedir (Yağcıoğlu, 2017).
3. Yargının Bağımsızlığına Müdahale: Yasanın 3. ve 4. maddeleri doğrultusunda mülki amirlere (kaymakam/vali) koruma tedbiri verme yetkisi tanınmıştır. Bu uygulama, yargısal yetkinin idari mercilere devri anlamına gelir ve Bangalore İlkeleri Madde 1’de geçen “yargının mutlak bağımsızlığı” ilkesiyle açıkça çelişir. İdari makamların verdiği tedbir kararları, yargısal süreç olmadan uygulandığında, yargının kurumsal bütünlüğü zarar görür (Kızılırmak, 2020).
4. Şeffaflık Eksikliği ve Denetlenemezlik: Bangalore İlkeleri, hâkimin yalnız adil değil, aynı zamanda şeffaf görünmesi gerektiğini vurgular (Madde 6). Ancak 6284 kapsamında alınan kararlar: Delile dayanmaz, gerekçesiz olabilir, hızlıca infaz edilebilir. Bu durum, kararların keyfi algılanmasına neden olur ve yargıya güveni zedeler (Bayhan, 2024).
5. Delilsiz Müdahale: Şiddet varsa dahi, bunu destekleyen maddi delil sunma zorunluluğu yoktur. Bu, kanıta değil inanca dayalı cezalandırma pratiğini meşrulaştırır (Bkz. Kelsen’in “normlar hiyerarşisi” ilkesi).
6. İnsan Hakları Temelli Yaklaşımla Uyuşmazlık: Bangalore İlkeleri, yargının insan haklarıyla uyum içinde olmasını zorunlu kılar. 6284 sayılı yasa ise uygulamada; ebeveyn yabancılaştırmaya neden olabilir. Suçsuz bireyleri cezalandırır hale gelebilir. Cinsiyet temelli önyargı yaratabilir. Bu etkiler hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne hem de Bangalore Etiği’nin insan hakları odaklılığına aykırıdır (Council of Europe, 2021).
Ç. 6284 SAYILI KANUN’UN T.C ANAYASASI’ NA AYKIRI YÖNLERİ
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Anayasa’ya aykırı görülen yönlerini, hukuk tekniği, temel haklar, yargı etiği ve kuvvetler ayrılığı perspektifiyle detaylı olarak bakalım.
1. Kadının Beyanı Esas Alınarak Tedbir Kararı Verilmesi (Madde 8, 20)
6284 sayılı Yasa’nın 5. maddesinde düzenlenen önleyici tedbirler —özellikle evden uzaklaştırma kararı— ile Anayasa’nın 20. maddesi arasında doğrudan bir temel haklar çatışması söz konusudur. 6284 sayılı Kanun’da, çoğu zaman kadının beyanı esas alınmakta, hiçbir somut delil aranmadan erkek hakkında evden uzaklaştırma, iletişim yasağı, çocukla görüşme yasağı gibi koruyucu/önleyici tedbirler verilebilmektedir. Bu uygulama, Anayasa m. 36 (savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı), m. 38 (masumiyet karinesi), m. 10 (kanun önünde eşitlik) ile açık bir çelişki doğurmaktadır. 6284 Sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında verilen evden uzaklaştırma kararları, gerek kapsamı gerek uygulanma biçimi açısından Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ve aile hayatının korunması ilkelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. “Kadının beyanı esastır” ilkesi uygulamada, erkek şüpheliye yönelik hiçbir delil aranmadan cezaî nitelikli sonuçlar doğurabilmektedir. Bu durum, erkeklere karşı cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ve eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Kadının kötü niyetli beyanına karşı etkili itiraz mekanizmalarının olmaması, savunma hakkını zayıflatır. Bu nedenle, uygulamanın daha sıkı delil standartlarına ve hak ölçüsüne bağlanması anayasal zorunluluktur. Adil yargılanma ilkesi gereği, kişi hakkında özgürlüğü sınırlandırıcı bir karar alınabilmesi için objektif ve
yeterli delil bulunması, ayrıca tarafa savunma hakkı tanınması gerekir. Kadının beyanının mutlak delil gibi kabul edilmesi, masumiyet karinesini fiilen ortadan kaldırmakta ve erkek aleyhine cinsiyet temelli bir ayrımcılığa neden olmaktadır. Bu durum, hukukun temel ilkelerine aykırı bir uygulama pratiği oluşturur.
2. Özel Hayatın Gizliliği Ve Aile Hayatının Korunması İlkelerine Açıkça Aykırılık (Madde 5/1-a)
6284 Sayılı Kanun – Madde 5/1-a: “Şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişi, ortak konuttan derhâl uzaklaştırılır ve bu konutun mağdura tahsisine karar verilebilir.”
Anayasa Madde 20 – Özel Hayatın Gizliliği: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. (…) Bu hak ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suçun önlenmesi (…) sebepleriyle sınırlanabilir.”
Anayasaya Aykırılık Noktaları ve Hukuki Çatışma
– Evden Uzaklaştırma Kararı, Özel Hayatın Merkezine Müdahaledir: Bu maddeyle şüpheli ya da sanık olmayan bir kişi, sadece “beyan” esas alınarak, evinden uzaklaştırılabilir. Hakkında henüz yargı süreci başlamamış, delil bulunmayan bir bireyin evinden uzaklaştırılması, suçsuzluk karinesine ve özel hayata müdahale niteliği taşır. Hakim kararı alınmadan önce geçici tedbir uygulanabilmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı keyfî uygulamalara yol açabilir. Ev, bireyin özel hayatının ve mahremiyetinin çekirdeğini oluşturur. Bir kişinin konutundan uzaklaştırılması, sadece fiziksel bir yerden çıkarılma değil, aynı zamanda özel yaşamına, kişisel düzenine ve aile ilişkilerine doğrudan bir müdahaledir. Anayasa m. 20, kişilerin özel hayatlarının devlet tarafından korunmasını zorunlu kılar. Ancak 6284 sayılı Kanun, sadece beyan üzerine, yargılama yapılmaksızın kişinin evinden uzaklaştırılmasına izin vermektedir. Bu durum, özel hayatın korunması yükümlülüğünün ihlali anlamına gelir.
– Tedbir Kararı Öncesinde Kişi Dinlenmeden Karar Verilebiliyor : Evden uzaklaştırma kararı çoğu zaman karşı taraf dinlenmeden, savunma hakkı tanınmadan verilebilmektedir. Oysa Anayasa m. 20, sadece ciddi tehlike durumlarında özel hayatın sınırlandırılabileceğini ve bu sınırlandırmanın ölçülü ve zorunlu olması gerektiğini belirtir. Uygulamada, “şiddet uygulama ihtimali” gerekçesiyle bile kişi evinden uzaklaştırılabiliyor. Bu ise muğlak, subjektif ve keyfi uygulamalara açık hale geliyor.
– Ortak Konutun Tamamen Mağdura Tahsisi Özel Mülkiyet Hakkını da Etkiliyor: Ev eğer ortak mülkiyetli veya kişisel mülkiyetteki bir taşınmaz ise, uzaklaştırılan kişinin özel mülkiyet hakkı ve konut dokunulmazlığı da ihlal edilmektedir. Bu noktada Anayasa m. 20 ile birlikte m. 35 (mülkiyet hakkı) da devreye girer. Mahkeme kararı olmaksızın, hatta geçici tedbirle dahi olsa, bu tür uygulamalar ölçüsüz ve temel haklara aşırı müdahale niteliğindedir.
– Belirsiz Süreli Uzaklaştırma Kararları Özel Hayatın Devamlılığını Tehdit Eder: Bazı tedbir kararları belirsiz süreli veya sürekli olarak uzatılabilmektedir. Anayasa m. 20’de korunan “aile hayatı” bu tür kararlarla kalıcı biçimde parçalanabilmekte, bireylerin özel yaşamlarını yeniden kurma, ilişkilerini sürdürme hakları sekteye uğrayabilmektedir.
– Ölçülülük ve Hür Toplum Gerekleri Açısından Eleştiri: Anayasa m. 13 gereğince, temel hak ve özgürlükler ancak: 1-Kanunla, 2-Hür toplum düzeninin gereklerine uygun olarak ve 3-Ölçülü ve sınırlı şekilde sınırlandırılabilir. 6284’teki evden uzaklaştırma uygulaması, çoğu zaman orantısız, delilsiz ve keyfi bir müdahale niteliği taşıyarak bu üç kriteri aynı anda ihlal edebilmektedir. Tedbirin “şiddet uygulama ihtimali” gibi öngörüye dayalı nedenlerle verilmesi, uygulamayı öznel hale getirmekte, bu da kişilerin özel hayat hakkını güvencesiz bırakmaktadır.
3. Mülki Amirlerin (Vali/Kaymakam) Yargı Yetkisi Kullanması (Madde 3, 4)
6284 sayılı Kanun’un 3 ve 4. maddelerinde, hakim dışında mülki amirlere (vali ve kaymakamlar) kişisel hak ve özgürlükleri sınırlandırıcı nitelikte tedbir kararları verme yetkisi tanınmaktadır. Ancak Anayasa m. 9 gereğince, “yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılır.” Yani Türk Anayasası’na göre kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan kararlar yalnızca bağımsız mahkemeler eliyle verilmelidir. Mülki amirlerin ceza hukuku bağlamında sonuçlar doğuran bu tür kararları verebilmesi, yürütme organının yargı yetkisine müdahalesi anlamına gelir. Bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu durum, yasama ve yürütme arasındaki yetki dengesini bozmakta, yargı yetkisinin idareye devrine neden olmaktadır. Anayasa m. 125 (İdarenin her türlü işlemine karşı yargı yolu açıktır) ilkesi yeterince işletilememektedir.
4. Zorlama Hapsi Kararları (Madde 12)
6284 sayılı Kanun’a göre, uzaklaştırma veya iletişim yasağı gibi tedbir kararlarına uymayanlar hakkında, ceza yargılaması yapılmaksızın “zorlama hapsi” kararı verilebilir. Bu karar genellikle şikayet üzerine doğrudan infaz edilir, kişi hâkim önüne çıkarılmadan doğrudan cezaevine gönderilebilir. Bu durum, Anayasa m. 19 (kişi özgürlüğü ve güvenliği), m. 36 (adil yargılanma) ve m. 38 (kanunsuz ceza olmaz ilkesi) ile çelişir. Çünkü kişi hakkında hürriyet bağlayıcı bir yaptırım uygulanırken delil, savunma, yargılama ve hüküm süreci işletilmemektedir. Dolayısıyla bu uygulama, hukuki güvenlik ve cezaların kanuniliği ilkesini zedelemektedir. Tedbir kararına uymayan kişiye verilen zorlama hapsi, bazen delil olmadan veya sadece iddiayla uygulanabilmektedir. Bu, cezaların “kanunilik ve orantılılık ilkesine” uygunluğunu sorgulatır. Ayrıca, savunma hakkı yeterince kullanılmadan infaz edilen zorlama hapis cezaları, hukuki güvenlik ilkesine aykırılık doğurabilir.
5. Tedbir Kararlarında Belirsizlik ve Süresizlik
6284 Sayılı Kanun’da yer alan bazı koruyucu ve önleyici tedbirler, açık bir süre sınırı olmaksızın verilebilmekte veya hakim takdirine bırakılabilmektedir. Uygulamada bazı tedbir kararlarının belirsiz süreli veya uzun süreli olarak uzatıldığı görülmektedir. Bu durum, Anayasa m. 13 (temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması) ile açıkça çelişir. Anayasa’nın 13. maddesine göre, hak ve özgürlükler yalnızca kanunla, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun, meşru amaçlı, ölçülülük, gereklilik, belirginlik ve süreli olarak sınırlandırılabilir. Belirsiz ve süresiz tedbirler bu temel sınırlandırma ilkeleriyle bağdaşmaz. Ayrıca Anayasa’nın 2.maddesi olan hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz.
6. Çocukla Görüşmenin Engellenmesi (Madde 5/1-d)
Kanunun 5. maddesine göre, hakkında tedbir verilen kişinin çocukla görüşmesi engellenebilir. Ancak bu karar, çoğu zaman şüpheli hakkında ceza yargılaması yapılmadan verilmektedir. Anayasa m. 41/2 gereğince, “her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma ve ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma hakkına sahiptir.” Bu hüküm, çocuk ile ebeveyn arasındaki bağın keyfî olarak kesilmesini yasaklar. Ancak 6284 sayılı yasa uygulamada, babaların çocuklarıyla aylarca hatta yıllarca görüştürülmemesi gibi sonuçlar doğurabilmektedir. Bu, hem çocuk hakkının hem de ebeveyn hakkının ihlali anlamına gelir.
7. Kadın Lehine Pozitif Ayrımcılık Gerekçesiyle Erkek Aleyhine Aşırı Sınırlama
6284 sayılı Yasa, temel olarak kadınları şiddetten korumayı amaçlasa da, uygulamada yalnızca kadının korunması yönünde işlemesi, erkeklerin Anayasa’nın 10. maddesiyle güvence altına alınan “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Ancak uygulamada Anayasa ile güvence altına alınan birçok temel hak ve özgürlüğü zedeleyen yönleri vardır. Özellikle delilsiz tedbir, mülki amirin yargı yetkisi kullanması, süresiz tedbirler ve cinsiyet temelli ayrımcılık, hukuki ve anayasal dengeyi
tehdit etmektedir. Anayasa, pozitif ayrımcılığı yalnızca “haklı gerekçeye dayalı, ölçülü ve geçici” olduğu sürece meşru kabul eder. Ancak uygulamada her beyanın kabul edilmesi, tedbirlerin sistematik şekilde erkek aleyhine işlemesi, bu ayrımcılığın ölçüsüz ve kalıcı hale gelmesine neden olmaktadır.
