Feminizmin Başkalaşımı

Ülkemizde seçme secilme hakkı 1930 larda verildi kadınlara. 1985 lerden sonra kadın hakları dernekleri çoğalmaya toplum içinde daha fazla yer almaya başladı.

80’lerin sonuna geldiğimizde ise kadınlara hukuki kapütilasyonlar verilmeye başlandı.

İlki 1988 deki ömür boyu nafaka idi. Birleşmiş Milletler “Dünya Kadın Hakkı Günü” olarak değiştirdi, Emekçi Kadınlar Gününü.

Halbuki feminizmin çıkışını incelerseniz göreceksiniz ki; feminizmden önce çocukların sanayide çok düşük ücretlerde çalıştırılmasına karşı gelişen bir işçi çocukların hak arama hareketi vardı. Kadın hareketleri bundan sonra başladı ve yüz yılın sonuna gelindiğinde yapılan operasyonda ölen kadınlar oldu. 8 Mart’ın kısaca çıkışı budur.

1988 lerden sonraki dönemlerde ülkemizde kadın hareketleri çok güzel bir şekilde örgütlendiler. Devlet içinde ve bütün kurumlarda örgütlenmelerini çok güzel bir şekilde tamamladılar. Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı kuruluş tarihçesini de buna ekleyebiliriz. Bakanlık “Kadın Hareketi Bakanlığı” sanki.

Tbmm de “Kadın Komisyonu” var.

Sendikalarda “kadın hakları” ile ilgili birimler var.

Siyasi partilerde “kadın kolları” var.

Üniversitelerde Belediyelerde İşyerlerinde, Resmi dairelerde hep kadınlarla ilgili birimler ve çalışmalar oluşturuldu.

Siyasi partiler kadın oyları için kadınlara hak verme yarışına girdiler.

Bir çok yasa çıkarıldı. İçtihatlar değiştirildi.

Erkek egemen sistem denildi. Kadın erkek cinsiyet eşitliği denildi. Bir pipi ve öküz modası çıktı ki sorma gitsin.

Sosyal medya da basın yayında kitap dergi ve inanç merkezlerinde de yer aldı kadın hakları konusu. Kadınlara tanınan haklar eşitliği çoktan aşmaya başladığında bir kişi ya da kurum çıkıp ta kardeşim siz ne yapıyorsunuz demedi diyemedi. Özellikle hukuk alanında ülkemizde anayasayı değistiren hazırlayan hukukçular bile bunu sorgulamadı.

Ömür boyu nafakadan sonra 1997 ve 2000 yıllarındaki yargıtay içtihatlarında çocukla kişisel ilişki için icra zorunludur dendi.

2001 yılında koalisyon döneminde 4721 sayılı kanun ile aile reisliği kavramı kalktı ama her nasılsa sorumlulukların hepsi erkeklerin üzerinde kaldı hatta ve hatta fazlası var erkeklerin sorumlulukları ve yükümlülükleri arttarken aile içinde yok hükmüne getirildi.

2012 de bütün erkekler şiddetçi tacizci canidir manüpilasyonu yaratılarak kadının beyanı esas dendi 6284 gibi bir ucube yasa çıkarıldı. Koruma ve önlem yasasıydı bu görünürde.

2012 den sonra sosyal yaşam ve kamu düzeni hukukçular eliyle yasal olarak bozulmaya başlandı. Şöyle ki. Avukatlar bile erkeklerin davalarına kesin kaybedilecek davalar olarak görüyorlar davayı almak istemiyorlar.

Bazı hakimler erkeklere verilen uzaklaştırma kararının en az olması gerektiğini söylüyorlar. Vb… 6284 deki maddelerde yayın kuruluşları prime time yayın yapma zorunluluğu getirildi.

Uzaklaştırma kararı ilgisi ve yetkili olmayanlara verildi. Mahkeme kararı bile olmadan erkeği yasal hak ve zorunluluklarından yoksun bırakıldı.

Babalık hak ve görevi yok sayılıyor.

Yasa diyor ki kişinin ikamet yeri ve bunun bildirim zorunluluğu var. Uzaklaştırma kararları o kadar ucube bir hal aldı ki. İki kişinin evi işyeri 150 metre iken hakim 300 metre uzaklaştırma verdi. Erkekler kendi iş yerine ana babasının evine giremez duruma geldi.

Daha vahim gelişme son zamanlarda çıkmaya başlandı. 6284 kadına ve aile içi şiddeti önleme yasası olarak çıkarılmıştı. Daha vahilm gelişme neydi peki?

Şiddet uygulayan değil şiddet uygulaması tehlikesi bulunanlar ifadesini önemsiyorum. Madde 3,4’de koruyucu tedbir kararları 5 de önleyici tebdir kararlarından bahseder. Suç işlenmese dahi koruma ve önleme tedbir kararları her nedense erkekler aleyhine verilir verdirilir.

Normal zamanda, normal erkekler yaşamı idare ederek sürdürmeyi amaçlarken şiddet uygulamayana bile beyan esas denilerek hak ve sorumlulukları ellerinden alınmıştır. Hiç bir suç işlemediği halde tebdir kararına uymamak da sanki bir suçmuş gibi md 13 e göre uzaklaştırma alanlar 3-10 gün arasında zorlama hapsine tabi tutulur denmiştir.

Kısaca daha vahim olana geleyim. Her türlü kadın erkek davalarında ceza boşanma, velayet vb hakim kadının beyanı esastır demeye başlamıştır.

Erkeklerin davalı ve davası sıfatıyla var olan hakları da yok sayılmaya başlanmıştır. Bir yalancı şahit gerçek dışı beyan sanki olay olmuş şeklinde değerlendirilerek hakim tarafından erkeğe ceza verilmektedir.

 

HUKUK VE ADALET BU DEĞİLDİR!

 

Bahadır ÜNEY

Bir yanıt yazın