GUGUK (HUKUK) TÜRKİYE

Hakan GÜLER – (BABADER İstanbul)

Artık cılkı çıktı, medeni olamadığımız medeni hukukumuzun gedikleri, delikleri ve bizden götürdükleri (aile, iş, zaman, para) zaten ortada. Oturup bunu uzun uzadıya anlatmaya gerekte yok.

Hepimizin arkasına sığındığımız Anayasal haklarımız var ama ne hikmetse hiç bu haklardan yararlandığımız da yok. Anayasadan kaynaklanan haklarımız ihlal edilirse de, ‘’olmadı Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi var diyoruz’’ diyoruz da demekle kalıyoruz.. Tam adı,”İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi”dir. Sözleşme 04.11.1950 tarihinde Roma’da kabul edilmiştir. Yürürlüğe giriş tarihi 03.09.1953’tür. Türkiye Sözleşmeyi, 04.11.1950 tarihinde imzalamış ve 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Kanun ile onaylamıştır.

Bir içtihat arama sitesinde bir yazı dikkatimi çekti.

‘MEDENİ VE SİYASİ HAKLARA İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞME’ yazıyordu.
Anayasanın 90. maddesin illaki bunu da kapsıyordur dedim, başladım okumaya, 2003 yılında kanunlaşmış, neredeyse değil tamamen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin kopyası. Örnek vermek gerekirse de AİHS 6 Maddesi ile Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin sözleşmede ise madde 14 birbirinin aynısı.
Başka bir örnek vermek gerekir ise;
KIŞISEL VE SIYASAL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESI Genel Kurulunun 16 Aralık 1966 tarihli ve 2200 A (XXI) sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve imzaya, onaya ve katılmaya açılmıştır. Yürürlüğü giriş: 23 Mart 1976 Madde 11 Borç edeniyle hapis yasağı Hiç kimse sırf sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiremediği gerekçesiyle hapsedilemez. Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin sözleşmede ise madde 11 Hiç kimse, sırf bir akitten doğan yükümlülüğünü yerine getiremediği gerekçesiyle hapsedilemez.

Örneklemeler bu şekilde devam ederken buradan anlaşılan şu ki; 1953 yılında yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinden sonra 10’ar, 20’şer yıl süre ile siz bu yasayı anlamadınız ara ara size bunu tekrar anlatalım demişler.

Yazının başına boşuna ‘’GUGUK TÜRKİYE’’ yazmadık ya. Yine anlamadık, vatandaş her ne kadar anlasa da, hâkiminden savcısına hukuk ile uğraşan, hukuk fakültelerinde yıllarca dirsek çürütüp, onlarca sınava giren, binlerce sayfa kitapları okuyanlar anlamadı. Anlamadıkları gibi de halk üzerinde infiallere, cinnet vakalarına sebep olup kendilerine yeni bir iş, ihtisas alanı yarattılar. Adaletin herkese lazım olacağını bilmeyen yoktur ama terazinin de tepesinden tutacaksınız ki adalet olsun.

Guguk Türkiye, adaletin adil dağıtılmadığı adliyelerimizde sadece binaların şıklığı göz kamaştırıyor. Geçtiğimiz günlerde HSK’nın Ankara da ki binasına gittim, ihtişam göklerde, kapıda son model lüks sınıfından araçlar, tabiri caiz ise filinta gibi giyinmiş esas duruşta bekleyen personeller. Ülkemiz de anlaşılan adalet, davalı ya da davacının adliyelerde sadece para harcamasından ibaret. Söz gelimi, Aile Mahkemelerinin durumu içler acısı, şablonlaşmış kararlar ile erkek para versin kadın gözyaşı döküp mağdurum desin, avukat sessiz sakin ezbere yazılan tutanağı işleyip vekâlet ücreti alsın, hâkim mesai bitse de gitsek edaları.

Guguk Türkiye; kanunlarımızın ithal olduğunu bilmeyen yoktur, üstüne de ithal sözleşmeleri kabul ettiğimiz doğrudur, yukarıda belirttiğim birkaç örnekle bu kanunların adaletin eşitlik ilkesinin vazgeçilmez olduğu da aşikârdır. Ama imza atmak için kabul edilmiş yasalar, kanunlar ve maddeler. Fiiliyatta uygulanmayınca da haksızlık karşısında hak aramak toplum üzerinde şiddeti körüklüyor. Düşünün ki kanun koyucu seni karşısına alıp ‘’ Senin çocuğun MAL olarak anılacak’’ diyor. Çocuk icrasını devlet destekliyor, kanun destekliyor, icracısı pedagogu destekliyor, bununda yegâne sebebi saydıklarımın hiç birinden değil, Baba’dan çıkıyor bu işlemlerin parası, sigara misali dumanını yel parasını el alıyor.

Toplumun ve toplumun temel yapısı olan Aile’nin çöküşü son hızla devam etmektedir. Bunun çözülmesini isteyenlerin çoğunluğu kadar azınlık bir kesim ise bunun çözülmesini alenen istemiyor. Bu kişiler Guguk Türkiye’nin temsilcileri avukatlar, hakimler, savcılar….. Çünkü çözüm demek kendilerinin işlerinin ve gelirlerinin azalması demekle eş anlamlı, bugün evliliğin gerekliliği ve güzelliğini anlatanların, erkeğe binlerce liraya mal olan masrafların yanında neredeyse en az iki katına tekabül eden boşanma davası tazminat gibi kararlardan haberleri yok. Sonuçları ise cinnet ve şiddet ile karşımıza çıkıyor.

Anayasa madde 10 Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Guguk TÜRKİYE de hak aramayın bunu bulamazsınız, AİHS Sözleşmesinden kaynaklanan haklarını aramayın bulamazsınız, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşmeden kaynaklanan haklarınızı aramayın bulamazsınız …. Kısacası hak aramayın bulamazsınız. Erkek/Baba iseniz hakkınız olan para harcamak ve sadece para harcamak, çocuklarınızı kiralamaya, hiçbir şekilde organik bağınızın kalmadığı kadınlara nafaka ödemeye, avukatlara binlerce lira verip haklı çıkmayı, kalıplaşmış ve dilekçelerinizi okumayan hâkimlerden teraziyi EŞİT tutmalarını beklemeyin bulamazsınız.

Çünkü imzaladıkları sözleşmenin 26 maddesinde ‘’ Hakla dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımcılığı yapılmayacak’’ Cümlesine dahi ÇEKİNCE verilmiştir. Alenen EŞİT olamayız demişlerdir.

Burası Sosyal Hukuk Devleti diye tasvir edilen, hukukun sadece kitaplarda kanunlarda satırlarda yazıldığı sözleşmelerle imzalandığı ama uygulanmadığı GUGUK TÜRKİYE…. Hoş geldiniz.
Hakan GÜLER

Hakan Güler
Latest posts by Hakan Güler (see all)

Bir yanıt yazın