6284 Sayılı Yasa ile Anayasa Arasındaki Tutarsızlıklar Tablosu
-
6284 Sayılı Yasa Maddesi /
Uygulama
Anayasa
Maddesi
Tutarsızlık /
Aykırılık
Açıklama
Madde 5 – Evden uzaklaştırma
(delilsiz)
Madde 8 – Tedbir kararları için sadece beyan yeterlidir
Madde 3 ve 4 –
Mülki amir
(vali/kaymakam) karar verebilir
Madde 12 –
Zorlama hapsi
(tedbire uymama halinde)
Tedbir kararlarının süresiz uygulanması
Kadının beyanı esas alınır ilkesi
Çocukla görüşmenin engellenmesi
(Madde 5/1-d)
Süresiz nafakanın uygulamaya
dönüşmesi
m. 36 – Adil
yargılanma hakkı m. 38 –
Masumiyet
karinesi
Delil aranmadan cezalandırma
benzeri uygulama
Yalnızca şikayet üzerine, hiçbir yargılama olmadan, kişinin evinden uzaklaştırılması masumiyet karinesini ihlal eder.
Şüpheliye savunma hakkı tanınmadan doğrudan işlem yapılması adil yargılama ilkesine aykırıdır.
İdari makamların (yürütme) yargı fonksiyonu kullanması anayasal yetki gaspı anlamına gelir.
Hakkında ceza yargılaması yapılmadan hapis cezası verilebilmesi özgürlük güvenliğini tehdit eder.
Hak ve özgürlüklerin sınırsız şekilde sınırlandırılması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
Kadının beyanı delil gibi kabul edilerek, erkek aleyhine ayrımcılık oluşur. Bu, cinsiyet temelinde adalet ilkesine aykırıdır.
Mahkeme kararı olmadan babaların çocukla görüşmesinin yasaklanması, hem çocuğun hem babanın temel haklarına müdahale anlamına gelir. Süresiz nafaka, boşanmış erkeklerin yaşam boyu maddi olarak mağdur olmasına yol açabilir. Kadınların çalışma hakkı ve ekonomik bağımsızlığı
desteklenmeden sürekli nafaka ödemesi, sosyal adaleti zedelemektedir. Bu durum, erkek aleyhine cinsiyete dayalı ekonomik bir yük yaratır.
m. 36, m. 38
Savunma hakkının ihlali
m. 9 – Yargı
yetkisi sadece mahkemelerdedir
Kuvvetler
ayrılığına aykırı
m. 19 – Kişi
özgürlüğü ve
güvenliği
m. 38 – Ceza
kanuniliği ilkesi
Delilsiz hapis
uygulaması
m. 13 – Ölçülülük ve sınırlılık ilkesi
Temel hakların süresiz
sınırlandırılması
m. 10 – Eşitlik ilkesi
Cinsiyete dayalı ayrıcalık
m. 41 – Aile ve çocuk hakkı
Çocuğun
ebeveyniyle ilişkisi keyfî olarak
kesilebilir
Anayasa m. 2
(Sosyal devlet ilkesi)
Anayasa m. 10 (Eşitlik ilkesi)
Sosyal devlet
ilkesine ve
anayasal eşitliğe aykırılık
D. 6284 SAYILI KANUN’UN CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK/CMUK) CMK/CMUK’A AYKIRI YÖNLERİ
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK/CMUK) arasındaki bazı maddi ve usuli farklılıklar, özellikle şüphelinin hakları, delil standardı, yargı denetimi, masumiyet karinesi, ceza yargılamasında temel ilkeler açısından çatışmaktadır. Aşağıda 6284 sayılı yasanın CMK’ya aykırı görülen yönlerine detaylı şekilde bakalım.
1. Delilsiz Tedbir Kararı – (CMK m. 160-170’ye aykırılık)
6284’te: Mağdurun beyanı tek başına yeterli sayılarak evden uzaklaştırma, iletişim yasağı gibi önleyici/koruyucu tedbirler verilebilmektedir.
CMK’ya Aykırılık: CMK’ya göre şüpheli hakkında kovuşturma ve tedbir kararı verilmesi için delil gerekir (m. 160, 170). Delilsiz işlem, masumiyet karinesine ve soruşturmanın objektifliğine aykırıdır.
2. Mülki Amir Kararıyla Özgürlük Sınırlanması – (CMK m. 2, m. 13, m. 100)
6284’te: Vali ve kaymakam gibi yargı dışı idari merciler, birey hakkında tedbir kararı verebilmektedir.
CMK’ya Aykırılık: Koruma tedbirleri (tutuklama, arama, el koyma vb.) sadece hâkim kararıyla uygulanabilir (CMK m. 2, 13, 100). İdarenin bu yetkiyi kullanması, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığına aykırıdır.
3. Şüpheliye Bildirim ve Savunma Hakkı – (CMK m. 147, 149)
6284’te: Uzaklaştırma, iletişim yasağı gibi tedbirler önceden şüpheliye bildirilmeden ve savunma hakkı verilmeden uygulanabilir.
CMK’ya Aykırılık: CMK’ya göre şüpheliye iddia ve deliller bildirilmeden cezaî işlem yapılamaz, avukat yardımından faydalanma hakkı vardır (CMK m. 147, 149). Bu durum savunma hakkı ve adil yargılanma ilkesini zedelemektedir.
4. Zorlama Hapsi – (CMK m. 2, m. 223)
6284’te: Uzaklaştırma gibi tedbirlere uymayan kişiye “zorlama hapsi” uygulanır. Bu uygulama için ceza mahkemesi kararı gerekmeyebilir.
CMK’ya Aykırılık: CMK’da bir kişiye hapis cezası ancak ceza yargılaması sonucunda verilebilir (CMK m. 223). Ceza verilmeden uygulanan özgürlük kısıtlaması, yargılamasız ceza niteliğindedir.
5. Tedbirlerin Süre Sınırlaması Olmaması – (CMK m. 109-110 ile çelişki)
6284’te: Tedbirlerin süresi hakimin takdirine bırakılmış, uygulamada bazı kararlar süresiz veya çok uzun süreli olabiliyor.
CMK’ya Aykırılık: Koruma tedbirlerinin süresi belirli ve sınırlıdır (CMK m. 109: Adli kontrol 2 yılı geçemez). Süresiz tedbirler, orantılılık ve ölçülülük ilkesine aykırıdır.
6. Ceza Muhakemesi Sürecine Girmeden Cezalandırma Hissi – (CMK sistematiğine aykırılık) Eleştiri:
6284 kapsamında uygulanan bazı kararlar (örneğin evden uzaklaştırma, çocukla görüştürmeme), kişide cezalandırılmış hissi yaratır, ancak CMK’ daki ceza muhakemesi süreci işletilmeden uygulanır. Bu uygulamalar, CMK’ nın cezai süreçlerdeki delil, savunma ve duruşma esaslarına aykırılık teşkil eder.
6284 Sayılı Yasa ile CMK Arasındaki Tutarsızlıklar Tablosu
-
6284 Uygulaması
CMK İlkesi
Aykırılık Türü
Delilsiz uzaklaştırma
Delil zorunluluğu (m. 160)
Usul ve madde hukuku çelişkisi
Mülki amir tedbiri
Yalnızca yargıç yetkilidir (m. 2, 13)
Yetki aşımı
Savunmasız işlem
Müdafi hakkı (m. 147, 149)
Adil yargılanma ihlali
Zorlama hapsi (cezasız yargı)
Cezanın yargılamayla verilmesi gerekir (m. 223)
Masumiyet karinesi ihlali
Süresiz tedbir
Süre sınırlaması (m. 109)
Ölçüsüzlük ve keyfiyet riski
E. ULUSLARARASI HUKUK KARŞILAŞTIRMASI
-
ÜLKE
İlk Koruma Tedbiri (Yargı Süreci)
Delil
Zorunluluğu
Cezai Tedbir Süresi
Cinsiyet
Tarafsızlığı
Türkiye
Yok (6284 uyarınca tek taraflı başvuru)
Hayır
1–6 ay
Hayır (kadın
lehine)
ABD
Hakim önünde ilk duruşma şart
Evet
1–3 ay
(yenilenebilir)
Evet
İngiltere
İhtiyati tedbir öncesi inceleme
Evet
28 gün – 6 ay
Evet
Kanada
Ön inceleme ve delil zorunlu
Evet
Hakimin takdirinde
Evet
Almanya
Hızlı prosedür var ancak itirazlı
Evet
10 gün – 4 hafta
Evet
Japonya
Koruma emri sınırlı ve temkinli
Evet
1 ay
Evet
Tespit: Türkiye’deki uygulama, diğer ülkelerle kıyaslandığında daha hızlı ancak yargısal denetimden yoksun, cinsiyete ayrımcılığı içeren ve delilsiz müdahale riski taşıyan bir sistemdir. “Hakim önünde ilk duruşma şart” cümlesi, özellikle Anglo-Amerikan (Common Law) hukuk sistemlerinde geçerli bir kavrama işaret eder.
Anlamı:
• “İlk Duruşma”: Mahkeme önünde yapılan duruşma, ön inceleme, ya da ön oturum anlamına gelir. Bu, davayla ilgili tarafların dinlendiği bir yargı aşamasıdır.
• “Hakim önünde ilk duruşma şart” demek: Koruma tedbiri (örneğin uzaklaştırma) gibi müdahaleler için öncelikle hâkim karşısında duruşma yapılması zorunludur, yani iddiaların geçici bile olsa doğrudan yargıç tarafından dinlenmesi gerekir. Örneğin; ABD veya İngiltere’de bir kişi, eşinden ya da partnerinden korunmak için uzaklaştırma talep ettiğinde:
• Talep otomatik olarak işleme alınmaz.
• Başvurucu (örneğin kadın) ve şüpheli kişi (örneğin erkek) hakim karşısına çağrılır. • Her iki tarafın ilk beyanları alınır.
• Ondan sonra geçici veya kalıcı koruma kararı verilebilir.
Türk Hukukuyla Farkı:
Türkiye’de 6284 sayılı yasa uyarınca:
• Şikayet üzerine tek taraflı beyan yeterlidir.
• Hâkim, karşı tarafı (örneğin erkeği) dinlemeden evden uzaklaştırma gibi ağır sonuçlar doğurabilecek kararlar verebilir.
• Bu, “ilk duruşma şartı olmadan müdahale” anlamına gelir.
Kısacası:
“Hakim önünde ilk duruşma şart”, karar verilmeden önce en azından kısa bir duruşma yapılıp, tarafların dinlenmesinin zorunlu olduğunu ifade eder. Bu, adil yargılama ilkesi ve masumiyet karinesi açısından önemli bir koruma mekanizmasıdır.
F. SÜRESİZ NAFAKA UYGULAMASI KARARLARI, 6284 SAYILI YASADA YAYGIN OLARAK VERİLİYOR (Doğrudan Yasada Yok Ama 6284 Sayılı Yasa İle Uygulamaya Dönüşmüş)
Süresiz Nafakanın Eleştirel Boyutları
Evrensel Hukuk / Doğal Hukuk İlkeleri Perspektifinde Eleştiriler
• Doğal hukuk ilkelerine göre, hakların sınırlanması ancak “ölçülülük, gereklilik, denge” ilkelerine uygun olmalıdır. Süresiz nafaka, ödeme yapan erkeğin hürriyetini sınırlandırırken, nafaka alacaklının ekonomik durumuna göre denetlenebilir sınır içermemektedir.
• Evrensel hukukta ideal durum, kendine yeterliliği teşvik etmek ve aile içindeki ekonomik eşitsizliği geçici olarak dengelemek iken, sınırı, süresi olmayan nafaka sistemi bu amacın ötesine geçebilmekte.
Türkiye Anayasası Perspektifinde Eleştiriler
• Anayasa m. 2 (Sosyal devlet ilkesi): Sosyal adaleti sağlamak devlete yükümlülük verir. Süresiz nafaka, erkek taraf açısından ekonomik adaleti zedeleyebilir.
• Anayasa m. 10 (Eşitlik ilkesi): Nafaka yükümlülüğünün ölçüsüz olduğunda erkekler aleyhine ekonomik ayrımcılık yapması potansiyel eşitlik ihlali oluşturur.
• Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması Anayasa m. 13 (ölçülülük) gereği belirli süreli olmalıdır. CMUK / CMK Perspektifinde Eleştiriler
• CMUK/CMK bir ceza muhakemesi yasasıdır, süresiz nafaka ceza değilse de ekonomik cezalandırma etkisi yaratabilmektedir. Bu yaklaşım masumiyet karinesi ve orantılı ceza ilkeleri ile çelişebilir. Yoksulluk nafakasına ilişkin uygulamaların kusur aranılmadan verilmesi Anayasa ve CMK’daki temelde adil yargılama, savunma hakkı gibi ilkelerle sınırlandırılmalı.
Süresiz Nafakanın Kadınlar Açısından Zararları
1. Ekonomik bağımlılık ve insan sermayesinin erozyonu: Evlilik süresince bakım ve ev içi emek sorumluluğunu üstlenen kadınlar, boşanma sonrası bağımsız gelir yaratmakta zorlanabilir. Süresiz nafaka, bazı kadınların iş gücüne dönmesini engelleyebilir. Bu süreklilik, “breadwinner model” tartışmalarında kadınların yoksulluğa daha açık hale gelmesine zemin hazırladığı gibi geçici çözümün ötesine geçer.
