Tag Archives: Eugene J Kanin PhD

Asılsız Tecavüz Suçlamaları

(En sonda Türkiye’den örnekler var)

Asılsız Tecavüz Suçlamaları

Eugene J Kanin PhD

Küçük metropolitan topluluğundaki polis kurumlarının işbirliği ile 45 ardışık, ortaya atılmış, asılsız tecavüz suçlaması 9 senelik bir süreçte, analiz edildi. Bu asılsız tecavüz suçlamaları, bu dönemdeki toplam kaba kuvvet kullanma yollu rapor edilen tecavüz suçlamalarının (n=109) 541’ini oluşturmaktadır. Bu asılsız suçlamalara ilişkin olarak iddia sahipleri üç temel sebep ortaya atmaktadır: suçun işlendiği anda başka yerde bulunduğu iddiası sunma, intikam arayışı ,sempati ve dikkat çekme amacı. Asılsız tecavüz iddiası sık olarak beyan edildiği gibi cinsiyet ile ilişkili sapkınlığın bir sebep faktörü olarak kabul edilmemektedir, ancak kişisel ve sosyal stres koşullarının yaratmış olduğu durumların üstesinden gelemeyen uyarıcı ve umutsuzluk durumlarının bir sonuçları olarak algılanmaktadır.

ANAHTAR TERİMLER:

tecavüz, cinsel saldırı, ispatlanmamış tecavüz, tecavüz mitolojisi

GİRİŞ

Tecavüz suçu ile ilişkili pek çok zıt kuram, hakim olan yaklaşım, asılsız suçlamaların bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak, bu kuramlar asılsız tecavüz kapsamında ele alınmaktadır. Ancak, bu kuramı asılsız tecavüz asılsız suçlamayla bu doğrultudaki çok yaygın algılamalara rağmen,  aynı şekilde algılanmadığı için ele almayacağız. Sık olarak göz ardı edilen çok geniş kanıt bulunmaktadır (bkz MacDonald 1971; Brownmiller, 1975) uygulamada, asılsız tecavüz asılsız suçlama dahil bazı durumlarda çok az bir bölümünü oluşturarak pek çok şekilde algılanabilir. Asılsız ispat edilmemiş suçlamaların sebebini oluşturan beyanatların diğer sebepleri polise geç beyanat vermek, kanıt eksikliği, suçlu ve tanıklar ile iletişim eksikliği, hatalı yargılama, mağdurun hatalı adres ibraz edişi, mağdurun sarhoşluğu, mağdurun geçmişindeki farklılıklar, mağdurun sarhoş olması, mağdurun ilaç kullanımı, mağdurun hayat kadını olduğu yönünde düşünce, mağdurun olay ile ilgili belirsiz tutumu, mağdurun saldırganlığı (Clark ve Lewis 1977; Hursch 1977; Katz ve Mazur, 1979; Kanin 1985; LaFree 1989). Genel olarak, bahsi geçen olaylar, yaygın olarak, suç sahibini mahkum etmeyi veya yakalamayı güçleştirmektedir. Bu makale, asılsız tecavüz suçlamalarını ele almaktadır: tecavüz suçunun işlenmediği durumlarda, kaba kuvvet kullanarak tecavüz olayının rapor edildiği uluslar arası vakalar.