2. Motivasyon kaybı ve psikolojik etkiler: Sürekli nafaka alacağını güvence olarak gören birçok kadın, mesleki gelişim ve eğitim konularında isteksizlik yaşayabilir. Bu da uzun vadede psikolojik olarak pasiflik, düşük özerklik duygusu veya benlik saygısında erozyon yaratabilir. Sosyal bilim literatüründe “spousal support disorder” olarak adlandırılan bu durumun, faydadan çok zarar ürettiği öne sürülmektedir.
Süresiz Nafakanın Erkekler Açısından Zararları
1. Ekonomik stres ve aile baskısı: Süresiz nafaka, erkeğin finansal kaynaklarını uzun vadeli sınırlamalarla bağlar. Aile mali kaynakları azalabilir, bu da psikolojik strese ve aile içi çatışmalara neden olabilir. Aile stresi modeli (Family Stress Model), ekonomik baskının kişisel ve aile sağlığı üzerinde ciddi yıkıcı etkiler doğurduğunu açıkça göstermektedir.
2. Yasallık ve adalet duygusu zedeleniyor: Suçsuzluk karinesi ihlali niteliğinde, ömür boyu ödeme zorunluluğu, erkeğin suçluymuş gibi ekonomik cezaya tabi tutulmasına benzer. ABD hukukunda “süresiz nafaka yani “Parmanent Alimony” çoğu eyalette artık reforme edilmiştir; örneğin Massachusetts ve Florida’da kaldırılmıştır. Bu reformlar, “adil olmayan ekonomik ceza” algısını azaltmak için hayata geçirilmiştir.
3. Psikolojik yorgunluk ve öz değer sarsıntısı: Sürekli nafaka yükümlülüğü altında kalan erkeklerde, “güç kaybı”, “öz yeterlilik hissinin azalması”, hatta depresyon ve öfke tutumu gibi psikolojik sorunlar görülmüştür. Sosyal bilimsel veriler, süresiz desteğin erkeğin psikolojik iyilik halini düşürebileceğini göstermektedir. Süresiz nafakada yükümlülük genellikle erkeğe verilir, cinsiyet eşitliği ilkesi çerçevesinde kadınlar için aynı otomatik yükümlülük öngörülmez. Bu, pozitif ayrımcılık sınırlarını aşabilir. Ayrıca nafaka yükümlülüğünün örneğin başka bir evlilikte yeni eşin gelirine göre durdurulabilmesi gibi esneklikler uygulanırken, nafaka ödeyen erkeğe benzer esneklik tanınmayabilir; bu da ekonomik ayrımcılık oluşturabilir.
Süresiz Nafaka İle İlgili Adaletsizlik Boyutları
• Cinsiyetçi ayrımcılık: Süresiz nafaka çoğunlukla erkeğe yüklenen bir finansal sorumluluk olup, kadınların benzer durumlarda aynı yükümlülüklere tabi tutulmaması “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırıdır.
• Doğal hukuk / etik ilkeler açısından adaletsizlik: Doğal hukuk, bireyin hürriyetini ancak demokratik ve ölçülü sınırlamalarla kabul eder. Süresiz nafaka, bu sınırları aşarak şahsı uzun vadeli ekonomik bağımlılığa sürükleyebilir.
• Hukuk devleti ve hukuk tekniği açısından sorun: Nafaka sürelerinin sınırlandırılmaması, zaman içinde keyfî ve denetimsiz uygulamalara açık bir alan oluşturur. Bu da hukukun güvenilirliğini zayıflatır.
• Uzun süre nafaka yükümlülüğü altında yaşamak, özellikle çocuğun velayeti kadında iken erkeğin maddi olarak uzun vadeli belirsizlik yaşamasına neden olur.
• Süresiz nafaka, boşanmış erkeklerin yaşam boyu maddi olarak mağdur olmasına yol açabilir. Süresiz nafaka uygulaması, erkeğin gelirini sürekli yükümlülük altında tutmakta; ekonomik yaşam standardını zorlaştırmakta, psikolojik baskı ve tükenmişlik sendromuna yol açabilmektedir.
• Kadınlar mesleki gelişim ve bağımsızlık fırsatlarını yitirip uzun vadeli bağımlılığa düşebilir. Kadınların çalışma hakkı ve ekonomik bağımsızlığı desteklenmeden sürekli destek ödemesi, sosyal adaleti zedelemektedir. Bu durum, erkek aleyhine cinsiyete dayalı ekonomik bir yük yaratır.
• Erkekler sürdürülebilir bir mali zorlama, psikolojik baskı ve öznel adalet kaybı yaşayabilir. • Yasal düzenlemeler, eşitlik, ölçülülük ve bireyin özgürlüğüne saygı çerçevesinde yeniden gözden geçirilmelidir.
Diğer Ülkelerde Süresiz Nafaka (Parmanent Alimony) Uygulamaları Var mı?
ABD: Eyaletlere göre değişir: Mahkemeler rehabilitasyon (kısa-orta süreli) ve süresiz (“permanent alimony”) ödemeleri tanıyabilir ancak çoğu eyalet reformlara giderek süresiz nafakayı ortadan kaldırmıştır. Massachusetts 2012 reformunda süresiz nafaka kaldırıldı. Florida 2023 reformda süresiz nafaka sona erdirildi; emeklilik gibi durumlarda değiştirilmesini sağlayan mekanizmalar tanındı.
Kanada: Moge v. Moge kararı (1992): Evsiz kalmamak amacıyla süresiz nafaka gerekçesi olabilir fakat mahkeme her olayı ayrı değerlendirerek kalıcı hakemlik yerine esnek ihtiyaç-ölçekli kararlar verir.
İngiltere / AB Ülkeleri: Birleşik Krallık ve AB ülkelerinde genellikle limited duration alimony (süreli nafaka) tercih edilir. Cezayı korucu ve rehabilite edici yönü hakimdir; süresiz nafaka nadiren ve istisnai durumlarda verilir.
Japonya: Boşanmada “isha-ryō” adı verilen tek seferlik para ödemesi yaygındır; süresiz nafaka yoktur.
Çin, Güney Kore, Singapur: Bu ülkeler genelde sürekli nafaka yerine kısa süreli veya tek seferlik ödemeler sistemini benimsiyor. Süresiz nafaka yaygın değildir.
Rusya: Rus Medeni Kanunu’nda nafaka uygulaması sınırlı: genellikle gıda temini gibi ihtiyaç odaklı ve süreli destek şeklinde.
Güney Amerika: Genellikle Latin hukuk sistemine benzeyen ülkelerde süreli nafaka ya da makul süreli ekonomik destek öngörülür; süresiz model yabancılaştırıcı bulunur.
Uluslararası Uygulamalardan Örnekler
-
Ülke
Uygulama Özeti
Nafaka süresi evlilik süresine bağlıdır, çok nadir olarak 3 yıldan fazla sürebilir.
Nafaka sabit değildir, mahkeme süreli belirler. 5 yıl sonra biter veya yeniden değerlendirilir.
“Clean break principle” (temiz kopuş ilkesi): Süresiz nafaka nadir, taraflar bağımsızlaştırılır.
Almanya
Fransa
İngiltere
-
Ülke
ABD (Çoğu Eyalet)
İsveç
Türkiye
(mevcut)
Uygulama Özeti
Nafaka geçici olur; yalnızca gerçek mağduriyet varsa, mahkeme kısa süre verir.
Nafaka zorunlu değildir, ancak çocuk varsa öncelik verilir; eş nafakası geçici olur.
Süresiz nafaka uygulaması yaygındır; herhangi bir üst sınır veya zaman kısıtlaması yoktur.
Süresiz Nafaka İstismarını Önlemeye Yönelik Etkili Çözüm Önerileri
-Nafaka makul süreyle sınırlandırılmalıdır.
-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “makul süre ve orantılılık” ilkesi gereği, süresiz nafaka uygulamaları ölçüsüz kabul edilmektedir (AİHM, Pichon v. France, 2020).
-Nafaka sadece tek taraflı değil, tarafların karşılıklı ekonomik destek sorumluluğu olarak tanımlanmalı.
-Nafaka, “yoksulluğa düşmeyi önlemek” amacıyla değil, “kişinin kendi geçimini sağlama sürecine destek” olarak görülmelidir.
-Nafaka belirlenirken sadece boşanma sonrası mağduriyet değil, çalışma gücü, eğitim seviyesi, yeniden evlenme durumu gibi faktörler de dikkate alınmalıdır.
-Nafaka alan eşin evlenmesi, düzenli bir işe girmesi, miras gibi maddi gelir elde etmesi gibi durumlarda nafakanın kendiliğinden sona ermesi veya yeniden değerlendirilmesi yasal zorunluluk haline getirilmelidir.
-Kadının mağduriyeti gerçekse, nafaka yükümlüsü yerine devlet geçici sosyal yardım sağlayabilir. Böylece boşanma sonrası yardım sistemi kişisel çatışmaya değil, sosyal hizmet ilkelerine dayalı olur. Bu sistem, hem tarafların bağımlılığını azaltır hem de nafaka verenin ömür boyu borçlanmasını engeller.
-Yalan beyan ve nafaka istismarı suç sayılmalı. Nafaka almak amacıyla yalan gelir beyanı, gizli malvarlığı, eşten saklanan gelirler veya gerçekte yoksul olmamasına rağmen nafaka talep edenlere hukuki yaptırımlar uygulanmalıdır. İsviçre ve İsveç gibi ülkelerde bu tür suiistimaller için hapis ve para cezası öngörülmektedir.
-Uzun süreli nafaka almak yerine, boşanma sonrası süreçte eşlerin çalışma hayatına entegrasyonunu sağlayacak danışmanlık hizmetleri (mesleki eğitim, kariyer danışmanlığı) desteklenmelidir. Bu uygulama Almanya’da “geçici destek – kalıcı bağımsızlık” anlayışıyla yürütülmektedir.
G. 6284 SAYILI YASANIN EKONOMİK VE TOPLUMSAL TAHRİBATI
1. Ekonomik Mağduriyet (Erkek için)
Uzaklaştırma kararı verilen erkek, aynı anda evden çıkarılmakta, kira veya nafaka ödemekte ve çocuklarını görememektedir. Bu, çalışma hayatını, psikolojisini ve gelirini doğrudan etkiler.
2024: 187.343 boşanma, kaba boşanma oranı 2.19 ‰ (bin kişi başına) — Cumhuriyet tarihinde en yüksek oran. 2001’de ~1.41 ‰ iken, 2024’te 2.19 ‰ seviyesine yükselen boşanma oranı, yıllık evlilik sayısının düştüğü ortamda sosyal dönüşümün göstergesidir.
Öngörülen cezaların sosyal güvenlik ve barınma hakkı ile çatıştığı durumlar oluşur. 2. Kadın Tarafından “İftira / Kumpas” İçin Kullanılma Riski
Bazı kadınların 6284 sayılı yasayı, boşanma sürecinde “üstünlük ve avantaj elde etmek” için kullandığı, hukuk çevrelerince de sıkça eleştirilmektedir.
Tek taraflı beyanın yeterli olması, kötü niyetli başvurulara açık kapı bırakmaktadır. 3. Sosyolojik ve hukuki gözlemler:
a. Boşanma artışındaki rol: 6284’ün, tek taraflı tedbir kararlarıyla eşlerin birlikte yaşamalarını zorlaştırdığı, bu süreçte boşanmaların hızlandığı yönünde eleştiriler mevcuttur (hukuk uzmanları tarafından sıkça dile getiriliyor).
b. Kiralık konut piyasası ve kriz: Uzaklaştırma kararlarının artışıyla erkeklerin evden çıkarılması, kısa vadede kiralık konut talebini artırarak kira fiyatlarını yükseltme etkisi yarattığına dair eleştiriler mevcut.
c. Ekonomik zarar ve aile yapısına tahribat: Uzaklaştırma ve nafaka yükümlülükleri nedeniyle erkeklerin aile içi finansal sorumluluğunun artması, gelir kaybı veya hane içi ekonomik baskı yaratabileceği, bu nedenle ekonomik tahribat oluştuğu uzmanlarca ifade edilmektedir.
d. İstismar riski: 6284’ün tek taraflı başvuru mekanizmasının iftira, şantaj ve yalan beyanlarla kötüye kullanılabileceği, bu durumda hukuki süreçlerin tarafsızlığını zedelediği yönünde ciddi eleştiriler mevcuttur.
4. Tedavi ve Terapi Sürecinin Eksikliği veya Yokluğu
• 6284’ün 5. maddesi kapsamında, şiddet uygulayan kişiye tedaviye yönlendirme hakkı tanınmış olsa da, bu madde pratikte nadiren uygulanmakta, özellikle ceza gerekçesi değil de tedavi gerekçesi olarak kullanılmamaktadır.
• Bu durum, sorunu yaşayan bireylerin rehabilitasyon sürecine dahil edilmemesine, dolayısıyla çözümsüz ve tekrarlayan sosyo-psikolojik yaralanmalara neden olmaktadır.
5. İftira Travması, Travma ve Cinnet
• Yanlış beyanla alınan uzaklaştırma kararları, erkeğin itibarı, psikolojisi ve sosyal yaşamında ciddi tahribat yaratabilmektedir.
• Özellikle iftira sonucunda haksız yere evden uzaklaştırılmak, bu kişide intihar düşüncesi, psikoz belirtileri ve ileri vakalarda cinnet geçirme eğilimini tetikleyebilmektedir.
• Bu mağduriyetler, yargı süreçlerinden yeterince korunamayan bireylerde geri dönüşü zor psikolojik sonuçlar doğurmaktadır.
6. Coğrafi Yaklaşmama ve Hapis Tehdidi
• Koruma kararı kapsamında verilen evin yakınından bile geçmeme yasağı, verilen ihlal kararıyla birlikte 3–10 gün zorlama hapsi, tekrarında 15–30 gün hapis cezasına dönüşebilmekte; bu da erkeğin hem psikolojik hem fiziksel özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlamaktadır Atamer Avukatlık Bürosu.
• Bu kısıtlama, erkeklerde çaresizlik, izolasyon, çaresizlik hissi ve sosyal dışlanma yaratabilmektedir.
Eleştirel Değerlendirme: 6284 Sayılı Yasa ve Toplumsal Etki İlişkisi
• 6284 yürürlüğe girdikten sonra kadın cinayetlerinde kısa dönemli düşüş gözlense de (2017– 2020), uzun vadede bu düşüş kalıcı olmamış ve yeni zirveler yaşanmıştır.
• Boşanma oranlarında 2000’lerden bu yana kesintisiz yükseliş devam etmekte; bu süreçte yasanın aile bağlarını zayıflatan bir unsur olduğu yönündeki eleştiriler, istatistiklerle örtüşen genel gözlemdir.
• Kira artışına dair veriler resmî makamlardan gelmese de, sosyal gözlem ve hukuk literatürü, uzaklaştırma uygulamalarının konut talebini artırabileceğine dikkat çekmektedir. • Erkek cinayeti verileri kamuya açık, cinsiyet kırılımlı şekilde sistematik olarak raporlanmamaktadır.
• Kadın cinayetlerinin izlenmesi STK’lar aracılığıyla yapılırken, erkek kurbanlı cinayetler nadiren kamu veri sistemlerinde detaylandırılmaktadır.
• Bu nedenle erkek cinayetleriyle ilgili veriler, daha çok toplam kasten öldürme kapsamına giren raporların dolaylı analizine dayanmaktadır.
• Kadına yönelik şiddette arzu edilen azalma gerçekleşememekte, boşanma oranlarında ise sürekli artış görülmektedir.
• Kadın cinayetlerinde 2012–2019 arasında kesintisiz artış, 2020’de düşüş, 2022–2024 döneminde yeniden yükseliş söz konusudur.
• 6284 sayılı yasa, kısa vadede koruyucu görünse de, uzun vadede aile yapısına, evliliğe, sosyal dengelere ve erkeklerin ekonomik yüküne dair olumsuz etkiler yaratabilmektedir. • Kiralık konut piyasası gibi alanlarda doğrudan resmi veri olmasa da, hukuki uygulama ve sosyolojik gözlemler, ciddi dolaylı etkilerin olduğuna işaret ediyor.
H. 6284 SAYILI YASANIN PEDAGOJİK TAHRİBATI
6284 Sayılı Yasa’nın Çocuk Pedagojisi Açısından Tehlikeleri
– Evden Uzaklaştırma ve Çocukla Temasın Kesilmesi: 6284 kapsamında verilen evden uzaklaştırma kararı, çoğu zaman çocuğa yaklaşma yasağı ile birlikte gelmekte; bu da babanın çocuğunu aylarca görememesi sonucunu doğurabilmektedir. Pedagojik açıdan, 6284 sayılı Kanun’un uygulamaları — özellikle ebeveyn-çocuk teması kesintileri— çocuklar üzerinde kalıcı duygusal bağ yaralanmaları, kimlik sorunları ve psikolojik rahatsızlıklar oluşturma potansiyeline sahiptir. Çocuk dostu adalet, psikososyal destek, ebeveyn-çocuk teması güvenliği gibi standartlar işletilmediğinde, kanun ile çocuğun üstün yararı ilkesi ciddi şekilde ihlal edilmiş olur. Çocuk teslim merkezlerinin yetersiz kullanımı veya ilgili kurumların bu konuda pasif kalması nedeniyle, babalar çocuklarına erişimde büyük engeller yaşamaktadır. Council of Europe Assessment Report’a göre çocukla kurulan temas, tedbir kararı nedeniyle sıklıkla sınırlı ya da tamamen kesilmekte ve bu durum ebeveyn yabancılaştırma sendromu oluşmasına yol açabilmektedir.
Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu: Çocuğun Mağduriyeti
Tanım: Boşanma veya velayet sürecinde, bir ebeveynin (çoğunlukla kadın), çocuğa karşı ebeveynine karşı olumsuz tutum geliştirmesi için psikolojik manipülasyon uygulaması.
Tespit: Türkiye’de yapılan bir araştırmada, hedef alınan ebeveynlerin %94’ünün erkek olduğu ve neredeyse yarısının mahkeme kararıyla bile çocuklarını göremediği bildirilmiştir.
Pedagojik etki: Çocuklarda duygusal bağların zayıflaması, aidiyet hislerinin bozulması ve kişilik gelişiminde ciddi olumsuzluklar görülür.
Eğer çocuk bir ebeveyne karşı manipüle ediliyorsa, bu bağlanma kuramı açısından hem güven duygusunu hem de sosyal-duygusal gelişimi zedeler. Ayrıca davranış problemleri, anksiyete ve içe kapanma riski artar.
Çocuğun üstün yararı ilkesi, teoride evrensel kabul görse de uygulamada, çocukların babalarıyla temasının engellenmesi; duygusal bağ kopmasına, güven duygusunun zayıflamasına ve psikolojik gelişimde geri kalmaya sebep olmaktadır.
Ebeveyn görüşme merkezlerinin standardize edilmemiş yapısı nedeniyle, çocuk pedagoglarının etkin rehberliği eksik kalmakta; bu da çocuğun zarar görmesine yol açmaktadır.
Aile İçi Destek Mekanizmalarının Zayıflaması: Durum: 6284 kapsamında evden uzaklaştırılan ebeveynler —çoğunlukla babalar— çocukla temas hakkından uzun süre mahrum kalmaktadır. Bu süreçte çocuk pedagojisi açısından gerekli profesyonel yönlendirmeler (psikolog, rehber öğretmen) sıklıkla uygulanmamaktadır. Böylece, çocukların uzun dönemli psikososyal gelişimleri için kritik olan bakım ve rehberlik süreci kesintiye uğramaktadır.
Kimlik, Aidiyet ve Güven Duygusunun Zedelenmesi: Çocuk, bir ebeveyniyle ilişkisinin kopması durumunda, kimlik gelişimi açısından sorun yaşayabilir. Güven duygusu yapı olarak zarar görür ve çocuk, birden fazla ebeveyn figürüne karşı yabancılaşma hissi geliştirebilir.
Çocuğun Psikolojik Travma ve Ruhsal Sorunlar Yaşama Riski: Özellikle 8–12 yaş grubu çocuklarda uzun süreli temassızlık kaygı bozuklukları, davranışsal sorunlar ve düşük özsaygı ile ilişkilendirilmiştir. Bu yaş grubunda “-sosyal gelişim kritik dönemidir-“; bu dönemde ebeveynle bağ koparsa, psikolojik dayanıklılık zayıflar.
Hukuki ve Sosyal Destek Sistemlerinin Yetersizliği: Türkiye’de uzaktan ebeveyn-çocuk teslim merkezleri düzensiz işletilmekte, rehber psikolojik destek bulunmamaktadır. Araştırma katılımcılarının çoğu (%90) bu konuda yetersiz mental sağlık hizmeti aldıklarını belirtmiştir.
Toplumsal Güven ve Aile Dinamiklerine Zarar: Çocuğa ebeveynlerinden birinin “kötü” olarak tanıtılması, hem bireysel hem toplumsal düzeyde aile kurumuna olan güveni zedeler. Erik Erikson’un kimlik kuramına göre, çocuğun aidiyet – kimlik duygusu toplumla kurduğu bağın güvenine dayanır; ebeveyn dışlaması bu süreci durdurur.
Uluslararası Standartlarla Uyum Sorunu: Avrupa Konseyi’ne göre, çocuk dostu adalet sistemi, çocuğun ihtiyaçlarına göre düzenlenmeli; yaşına uygun usuller uygulanmalıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, çocukların aile üyeleriyle ilişkilerini sürdürme hakkını güvence altına alan hükümler vardır; bu bağlamda kontak hakkının keyfî şekilde kesilmesi, uluslararası hukuka da aykırıdır.
Hukuki ve Pedagojik Eleştiri Perspektifi
1. Avrupa Konseyi normlarına göre, çocuk ile ebeveyn arasındaki ilişkide denge gözetilmeli; ferdî haklar korunurken çocuk psikolojisi mutlaka temel alınmalıdır.
2. Çocuklara yaklaşma yasağı kararı verilirken, bu kararlarda ilgili uzmanın –pedagog veya psikolog– görüşü zorunlu hale getirilmeli.
3. Ebeveyn terapi zorunluluğu, özellikle iftiraya uğramış kişiler açısından yasada yer almalı.
4. Zorlama hapis yaptırımı, cezalandırmadan önce alternatif önleyici tedbirlere öncelik verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
5. Nafaka uygulamaları, otomatik süresiz olmayıp gelir temelli ve süreye bağlı olacak şekilde revize edilmelidir.
Pedagojik açıdan, 6284 sayılı Kanun’un uygulamaları —özellikle ebeveyn-çocuk teması kesintileri— çocuklar üzerinde kalıcı duygusal bağ yaralanmaları, kimlik sorunları ve psikolojik rahatsızlıklar oluşturma potansiyeline sahiptir. Çocuk dostu adalet, psikososyal destek, ebeveyn-çocuk teması güvenliği gibi standartlar işletilmediğinde, kanun ne kadar iyi niyetle hazırlanmış olsa bile çocuğun üstün yararı ilkesi ciddi şekilde ihlal edilmiş olur.
-
Sosyolojik Psikolojik Etkiler Özet Tablo
Sorun Alanı
Etki / Sonuç
Evden uzaklaştırma ve çocuğu görmenin zorlaştırılması, engellenmesi
Temas kesintisi, ebeveyn yabancılaştırma
Terapi eksikliği
Rehabilitasyon sağlanmıyor, psiko-sosyal yaralar
İftira kaynaklı psikolojik travma
Güven, sosyal hayat ciddi zarara uğruyor
Coğrafi yasak ve hapis riski
Psikolojik baskı, izolasyon, özgürlük kısıtlaması
Süresiz nafaka
Ekonomik yük, psikolojik yıpranma, aile dinamiklerinde bozulma
I. İSTİSMARCI, FIRSATÇI, KÖTÜ NİYETLİ BAZI KADINLARIN VARLIĞI VE BU İSTİSMARCI KADINLARA YÖNELİK YAPTIRIMLARIN UYGULANMAMASININ OLUMSUZ ETKİLERİ
• Kamuoyunda sıkça dile getirilen bir konu: bazı kişiler (çoğunlukla kadınlar), evden uzaklaştırma, koruma tedbirleri ve süresiz nafakanın avantajlarını kullanarak kişisel çıkar elde etmeye çalışmaktadır.
• Bu tür eylemler arasında iftira, şantaj, kumpas kurma, delilleri karartma ve eşten kurtulup yeni ilişki kurma gibi davranışlar sayılmaktadır.
• Bu tür iddiaların işlevsel hâle gelmesi durumunda hukuki sistem üzerinde ciddi güven zafiyeti, mağdurun adalet duygusunda derin yara ve yargıya olan güvenin azalması gibi etkiler ortaya çıkabilir (Kızılırmak, 2020; Bayhan, 2024).
Hukuki Boyut: İftira ve Cezai Etkileri
• Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 267 iftira suçunu tanımlar: bir kişiye suç isnat eden kişinin, bu isnadın gerçek dışı olduğu durumda 3–7 yıl hapis cezasıyla cezalandırılabileceği açıkça düzenlenmiştir.
• Yargı içtihatları, özellikle 6284 kaynaklı tedbir kararlarının “iftira” nedeniyle haksız bulunması halinde, mağdurun yaklaşık 2/3 oranında ceza indirimine hak kazanabileceğini belirtmiştir (Baran Doğan, web).
Bununla birlikte uygulamada, iftira teşkil eden başvurular konusunda sık sık kovuşturma açılmadığı, delil yetersizliği nedeniyle ceza uygulanmadığı yönünde eleştiriler vardır. Bu durum, toplum vicdanında kanıtsız uygulamaların caydırıcılığını azaltmaktadır.
Sosyal ve Psikolojik Etkiler
• Bu tür fırsatçı davranışlar, mağdurun itibarı, sosyal çevresi ve psikolojik sağlığı üzerinde kalıcı zararlar bırakabilir. Haksız iftira, şantaj veya toplumsal dışlama sonucu bireylerde travmatik etki, güvensizlik ve aile içi çatışma potansiyeli yükselir.
• Ayrıca erkek mağduriyetinin görünmez kalması duygusu, sosyal destek sistemlerinden uzaklaşmaya ve psikolojik yıpranmaya yol açmaktadır.
• Mağdur edilen erkekler, bu süreçte itibar kaybı, ekonomik zorluklar, çocuklarıyla görüşememe gibi sorunlar yaşamakta ve bu durum uzun vadede depresyon, öfke bozukluğu ve intihar düşüncelerine kadar varabilmektedir (Torun vd., 2021).
Hak İhlallerinin Normalleşmesi
• Toplumda bu tür istismarlar “algılandıkça artır” mantığıyla yaygınlaşabilir; sistemdeki zafiyetler bilgi sahibi kişiler tarafından tekrar tekrar kullanılabilir hale gelir.
• Bu ise bireysel düzeyde psikolojik güven eksikliği, toplumsal düzeyde adalet sistemine güven kaybı yaratır. Bu mağduriyetin yaygınlaşması, toplumda erkeklerin adalet sistemine yabancılaşması ile sonuçlanmakta ve cinsiyet temelli ayrımcılık algısını güçlendirmektedir.
• Bazı durumlarda, koruma kararı aldıktan sonra evden uzaklaştırılan eşin yerine yeni bir partnerin yerleştirilmesi gibi olaylar yaşanmakta, bu durum boşanma sürecinin “planlı şekilde” yürütüldüğü izlenimini vermektedir. Bu davranışlar, evlilik kurumunun bir “fayda aracı” olarak kullanılmasına ve toplumda aile değerlerinin aşınmasına neden olmaktadır (Bayhan, 2024).
İ. 6284 SAYILI KANUN’UN BAZI ÖNEMLİ MADDELERİNİN, KUR’AN-I KERİM İLKELERİ ÜZERİNDEN ELEŞTİRİSİ
6284 Sayılı Kanun’un bazı önemli maddelerini, Kur’an-ı Kerim’in aile, adalet, iffet, kadın-erkek ilişkisi ve cezalandırma ilkelerine dair ayetleriyle karşılaştırmalı bir tabloda sunuyorum. Eleştirel yaklaşım, hem hukuk felsefesi hem de İslami etik bağlamında yapılmıştır.
6284 Sayılı Kanun – Kur’an Ayetleri Karşılaştırmalı Tablosu
-
6284 Maddesi
Uygulama Özeti
Kur’an Ayeti
Ayetin Mesajı
Eleştirel
Değerlendirme
Madde 5 –
Uzaklaştırma
Tedbiri
Kadının beyanı üzerine erkek
evden
uzaklaştırılır.
Nisa 135 – “Adaleti gözetin… şahitlikte adaletten sapmayın”
Adaletin temelinde delil, şahitlik,
objektiflik vardır
Delilsiz uzaklaştırma kararı, Kur’an’daki adalet ölçülerine aykırıdır
Madde 20 –
Kadın Beyanı Esas
Kadının beyanı çoğu zaman tek başına delil
sayılır.
Nur 4 – “İffetli
kadınlara zina isnat eden… 4 şahit
getirmezse 80 sopa ile cezalandırılır”
İftira ve tek taraflı beyan Kur’an’da çok ağır suçtur
Tek beyanla işlem yapılması Kur’an’da kesinlikle
yasaklanmıştır
Madde 7 –
İletişim Yasağı / Çocukla
Baba çocukla
görüştürülemeye bilir.
Bakara 233 –
“Anneler çocuklarını
Baba ve anne
çocuğun ortak
sorumluluğundadır
Babanın çocukla ilişkisini kesmek, Kur’an’ın aile
-
6284 Maddesi
Uygulama Özeti
Kur’an Ayeti
Ayetin Mesajı
Eleştirel
Değerlendirme
Görüşmenin
Kesilmesi
emzirir… babanın da yükümlülüğü vardır”
, çocukla bağ
kesilmez
bütünlüğü ilkesine aykırıdır
Madde 12 –
Zorlama Hapsi
Tedbire uymayan erkek hapse girer.
Maide 8 – “Bir
topluluğa olan
kininiz sizi
adaletsizliğe sevk etmesin”
Kin, öfke, cinsiyet önyargısı adaleti bozar
Haksız yere
cezalandırma
(özellikle delilsiz) Kur’an’da zulümdür
Madde 3/4 –
Mülki amirin
karar verme
yetkisi
Hakim değil, idari makam da tedbir verebilir.
Şura 38 – “İşlerini danışarak
yürütürler”
Karar süreçlerinde istişare ve yargı ilkesi vurgulanır
Yargı dışı idari
tedbir, Kur’an’ın “liyakate ve hikmete dayalı yargı” ilkesine uymaz
Süresiz nafaka (uygulamada)
Boşanmış erkek ömür boyu
nafaka ödeyebilir.
Bakara 241 –
“Boşanmış kadınlara uygun geçim
sağlanması bir
görevdir”
Nafaka vardır ama ölçülülük,
hakkaniyet esastır
Ömür boyu nafaka, ölçüsüzdür ve
Kur’an’da süre ve ihtiyaç dikkate alınır
İftiraya yaptırım yok (pratikte)
Kadın yalan
beyan verdiğinde cezai işlem çoğu zaman yok.
Nur 4-5 – “İftira
atan, tövbe
etmeden
affedilmez”
İftira eden
cezalandırılır,
mağdurun itibarı korunur
Yanlış beyanın
yaptırımsız kalması Kur’an ahlakına
aykırıdır
Tedaviyi/islahı içermeyen yapısı
Taraflara terapi, psikolojik destek şartı yok.
Şura 40 – “Kim
affeder ve ıslah
ederse, ecri Allah’a aittir”
Ceza değil, ıslah ve affetme
önceliklidir
Yasa “koruyucu” ama ıslah edici yönü eksik; Kur’an ise bireyi düzeltmeyi öne çıkarır
Eleştirel Özet
Kur’an’da adaletin temel şartı delil, şahitlik, objektiflik ve iftiranın önlenmesidir. 6284 sayılı yasa, niyet olarak kadınları korumayı hedeflese de, bazı maddeleri erkekler için suçsuzluk karinesine aykırı uygulamalara yol açmakta ve Kur’an’daki zulüm yasağını zorlamaktadır. Aile yapısına dair Kur’an ilkeleri, babanın evden uzaklaştırılması, çocukla görüştürülmemesi gibi 6284 Sayılı yasanın uygulamalarıyla açıkça çelişmektedir. Kur’an, suça karşı sadece ceza değil, arınma, affetme ve toplumsal barışa dayalı bir yaklaşımı savunur; ancak 6284 bu yönü büyük oranda göz ardı etmektedir.
J. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (AİHS) VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ (AİHM) İÇTİHATLARI KAPSAMINDA, ÖZELLİKLE 6284 SAYILI KANUN İLE İLGİLİ OLABİLECEK HAK İHLALLERİ
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları kapsamında, özellikle 6284 sayılı Kanun ile ilgili olabilecek hak ihlalleri bakımından en sık atıf yapılan maddeleri ve emsal içtihatları üzerinden özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma, özel hayat, aile hayatı, mülkiyet ve ayrımcılık yasağı gibi temel başlıklarla aşağıda ele alınmaktadır:
AİHS Maddeleri – 6284 Sayılı Kanun’la En Çok İlişkilendirilenler
-
AİHS Maddeleri
Konu
6284’le İlgisi
Madde 6
Adil yargılanma hakkı
Karşı taraf dinlenmeden tedbir verilmesi
Madde 8
Özel ve aile hayatına saygı hakkı
Evden uzaklaştırma – çocukla görüşmenin kesilmesi
Madde 13
Etkili başvuru hakkı
Delilsiz tedbire karşı hızlı başvuru mekanizması eksikliği
Madde 14
Ayrımcılık yasağı
Erkekler için cinsiyet temelli dezavantajlar
1. Ek Protokol
Madde 1
Mülkiyetin korunması
Ortak evden çıkma yükümlülüğü – barınma hakkı
AİHM İçtihatları – 6284’e Benzer Durumlarda Emsal Kararlar
1. Airey – İrlanda (1979) – Aile içi şiddet ve yargı erişimi
• AİHM, devletin aile içi şiddet mağdurlarına karşı etkili hukuki koruma yükümlülüğü olduğunu kabul etti.
• Ancak yargı denetimi olmadan uygulanan idari kararların hak ihlali yaratabileceğini dolaylı biçimde ima etti.
• AİHS Madde 6 ve 8 kapsamında analiz yapılmıştır.
2. Karakaya – Türkiye (2019) – Tedbir kararı ve yargı sürecinin ihlali
• Başvurucu, eşi hakkında verilen uzaklaştırma kararının delilsiz olduğunu ve çocuklarıyla görüşemediğini iddia etti.
• AİHM, tedbirin tek başına ihlal oluşturmadığını, ancak itiraz yollarının yetersizliği nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
• AİHS Madde 13 ve 8 kapsamında ihlal bulundu.
3. M.S. – İsveç (1997) – Ebeveyn-çocuk ilişkisine müdahale
• Devlet müdahalesi sonucu annenin çocukla görüşmesi kesildi. AİHM, bu durumu aile hayatına keyfi müdahale olarak değerlendirdi.
• Benzer şekilde, 6284 kapsamında babanın çocuğuna ulaşamaması durumu buraya kıyaslanabilir.
• AİHS Madde 8 kapsamında ihlal verildi.
4. Bălșan – Romanya (2017) – Devletin aile içi şiddete karşı pasif kalması
• Bu içtihatta AİHM, kadının korunmaması nedeniyle devleti ihlalden sorumlu tuttu. • Ancak AİHM aynı zamanda bu tür tedbirlerin keyfi ve delilsiz uygulanmaması gerektiğini de vurguladı.
5. Ali Güneş – Türkiye (2012) – Okulda fiziksel şiddet, etkin soruşturma yükümlülüğü
• Etkin soruşturma ilkesi devletin yükümlülüğünü geniş yorumlar. Ancak aynı zamanda suçun varlığını ortaya koymadan yaptırım uygulamayı sınırlı yorumlar.
• Bu nedenle 6284 kapsamındaki delilsiz cezalandırmalarda sınır çizer niteliktedir.
6284 Sayılı Kanun – AİHS – AİHM İçtihat Eşleşme Tablosu
-
6284 Sayılı Kanun Maddesi
Uygulama Özeti
AİHS Maddesi
İlgili AİHM
Kararı
Değerlendirme
Madde 5 – Önleyici tedbir (evden
uzaklaştırma)
Delilsiz şekilde kişi evden
uzaklaştırılabilir
Madde 6 (Adil yargılanma),
Madde 8 (Özel hayat)
Karakaya v. Türkiye
(2019)
Karşı taraf
dinlenmeden
uygulandığında ihlal olabilir
Madde 3/4 – Mülki amir tedbiri
Hakim kararı
olmaksızın
kaymakam/vali
tedbir alabilir
Madde 6, 13
(Etkili başvuru hakkı)
Ali Güneş v. Türkiye
(2012)
Yargı dışı uygulama, etkili denetim eksikliği risk taşır.
Madde 7 –
Koruyucu tedbir (kişisel ilişki yasağı, iletişim yasağı)
Hemen uygulanabilir, süresiz uzatılabilir
Madde 8 (Aile hayatı), Madde 14 (Ayrımcılık)
M.S. v.
Sweden
(1997)
Ebeveyn-çocuk
ilişkisinin kopması hak ihlali doğurabilir.
Madde 8 – Tedbirin süre ve takibi
Süre net değil,
süresiz
uygulanabiliyor
Madde 6, 13
Yağcıoğlu v. Türkiye
(2021) –
(yerel karar)
Süreli denetim
olmaması AİHM’e göre keyfîlik yaratır.
Madde 12 –
Zorlama hapsi
Tedbire uymama durumunda ceza verilebilir
Madde 6 (Ceza hukuku
güvenceleri)
Bălșan v.
Romania
(2017)
Delilsiz uygulandığında ceza yaptırımı adil olmaz.
Madde 20 – Kadın beyanı esas
Beyanla işlem
başlatılması
mümkündür
Madde 6, 14
Airey v.
Ireland (1979)
Devletin koruma
yükümlülüğü vardır ama delilsiz
cezalandırma yasaktır.
Madde 24 – Gizlilik kararı
Sanık/mağdur
bilgileri gizlenebilir
Madde 6 (Adil savunma),
Madde 8
Kruslin v.
France (1990)
Gizlilik kararları yargı sürecinde şeffaflık ilkesine zarar verebilir.
Eleştirel Özet
• Madde 5 & 7: AİHM, evden uzaklaştırma ve çocukla iletişim yasağı gibi uygulamaların “ölçülü, sınırlı süreli ve delile dayalı” olması gerektiğini vurgulamaktadır.
• Madde 3/4 (idari tedbir): Mülki amir tarafından verilen tedbir kararlarının yargı denetimi olmaması, AİHM’e göre hukuki güvencelerin ihlali anlamına gelebilir.
• Madde 12 (Zorlama hapsi): Tedbirin ihlali halinde verilen hapis cezası, önceden yeterli bilgilendirme ve savunma hakkı tanınmadan verilirse, Madde 6 ihlali oluşturur. • Kadın Beyanı: AİHM, kadına karşı şiddet konusunda devlete pozitif yükümlülük yükler; ancak tek taraflı ve delilsiz cezalandırma uygulamasına karşı da net sınırlar çizer.
•
K. 6284 SAYILI KANUN – ABD HUKUKU KARŞILAŞTIRMA TABLOSU (ELEŞTİREL BAKIŞ)
-
6284 Sayılı
Kanun Maddesi
Uygulama Özeti (Türkiye)
ABD’deki Karşılığı (Federal & Eyalet Hukuku)
Eleştirel Fark ve Yorum
Madde 5 –
Önleyici tedbir (evden
uzaklaştırma)
Delilsiz beyanla uzaklaştırma
kararı verilebilir
Protective Order ancak genelde mahkemece verilir, genellikle iddia+delil
gerekir.
Türkiye’de kadın beyanı yeterli sayılırken, ABD’de acil kararlar geçicidir ve ardından kısa sürede duruşma yapılır.
Madde 3–4 –
Mülki amir
tarafından
koruma kararı
Kaymakam/vali hâkim onayı
olmadan tedbir verebilir
ABD’de sadece yargıç tedbir kararı verir, idari otoritenin böyle bir yetkisi yoktur.
Türkiye’de yürütme-yargı ayrımı ihlal ediliyor; ABD yargı
bağımsızlığını koruyor.
Madde 7 –
İletişim yasağı, çocukla görüş
yasağı
Hâkim görüş
yasağı koyabilir, süresiz olabilir
ABD’de “restraining order” ile düzenlenir, süreli ve denetlenebilir olur.
ABD sisteminde kararlar sıkı denetime tabidir; Türkiye’de denetim mekanizması zayıftır.
Madde 12 –
Tedbire uymama durumunda
zorlama hapsi
Tedbiri ihlal
eden hapis
cezası alabilir
ABD’de ihlal “civil
contempt” olabilir ama genellikle önce uyarı verilir.
Türkiye’de hapis kararı hızlı uygulanabilirken, ABD’de savunma hakkı önceliklidir.
Madde 20 –
Kadın beyanı esas alınır
“Beyan tek
başına delil”
olabilir
ABD’de beyan değerlidir ama delil desteklenmedikçe karar verilemez.
Delilsiz tedbir ABD hukukunda anayasal haklara aykırı kabul edilir . (Due Process)
Madde 8 –
Tedbirlerin süresi net değil
Tedbir kararları süresiz
uzatılabilir
ABD’de genelde 10–30 gün geçici koruma, ardından “hearing” ile kalıcı karar verilir.
Türkiye’de süresizlik keyfiyet doğurabilir; ABD’de süre sınırlı ve dava açma zorunluluğu var.
Madde 24 –
Gizlilik kararı
Taraf bilgileri kamuya
kapatılabilir.
ABD’de gizlilik kararları mümkündür ama anayasal sınırlarla kullanılır.
ABD’de gizlilik anayasal denetim altındadır; Türkiye’de bazı
durumlarda keyfi uygulanabiliyor.
Nafaka
(uygulamada
süresiz)
Süresiz nafaka yaygın
ABD eyaletlerinin çoğunda nafaka süreli, istisnai
durumlar hariç.
Türkiye’de erkekler uzun süre nafaka mağduru olabiliyor; ABD’de bu daha nadir.
İftira/yanlış
beyan sonrası yaptırım yok
Kadının beyanı yalansa yaptırım olmayabiliyor.
ABD’de yalan beyanda bulunan, “perjury” (yalan beyan) suçu işler
Türkiye’de iftira caydırıcılığı zayıf; ABD’de ciddi cezai yaptırımlar uygulanabilir.
Psikolojik destek yükümlülüğü yok
Tedavi -terapi kararı çok az
veriliyor.
ABD’de sıklıkla mahkemece şart koşulur.
Türkiye’de “tedavi edici” değil, “sadece cezalandırıcı” yaklaşım var.
Eleştirel Özet
• Yargı Denetimi: ABD’de tüm koruma tedbirleri yargıç eliyle verilir; Türkiye’de idari amirler (kaymakam vs.) yargı yetkisi kullanabiliyor.
• Delil Standardı: Türkiye’de kadın beyanı çoğu zaman yeterli görülürken, ABD’de beyan ancak diğer delillerle desteklendiğinde bağlayıcı olur.
• Süre & Denetim: ABD’de koruma kararları sınırlı süreli olup, belirli sürede mahkeme önüne çıkarılır; Türkiye’de “süresiz” kararlar söz konusu olabiliyor.
• Adil Yargı & Savunma: ABD hukukunda “Due Process Clause” gereği savunma hakkı, itiraz ve duruşma zorunluluğu vardır; Türkiye’de bu haklar bazen pratikte etkisiz kalabiliyor.
L. KADIN BEYANININ ESAS ALINMASINDAN KAYNAKLI SUİİSTİMALLER VE YAPTIRIMLAR (Uluslararası Hukukta Yalan Beyan, İftira, Şantaj ve Kumpasın Cezalandırılması)
6284 sayılı Kanun’un en çok eleştirilen yönlerinden biri, tek taraflı kadın beyanına dayalı olarak koruma tedbirlerinin uygulanmasıdır. Bu durum, iyi niyetli başvurular için hayat kurtarıcı olsa da, kötü niyetli bazı kişiler tarafından sistemin istismarı anlamına gelebilecek ciddi riskler doğurmaktadır. Özellikle yalan beyan, iftira, şantaj, kumpas ve delil karartma gibi uygulamalarla karşı tarafın haklarını ihlal eden bazı bireylerin, çoğunlukla hiçbir cezaya çarptırılmadan sistemden faydalandığı ifade edilmektedir. Peki, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Japonya, Güney Kore, Singapur ve Rusya gibi ülkelerde bu tür suİistimaller karşısında nasıl bir yasal çerçeve uygulanıyor?
Uluslararası Örnekler: Yalan Beyan ve Suiistimale Karşı Yaptırımlar
Amerika Birleşik Devletleri (ABD): ABD’de “false reporting” (yalan ihbarda bulunma) ve “perjury” (yeminli yalan beyanda bulunma) gibi suçlar ciddi sonuçlar doğurur. Örneğin:
• Arizona eyaletinde, sahte ev içi şiddet ihbarında bulunan kişiler için 6 aya kadar hapis veya 2.500 dolara kadar para cezası uygulanabilir. Kaliforniya ve Teksas’ta, benzer şekilde sahte suçlamalar “Class B misdemeanor” (hafif suç) olarak değerlendirilir ve hapisle sonuçlanabilir.
İngiltere ve AB Ülkeleri: İngiltere’de, “malicious accusation” (kötü niyetli suçlama) ve “perverting the course of justice” (adaletin işleyişini bozma) suçlarına karşı yaptırımlar mevcuttur: Sahte ev içi şiddet ihbarında bulunan bireyler hakkında ceza davası açılabilir. Ancak veriler, bu tür davaların sınırlı sayıda
olduğunu göstermektedir. AB ülkelerinde “calumny” (iftira) suçu genellikle 6 aydan başlayan hapis cezalarıyla sonuçlanır.
Japonya: Japonya’da, 2020 yılında 33 kişi (12’si kadın) sahte ihbar nedeniyle gözaltına alındı. “False accusation” (sahte suçlama) doğrudan cezai takibe tabi tutulur ve hapis cezası uygulanabilir.
Güney Kore: Güney Kore’de, yalan beyan “criminal defamation” (cezai iftira) kapsamında değerlendirilir. Bu suç için: 7 yıla kadar hapis cezası ve maddi tazminat yaptırımı uygulanabilir. Ayrıca, mağdurun psikolojik zarar gördüğüne dair tıbbi rapor sunulması durumunda ceza artar.
Singapur: Singapur’da 2014 tarihli “Harassment Act” (Taciz Yasası), kötü niyetli başvurulara karşı hem koruyucu hem cezai önlemler öngörür: Mahkeme “Stop publication” (yayını durdurma), “Correction order” (düzeltme emri) ve “Disabling order” (erişimi engelleme kararı) çıkarabilir. Ayrıca, ceza ve tazminat yaptırımları uygulanır.
Rusya: Rusya’da iftira ve yalan beyanda bulunma doğrudan suçtur. 2021’de çıkarılan bir yasayla “serious defamation” (ağır hakaret) suçuna 5 yıla kadar hapis cezası getirildi.
Eleştirel Değerlendirme
Türkiye’de 6284 sayılı yasa kapsamında kötü niyetli başvuruların yaygınlaştığına dair kamuoyunda ciddi bir algı bulunmaktadır. Ancak bu başvurularda iftira, şantaj, yalan beyan gibi suçlar işlense bile, bu kişilere çoğu zaman etkili bir yaptırım uygulanmadığı, ya da sürecin kovuşturmaya dönüşmediği ifade edilmektedir. Özellikle bu durum ciddi bir şekilde erkeklerin mağduriyetlerini artırmaktadır.
Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de:
• Delil zorunluluğunun olmaması, sürecin istismara açık hale gelmesine yol açmaktadır. • Caydırıcı ceza mekanizmalarının eksikliği, adalet duygusunu zedelemektedir. • Hakimler, savcılar ve kolluk kuvvetlerine eğitim verilmemesi, suiistimallerin artmasına neden olmaktadır.
Karşılaştırmalı Yaptırımlar Tablosu: Yalan Beyan, İftira, Şantaj ve Kumpasa Karşı Uygulanan Hukuki Yaptırımlar
-
Ülke
ABD
İngiltere
AB
Ülkeleri
Japonya
Güney
Kore
Singapur Rusya
Türkiye
Suç Tanımı (İngilizce / Türkçe)
Uygulanan Yaptırımlar
6 ay hapis, 2.500 $’a kadar para cezası (eyalete göre değişir)
6 ay – 2 yıl arası hapis cezası
Genellikle 6 ay – 2 yıl arası hapis, bazı ülkelerde tazminat da var
Gözaltı, iddianame ve hapis cezası
7 yıla kadar hapis + maddi ve manevi tazminat
Mahkeme koruma emri, düzeltme emri, para ve/veya hapis cezası
5 yıla kadar hapis cezası
TCK m.267’de düzenlenmiştir; 3–7 yıl hapis cezası öngörülse de uygulamada çoğu zaman cezasızlıkla sonuçlanmakta, kötü niyetli başvurular nadiren kovuşturmaya dönüşmektedir
False reporting (Yalan ihbar), Perjury (Yeminli yalan beyan)
Malicious accusation (Kötü niyetli suçlama), Perverting justice (Adaleti engelleme)
Calumny (İftira), Defamation (İtibar zedeleme)
False accusation (Sahte suçlama)
Criminal defamation (Cezai iftira / karalama)
Harassment Act violations (Taciz Yasası ihlalleri)
Serious defamation (Ağır hakaret / iftira)
İftira, Yalan beyan, Suç
uydurma
Bu tablo, Türkiye’deki uygulamanın mevzuat açısından sıkı görünmesine rağmen, uygulamada caydırıcılığın zayıf kaldığını da açıkça göstermektedir.
M. TEK TARAFLI VELAYETİN NEDEN OLDUĞU MAĞDURİYETLER
(Karşılaştırmalı Velayet Uygulamaları: Türkiye ve Diğer Ülkelerde Ortak Velayet ve Çocuk Hakları)
• Velayetin çoğunlukla anneye verilmesi nedeniyle, babalar evden uzaklaştırma kararıyla çocuklarını uzun süre görememekte ve bu da hem çocukların duygusal gelişimi hem babaların psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
• Birçok babanın velayet davalarında yetersiz savunma hakları, savunmasız bir süreç sonrası çocuklarıyla temaslarını kaybetmesine neden olabilmektedir.
• Ortak velayet olmaması, çocuğun her iki ebeveyniyle dengeli bağ kurmasını engeller, tek taraflı ilişkiler gelişir. Bu durum uzun vadede çocuğun güven duygusunu, aidiyet hissini ve kimlik gelişimini olumsuz etkiler.
Ortak Velayetin Faydaları
• Duygusal ve gelişimsel iyilik hali: Almanya’da yapılan bir araştırma, ortak (joint physical custody) velayete sahip çocukların hem psikolojik hem sosyal açıdan daha iyi durumda olduklarını göstermiştir.
• Aile içi çatışmaları azaltır: Ortak ebeveynlik ilişkisi, çocukların davranış ve psikososyal sorunlarını minimize edecek şekilde yapılandırılabilir.
• Çocuk hakları gözetilir: Türkiye’de de Yargıtay kararlarında ortak velayetin Türk toplum yapısına ve kamu düzenine aykırı olmadığı, uygulanabilir olduğu kabul edilmiştir.
Hukuki ve Psikososyal Etkiler: Neden Ortak Velayet Önemli?
• Çocuk açısından: Bağlanma kuramına göre çocuk, her iki ebeveyniyle duygusal bağ kurmak ister; bu bağ koparsa, aidiyet ve kendilik gelişimi zarar görür.
• Baba açısından: Uzun süreli temassızlık babada yetersizlik hissi, anksiyete ve depresyon yaratabilir.
• Toplumsal açıdan: Ortak velayetsizlik, aile kurumundaki güveni zedeler, babalar geri plana itildiğini hisseder ve hukuk sistemine güven eksikliği gelişebilir.
Karşılaştırmalı Velayet Uygulamaları: Türkiye ve Diğer Ülkelerde Ortak Velayet ve Çocuk Hakları
-
Ülke / Bölge
Uygulanan Velayet Modeli
Devletin Yaklaşımı / Önlemler
6284 sayılı yasa kapsamında babalara evden uzaklaştırma uygulanıyor; bu da çocuklarla teması kesebiliyor. Ortak velayet için Yargıtay onayı gerekli ama yaygın değil. Ortak velayet kararı verilse bile uygulamada sorunlar yaşanıyor.
Birçok eyalette “shared parenting presumption” (ortak ebeveynlik varsayımı) mevcut. Boşanmalarda çocuğun her iki ebeveynle teması esas kabul ediliyor.
Türkiye
Genellikle anneye tek taraflı velayet veriliyor. Ortak velayet çok sınırlı
uygulanıyor.
ABD
Joint custody (Ortak velayet) hem fiziksel hem yasal düzeyde teşvik ediliyor
-
Ülke / Bölge İngiltere
Almanya / Fransa /
İsveç
Japonya
Güney Kore / Çin /
Singapur
Güney
Amerika
Ülkeleri
Uygulanan Velayet Modeli
Devletin Yaklaşımı / Önlemler
Çocuğun dönüşümlü olarak her iki ebeveynle yaşaması teşvik ediliyor. Çocuk yararı ön planda tutuluyor.
Çocuk gelişimi için her iki ebeveynin aktif katılımı destekleniyor. Ortak ebeveynlik aile politikalarının parçası.
Geleneksel sistem değişiyor. Reformla, boşanmış ebeveynlere de ortak velayet hakkı tanınacak.
Ortak velayet sistemi yasal olarak bulunmuyor veya çok sınırlı. Ancak reform önerileri gündemde.
Reform eğilimleri mevcut. Ortak velayetin çocuğun psikososyal gelişimi için gerekli olduğu yönünde artan farkındalık var.
Shared residence (Ortak ikamet) ve joint custody (ortak velayet) yaygın
Gemeinsames Sorgerecht (Almanca: Ortak velayet) sistemi yaygın
Şu an tek taraflı velayet uygulanıyor, ancak 2026’dan itibaren ortak velayet
yasalaşıyor
Tek taraflı velayet hâlâ baskın; çoğunlukla anne lehine veriliyor
Tek taraflı velayet hâkim, genelde anne lehine
Bu tablo, Türkiye’nin ortak velayet konusunda uluslararası uygulamaların gerisinde kaldığını, özellikle 6284 sayılı yasa nedeniyle babaların çocuklarıyla temassız kalabildiğini açıkça ortaya koymaktadır. 6284 sayılı Kanun, iyi niyetle hazırlanmış olsa da mağduriyet yaratabilecek uygulamalara açıktır. Çocukların ve babaların mağduriyetini önlemede ortak velayet sistemi güçlü bir araçtır. Uluslararası hukuk ve sosyal bilim araştırmaları, ortak velayetin çocuk yararına daha sağlıklı sonuç verdiğini göstermektedir.
N. 6284 SAYILI YASAYA YÖNELİK AKADEMİK ELEŞTİRİLERİN ODAK NOKTALARI
-
Kaynak
Odak Noktalar
Uğur (2012)
Fırsatçılık, aile kurumu vurgusu, sosyal cinsiyet propagandası
Öztürk Şenol (2019)
Kanun hazırlanma sürecinin sorunları, İstanbul Sözleşmesi uyumsuzlukları
Yağcıoğlu (2017)
AYM kararlarıyla çelişkiler, ihlal tespiti, AYM içtihatlarına dayalı Kusur ve zorlama hapsi uygulamalarının
değerlendirilmesi
İnönü Üniversitesi Hukuk Dergisi (2017) ve Koç Üniversitesi Hukuk Analizi.
Masumiyet karinesi ihlali, delilsiz tedbir sistematiği
Özyurt (2021)
Tedbirlerin yetki aşımı, prosedürel adaletsizlik
Kızılırmak (2020)
Mülki amir yetkileri, hukuksal boşluklar ve tedbir kararlarında olası istismar riski
Acar Umut (2021)
AYM’ nin ihlal kararları ve uygulama problemleri
-
Kaynak
Odak Noktalar
Hukuki Haber (2024)
Uygulamadaki sistematik sorunlar, delilsizlik
Özgün Law
Kanunun pratikte zararları ve sistematik yönleri
Bayhan (2024)
Anayasa Mahkemesi kararları ışığında kanunun yöntemsel ve etki yönüyle eleştirisi
Söylemez (2022)
Ebeveyn/çocuk perspektifi, sosyal hizmet ve hukuki eksikliklerin eleştirisi
Namık Kemal Med J (2023)
6284’e istinaden adli tıbbi değerlendirmeye sevk edilen şahısların özellikleri
İnönü Üniversitesi tezi (2019)
Usul hukuku odaklı olarak kanunun uygulama zafiyetleri
Ekos Dergisi (2023)
Şiddetin önlenmesinde sistemdeki hukuki boşlukları, eleştirmiştir.
Sonuç
6284 sayılı yasa, kadını şiddetten koruma amaçlı hazırlanmış olsa da hukuk ilkeleri perspektifinden bakıldığında birçok yapısal sorun içermektedir. Tarafsızlık, adil yargılanma ve yargı bağımsızlığı gibi temel ilkelere aykırı uygulamaları doğuran bu yasa; yeniden düzenlenmeli, tarafsızlık-şeffaflık-dengeli hak dağılımı ilkeleriyle uyumlu hale getirilmelidir. AİHS ve AİHM içtihatları, devletin kadına karşı şiddeti önleme yükümlülüğünü vurgulasa da, tedbir kararlarının delilsiz, tek taraflı, keyfi ve denetimsiz uygulanmasının insan hakları ihlali doğurabileceğini net şekilde ortaya koymuştur. 6284 sayılı Kanun’un uygulanması sırasında bu sınırların aşılması halinde, Türkiye’nin AİHM kararlarına karşı yükümlülükleri doğabilir. Evden uzaklaştırma uygulamaları, çocukla yaşam bağının koparılması, travma ve ekonomik baskı gibi ciddi sorunlara yol açmakta; 6284 sayılı yasada bu potansiyel zararları azaltacak, dengeleyici düzenlemeler (pedagog müdahalesi, terapi zorunluluğu, nafaka sınırlaması gibi) eksik kalmaktadır. 6284 Sayılı Kanun’un amacı toplumsal şiddeti önlemek olsa da, hukuki denetimden uzak uygulamaları, erkek aleyhine sistematik ayrımcılık potansiyeli, ve yargı etiğine uygun olmayan hızlı cezalandırma mekanizmaları barındırması; hem bireysel hakları hem de aile kurumunu zedelemektedir. Diğer ülke örneklerinde olduğu gibi, daha tarafsız, delile dayalı ve adil süreçler içeren yasal düzenlemeler yapılması gereklidir.
EĞİTİM VE HUKUKİ REFORM ÖNERİLERİ
6284 sayılı Kanun’un yerine geçebilecek, Türkiye’nin sosyal dokusuna, inanç değerlerine ve evrensel hukuk ilkelerine uyumlu, toplumsal barışı ve aile bütünlüğünü gözeten yeni bir “Aile Yasası” için bütüncül ve çözüm odaklı öneri paketi sunulmuştur. 6284 Sayılı kanun iptal edilmeli. Yerine cinsiyetçilik içermeyen, hakkaniyetli ülkemizin sosyal dokusuna uygun bir “AİLE YASASI” yapılmalıdır.
1. Yasanın Amaç ve Felsefesi
Yeni yasa, sadece “şiddeti önlemek” değil, aynı zamanda:
• Aile içi sorunları önleyici, onarıcı ve yapıcı bir sistemle çözmeyi,
• Tarafları düşmanlaştırmadan adil, dengeli ve eşit koruyucu çözümler üretmeyi, • Kadın, erkek ve çocuk her bireyin haklarını eşit korumayı,
• Aile kurumunu zayıflatmak değil, sağlıklı hale getirerek güçlendirmeyi hedeflemelidir.
2. Mevcut 6284 Sayılı Kanuna Alternatif Getirilecek Temel Düzenlemeler
A. Önleyici – Onarıcı – Cezalandırıcı Üç Aşamalı Model
• 1. Aşama (Önleyici): Aile içi anlaşmazlıklarda önce zorunlu aile danışmanlığı / arabuluculuk süreci işletilir. İlk başvuruda doğrudan uzaklaştırma yerine, uzman danışman rehberliği önerilir.
• 2. Aşama (Onarıcı): Şiddet veya ağır geçimsizlik varsa, mahkeme aile terapisi / psikososyal destek süreci başlatır.
• 3. Aşama (Cezalandırıcı): Eğer şiddet somut delillerle sabit olursa, ceza hukuku devreye girer. Ancak tedbir kararlarında delil aranması esası getirilir.
B. Delilsiz Ceza Uygulamalarına Son Verilmesi
• Erkeğin beyanı ile kadının beyanı eşit olmalı. Sadece tek taraflı kadın beyanı değil, somut ve objektif deliller zorunlu hale getirilmeli. Beyanın doğru olup olmadığı araştırılmalı. • Koruma ve tedbir kararları sırasında karşı taraf mutlaka dinlenmeli, savunma hakkı etkin şekilde kullanılmalıdır.
• Uzaklaştırma kararları ancak somut delil veya makul şüphe üzerine verilmeli, sadece “beyan” yeterli sayılmamalıdır (AİHS m.6 gereği adil yargılanma hakkı ihlal edilmemeli). • Yalan beyan, iftira, şantaj, kumpas ve delilleri karartma gibi suiistimal fiillerine karşı savcılık harekete geçmeli, etkin ceza ve tazminat mekanizması kurulmalıdır.
• Mağduriyet başvurularında delil standartları yükseltilmeli.
C. Ortak Velayet Esas Haline Getirilmeli
• Velayetlerin tek taraflı olarak annelere verilmesi de hakkaniyetli değildir ve çocuk pedagojisi açısından risklidir. Babaların da psikolojik açıdan yıpranmasına yol açmaktadır. Velayetlerin anne ve babaya ortak verilmesi gerekir. Boşanma durumunda çocukların psikolojik sağlığı için ortak velayet varsayımı kabul edilmeli.
• Ebeveynlerden biri çocuğu diğerinden ayırırsa, bu çocuk haklarına aykırı eylem sayılmalı ve yaptırıma bağlanmalıdır. Çocuklarını babasına göstermeyen anneler için velayet yeniden değerlendirmelidir. Aynı şekilde velayet babadaysa ve anneyle görüşme engelleniyorsa, bu durum da aynı hassasiyetle ele alınmalı, çocuğun her iki ebeveyniyle sağlıklı bir ilişki kurma hakkı korunmalıdır.
D. Zorunlu Aile Danışmanlığı / Aile Arabuluculuğu Sistemi
• Boşanma, şiddet, geçimsizlik gibi durumlarda, önce aile terapisti ya da aile danışmanına başvuru zorunlu hale getirilmeli (örnek: Fransa, Almanya modelleri).
• Aile danışmanları hem psikolojik hem hukuki eğitim almış olmalı, devlet tarafından atanmalıdır.
E. Süresiz Nafakanın Sona Erdirilmesi
• Süresiz nafaka uygulaması erkeklere yönelik cinsiyet ve ekonomik sömürü özelliği taşıdığı için adil değildir ve kaldırılması gerekmektedir. Nafaka kısa /makul süreli ve adil olmalıdır. • Nafaka süresi, evlilik süresi, tarafların çalışma kapasitesi, yaş ve yeniden evlenme ihtimali gibi ölçütlere bağlanmalı.
• Yoksulluk nafakası sadece gerçek mağduriyet varsa, geçici olarak verilmelidir.
• Nafaka almak amacıyla yalan gelir beyanı, gizli malvarlığı, eşten saklanan gelirler veya gerçekte yoksul olmamasına rağmen nafaka talep edenlere hukuki yaptırımlar uygulanmalıdır. İsviçre ve İsveç gibi ülkelerde bu tür suiistimaller için hapis ve para cezası öngörülmektedir.
• Uzun süreli nafaka almak yerine, boşanma sonrası süreçte eşlerin çalışma hayatına entegrasyonunu sağlayacak danışmanlık hizmetleri (mesleki eğitim, kariyer danışmanlığı) desteklenmelidir. Bu uygulama Almanya’da “geçici destek – kalıcı bağımsızlık” anlayışıyla yürütülmektedir.
• Boşanma durumlarında yaşlılık, hastalık ve engelli olma gibi özel durumlar için devlet bir kamu destek fonu oluşturmalıdır.
F. Aile İçi Şiddete Karşı İnanç ve Kültür Duyarlı Destekler
• Hane içi şiddetle mücadele edilirken kültürel ve inançsal değerlerden de yararlanarak ahlaki ve aile yapısıyla uyumlu yaklaşımlar içeren sosyal hizmet modelleri (manevi danışmanlık, din psikolojisi desteği) teşvik edilmeli.
• Evlilik öncesi nişanlı bireylere “Evliliğe Hazırlık Kursu” adı altında en az 5 günlük zorunlu eğitim verilmeli. Bu kurslarda kadın ve erkek cinsiyeti arasındaki farklar, cinsel sağlık, cinsiyet rollerinin hakkaniyetli paylaşımı, haklar, görev ve sorumluluklar, etkili iletişim ve empati becerileri, duygu yönetimi becerileri, çocuk yetiştirme becerileri, çocukla etkili iletişim, kaliteli zaman geçirme, örnek olma, tutarlılık, dürüstlük, erdemlilik vb. önemli konular işlenmelidir.
3. Hukuksal Yapı
• Şiddetin tanımının çok geniş tutulması sorunları daha da artırmaktadır. Şiddet denilince sadece “fiziksel şiddet” dikkate alınmalıdır. Bunun dışında fiziksel şiddet içermeyen konularda gereksiz bir şekilde aile içi hukuki müdahalelerden kaçınılmalıdır.
• Evden uzaklaştırma cezaları hakkaniyetli değil, orantısız ve çok uzun. Sadece fiziksel şiddet varsa en fazla 3 gün verilmeli ve şiddet uygulayan birey mahkemenin kararıyla zorunlu olarak tedavi ve terapi sürecine alınmalıdır. Şiddete uğrayan bireye de tedavi ve terapi yapılmalı, destek olunmalıdır.
• Fiziksel şiddet yoksa evden uzaklaştırma cezasına başvurulmamalıdır.
• Anayasaya uygunluk (Özel hayatın gizliliği, adil yargılanma, kişi güvenliği ve masumiyet karinesi) sağlanmalı.
• Ceza ve medeni hukuk birlikte çalışmalı ama birbirine karışmamalı (örneğin koruma kararı ceza değil; ama uygulamada ceza gibi sonuçlar doğurmamalı).
• Ebeveynlerin hakları ve çocukların üstün yararı birlikte gözetilmeli (BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve AİHS normlarına bakılabilir).
• Temel hakların ihlal edildiği tespit edilirse Anayasa Mahkemesi veya yargı yüksek organları tarafından bireysel yeniden yargılama veya tazminat yolları sağlanmalıdır.
4. Sosyolojik Ve Pedagojik Boyut
• Yeni yasa yalnızca şiddeti değil, aile bağlarının zayıflamasını da önlemeyi hedeflemelidir. • Aileyi bir mücadele alanı değil, yapıcı uzlaşı zemini haline getiren mekanizmalar ön planda olmalıdır.
• Çocuklar için her iki ebeveynle sürdürülebilir bağ kurmak, ruhsal gelişim için temel haktır.
Yeni bir “Aile Yasası”, toplumun ihtiyaçlarını gözeterek sadece kadın veya erkek lehine değil, aile birliğini ve bireylerin onurunu koruyan tarafsız, adil ve yapıcı bir hukuk metni olmalıdır. Koruma
kadar çözüm de sunan bu yeni çerçeve, şiddeti önlerken mağduriyet üretmeyen, aile kurumunu güçlendiren ve toplumsal barışı destekleyen bir yasa olabilir.
5. Yargısal ve İdari Düzenlemelerde Cinsiyete Duyarlı Düzenlemeler
• Aile bakanının sadece kadınlardan seçilmesi cinsiyet eşitliğine aykırıdır. Ehliyetli, liyakatli, çocuğu olan bir erkek de Aile Bakanı olabilmelidir. Aile Bakanlığına bağlı il müdürlüklerinde çalışan psikolog, sosyolog ve sosyal hizmet uzmanların çoğunun kadın yada erkek olması yerine eşit sayıda personel seçilmesine dikkat edilmelidir.
• Aile mahkemesi başkanlarının çoğunun kadınlardan seçilmesi ve Yargıtay 2.hukuk dairesinde ki üyelerin çoğunun kadın olması cinsiyet eşitliğine uymamaktadır. Atamalarda ve görevlendirmelerde mümkün olduğunca eşit atamalar yapılmalıdır.
Uluslararası Modellerden Esinlenilebilecek Uygulamalar
-
Ülke
Almanya
İsveç
Fransa
ABD (bazı
eyaletler)
Malezya /
Endonezya
Uygulama Özeti
Boşanmada önce zorunlu aile danışmanlığı var. Ortak velayet varsayım. Tüm çocuklar için ortak ebeveynlik modeli esas.
Aile mahkemesi hâkimi uzmanla birlikte karar verir. Danışman desteği alınmadan boşanma gerçekleşemez.
Ortak velayet varsayımı mevcut. İftira / yalan beyana cezai yaptırım uygulanıyor. Aile danışmanlığı, manevi danışmanlık (İslami temelli) sistemin parçası.
01 Ağustos 2025
Vedat Kat
Sosyoloji Bilim Uzmanı & Psikolojik Danışman
YARARLANILAN KAYNAKLAR ( REFERENCES)
Acar Umut. (2021). 6284 uygulaması ve Anayasa Mahkemesi ihlal kararları. Acar Umut Avukatlık.
Ali-Haydar Yağcıoğlu, A. (2017). 6284 sayılı kanunun Anayasa Mahkemesi içtihatları ışığında değerlendirilmesi. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Özel Sayı, 2132-2150.
Almanya Federal Aile Yasası (BGB §1578b): Süreli ve koşullu nafaka uygulaması.
American Bar Association (ABA). (2021). Civil Protection Orders: A Guide to Effective Implementation. Retrieved from https://www.americanbar.org/
American Bar Association. (2012). Chart 1: Alimony/Spousal Support Factors. Family Law Quarterly.
Anayasa Mahkemesi Kararları (2020–2024). https://kararlar.anayasa.gov.tr
Andress, H., & Bröckel, M. (2007). Economic Outcomes of Divorce in Germany. Journal of Comparative Social Policy.
Atamer Avukatlık Bürosu. (29 Nisan 2015). Koruma tedbiri ve uzaklaştırma kararı. Retrieved July 30, 2025, from https://www.atamer.av.tr/koruma-tedbiri-ve-uzaklastirma-karari/
Avrupa Konseyi. (1950). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. https://echr.coe.int
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. (2020). Pichon v. France. Application no. 18538/16. https://hudoc.echr.coe.int
Baran Doğan, A. (n.d.). İftira suçu, şartları ve cezası. Retrieved from
https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/iftira-sucu-nedir.html
Bayhan, D. C. (2024). 6284 Sayılı Kanun’da AYM Kararları Işığında Değerlendirme. TBB Dergisi, )171), 33-64.
Bayhan, D. C. (2024). 6284 Sayılı Kanun’un Ceza Hukuku Sistemi ile Uyuşmazlıkları. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, (171), 33–64.
Bayhan, D. C. (2024). Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında 6284 Sayılı Kanunda Düzenlenen Tedbir Kararları ve Zorlama Hapsi. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 171, 1–66.
Bayhan, D. C. (2024). Özel Hayatın Gizliliği ve Ailenin Korunması Arasında Denge: 6284 Sayılı Yasa Üzerine Anayasal Değerlendirme. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, (173), 45–68.
Bianet. (2024). Yoksulluk Nafakası Araştırması.
Birleşmiş Milletler. (1989). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (UNCRC).
https://www.unicef.org/turkiye/çhs
Bowcott, O. (2013, March). False allegations of rape and domestic violence are rare. The Guardian. https://theguardian.com
Conger, R. D., et al. (1994). Economic Stress, Coercive Family Process, and Developmental Problems of Adolescents. Child Development.
Council of Europe. (1950). European Convention on Human Rights (ECHR). Rome. Retrieved from https://www.echr.coe.int/
Council of Europe. (2010). Guidelines on Child-Friendly Justice. Strasbourg.
Council of Europe. (2021). Assessment Report on Law No. 6284. https://rm.coe.int
Council of Europe. (2021). Assessment report: Improving the implementation of the Law No. 6284. Strasbourg: Council of Europe. Retrieved from https://rm.coe.int/assessment-report-on improving-implementation-of-law-no-6284/1680ace79a
DergiPark. (2021). Ortak ebeveynlik ve çocuk hakları üzerine. Aile ve Toplum Dergisi, 22(3), 88–103. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1878977
Derya Özyurt. (2021, 26 Ağustos). 6284 sayılı kanuna göre tedbir. Özyurt Hukuk ve Danışmanlık.
Didar Söylemez, S. (2022). Tedbir kararlarında AİHS’in etki analizi ve eleştiri. Bayburt Üniversitesi Adalet Dergisi, 1(1), 91–151. (aynı makalede yer alır)
Diyanet İşleri Başkanlığı. (2005). Kur’an-ı Kerim ve Meali. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı. Dworkin, R. (1977). Taking rights seriously. Cambridge, MA: Harvard University Press. Fischer, X. et al. (2013). Joint Custody in Italian Courts. IZA Discussion Paper No. 7472.
European Court of Human Rights (ECHR). (1979). Airey v. Ireland (Application no. 6289/73). Strasbourg.
European Court of Human Rights (ECHR). (1997). M.S. v. Sweden (Application no. 74/1996/693/885).
European Court of Human Rights (ECHR). (2012). Ali Güneş v. Turkey (Application no. 9829/07). Strasbourg.
European Court of Human Rights (ECHR). (2017). Bălșan v. Romania (Application no. 49645/09). Strasbourg.
European Court of Human Rights (ECHR). (2017). Bălșan v. Romania (No. 49645/09).
European Court of Human Rights (ECHR). (2019). Karakaya v. Turkey (Application no. 43941/15). Strasbourg.
European Court of Human Rights. (2020). Pichon v. France (Application No. 18538/16). Retrieved from https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-203875
European Law Blog. (2023). False claims and their impact on justice in EU.
https://europeanlawblog.eu
Güler, R. (2017). Parental alienation sendromu ve çocuk sağlığı üzerine etkileri. Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi.
Hollander, S. (2025). Divorce in the United States. In Wikipedia. Retrieved from Wikipedia.
Hukuki Haber. (2024, 13 Mayıs). 6284 sayılı kanunun ele alınması ve uygulamadaki sorunlar. Hukuki Haber.
İnönü Üniversitesi Ekos – yüksek lisans tezi (2019). 6284 sayılı Kanun kapsamındaki tedbirlerin usul yönü. Ankara Yüksek Lisans Tezi.
İnönü Üniversitesi Hukuk Dergisi. (2017). 6284 sayılı kanun kapsamındaki koruyucu-önleyici tedbirler ve masumiyet karinesi ilişkisi. InULR, 8(1).
Justia. (2025). Spousal Support Law Overview. Retrieved from Justia.com
Kelsen, H. (1960). Pure theory of law (M. Knight, Trans.). Berkeley, CA: University of California Press.
Kızılırmak, C. K. (2020). 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da Öngörülen Mülki Amir Tarafından Verilecek Koruyucu Tedbirler. İstanbul Hukuk Mecmuası, 78(3), 1139–1168. https://doi.org/10.26650/mecmua.2020.78.3.0001
Kızılırmak, C. K. (2020). 6284 Sayılı Kanun’da Uzaklaştırma Tedbirlerinin Anayasal Haklara Etkisi. İstanbul Hukuk Mecmuası, 78(3), 1139-1168.
Kızılırmak, C. K. (2020). Mülki Amir Tarafından Verilecek Koruyucu Tedbirler Üzerine Anayasal Eleştiriler. İstanbul Hukuk Mecmuası, 78(3), 1139–1168.
https://doi.org/10.26650/mecmua.2020.78.3.0001
Kockam, K. U. (t.y.). 6284 sayılı kanun kapsamındaki koruyucu önleyici tedbirlerin masumiyet karinesi ile ilişkisi üzerine eleştiri. Koç Üniversitesi Hukuk Analizi.
LMT Online. (2025). Webb County woman arrested for false domestic violence allegation. https://www.lmtonline.com
McCoy, J. L. (2005). Spousal Support Disorder: An Overview of Problems in Current Alimony Law. Florida State University Law Review.
Memur-Sen. (2020, 28 Ağustos). Odak Analiz-1: 6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi Değerlendirmesi. Memur-Sen Yayınları. (rapor)
Moroğlu, D. C. (2024). Anayasa Mahkemesi kararlarında koruyucu-preventif tedbir ve zorlama hapsi. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 171, 61–…
Nalbant, A. (2023). Examining Parental Alienation Syndrome Behaviors in Divorce, Custody and Personal Relationship Cases. Research on Education and Psychology, 7(Special Issue 2), 362– 383.
Namık Kemal Üniversitesi Tıp ve Hukuk Dergisi (2023). 6284 Kanunu kapsamında adli tıpta muayene ve tedaviye sevk edilen olguların sosyo-klinik değerlendirmesi. Namık Kemal Med J, 1(1), 1–…
Nielsen, L. (2018). Shared Residence in England: well-being outcomes. Journal of Divorce & Remarriage.
Özgün Law. (t.y.). 6284 sayılı kanun üzerine inceleme: riskleri ve eleştiriler. Özgün Law.
Öztürk Şenol, H. K. (2019). 6284 sayılı kanun’a yöneltilen eleştiriler [Çalışma PDF’si]. Yıl 7, Sayı 13, Haziran.
Rawls, J. (1971). A theory of justice. Cambridge, MA: Harvard University Press.
Salwin Law Group. (n.d.). Penalty for false accusation of domestic violence in Arizona. https://www.salwinlaw.com
Sefanur Didar Söylemez. (2022). Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet ve 6284 sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler. Bayburt Üniversitesi Adalet Dergisi, 1(1), 91–151.
Torun, F., Torunb, S. D., & Matthewsonc, M. (2021). Parental Alienation: Targeted Parent Experience in Turkey. The American Journal of Family Therapy.
Türkiye Barolar Birliği Dergisi. (2024). 6284 Sayılı Kanun’da AYM ve AİHM Uyum Sorunları Özel Sayısı, 171.
Türkiye Büyük Millet Meclisi. (2012). 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun görüşmeleri [TBMM Tutanak Dergisi, Oturum 11 (12 Temmuz 2012), ss. 1–230]. Ankara: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1982). (2023 güncel metin). https://www.mevzuat.gov.tr
Türkiye Cumhuriyeti Ceza Muhakemesi Kanunu (2004). (2024 güncel metin).
https://www.mevzuat.gov.tr
U.S. Department of Justice. (2019). Domestic Violence and the Law: Federal and State Protection Orders. https://www.justice.gov
Uğur, H. (2012). Kadın ve aile bireylerine yönelik şiddete karşı 6284 sayılı kanunun getirdikleri. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 101, 335–360.
United Nations Office on Drugs and Crime (UNODC). (2002). The Bangalore Principles of Judicial Conduct. Retrieved from
https://www.unodc.org/pdf/crime/corruption/judicial_group/Bangalore_principles.pdf
Weitzman, L. J. (1979). Divorce and Financial Outcomes. Columbia Law Review. Wikipedia. (2024). Defamation. https://en.wikipedia.org/wiki/Defamation
Wikipedia. (2025). Moge v. Moge. Retrieved from Wikipedia
Yağcıoğlu, A. H. (2017). 6284 sayılı Kanun ve uygulamada karşılaşılan sorunlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 19 (Özel Sayı), 913–966.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2017/2-1348 K.2019/679 T.3.6.2019.