Asılsız tecavüz vakaları, tecavüz kuramının ortaya çıkmasından bu yana vardır. Ancak, 20. Yüzyılda, adli tıp asılsız iddianamelerin cinsiyet ilişkili yalanlamaların tekli vakaları olarak, bireysel olarak yapılan hırsızlık yan kesicilik gibi asılsız suçlamalardan doğası itibariyle daha farklı kabul edilmesini uygun görmüştür. Kısaca, asılsız tecavüz suçlamaları, kadınları içeren bir kleptomani gibi benzer bir yansıma olarak algılanmaktadır (Abelson, 1989). Bu yeni gelişim, kadın doktrininde mazoşist bir yaklaşım olarak kadının, tecavüzde bilinçaltında hedef olarak algılanan tecavüz eğilimi içindeki kişilerin eğilimini yansıtan (Freud 1933; Deutsch 1944; Horney 1933) nörotik yapılı bireylerin fantezilerini gerçek işleve dönüştürdükleri bir girişim ve hafıza yanılması olarak kabul eder (bu yaklaşımın daha kapsamlı ve kritik eleştirisine ulaşmak için bkz Edwards 1981, 1983, Kanin 1982, Bessmer 1984). Ayrıca, bazı tıbbi etkileyici yaklaşımlar, asılsız tecavüz suçlamalarının çok yaygın olduğunu ortaya koymaktadır (Menninger 1933; Guttmacher ve Weihofen 1952). Pek çok yasal düşünürler, şevkle, bu tıbbi yaklaşıma dikkat çekmişlerdir (Wigmore 1940; Juliver 1960; Comment 1973; Hibey 1973) ve sık olarak, tecavüz mağdurlarının rutin olarak psikiyatrik muayeneden geçirildiklerini ve bilinçlerinin açık olup olmadığının denetlendiğini ortaya atmışlardır (Guttmacher, ve Wihofen 1952, Sherwin 1973 Comment 1973). Amerikan Baro Komitesi 1937-1938 (Weihofen 1959) dönemlerinde bu konuda benzer bir öneri getirmiştir.

Hukuk literatüründe düşlemsel yalanlar asılsız tecavüz suçlamalarına ilişkin sorumlu bir sebep faktörü olarak bilimsel yapıda etiketlenmiştir (Grablewski 1958, Juliver 1960). Düşlemsel yalanlar “Mağdurun tecavüz olmamasına rağmen ve bazen hiçbir cinsel iletişimin olmamasına rağmen kendisini tecavüze uğramış olarak hisse kapılması şeklindeki kuruntular” şeklinde tanımlanır. Kanıt olmadan ispat olmayacağı düşünülmektedir” (Bessmer 1984). Daha sade hukuki düşünürler, aynı yaklaşıma kuruntulu ve isterik durumlar ile ilişki kurarak bağlantı kurmuşlardır (Smith 1953-1954, Comment 1970). Son yıllarda, ancak, olası şekilde, kadının davranışlarına bir yanıt olarak, zihinsel sağlık ve hukuki toplulukların üyeleri, asılsız tecavüz suçlamaları konusuna pek eğilim göstermemişlerdir. İngiltere’de yargıçlar halen, oldukça rahat şekilde kadının gerçekleri gizleyen yapısı olduğunu vurgulamaktadır (Lowe 1984).

Halen, iki temel tanımlanabilen asılsız tecavüz suçlamaları ile ilgili zıt kavram feministler ve polis güçleridir. Feministler bu konudaki en etkileyici ve baskın unsurdur. Bazı feministler, tecavüz beyanatının polislerin mağdura inanmadıkları yalan veya asılsız bir iddia olarak algılandığını belirtmektedir; burada, tecavüz suçlamaları gerçek suç saldırılarının ifadesidir, ancak ceza yargı sisteminin kurumları, buna riayet etmez (Brownmiller 1975; Russell 1984). Bazı feministler, asılsız tecavüz suçlamalarının varlığına inanmaz ve bu kuramı kadına karşı işlenen bir ayrımcı taciz olarak değerlendirir (bkz Grano 1990). Öte yandan, polisler bazı tecavüz mağdurlarına inanmanın arkasındaki faktörün tecavüz olayının asla yaşanmamış olmasına inanmalarından kaynaklandığı eğilimi içindedir (Payton 1967; Wilson 1978; Jay 1991). Tıbbi Muayene ekipleri, tecavüz mağdurlarının yalana başvurduklarını düşünerek polislere destek sunmaktadır (Shiff 1969, 1971).

Bu makalenin amacı, bir bölgedeki polis güçlerinin uzun dönemli incelenmesi sonucu asılsız tecavüz suçlamalarının insidansı ve dinamikleri üzerinde bulgularımızı rapor etmeyi amaçlamaktadır.

METOD

Bu araştırma öncelikle, Midwestern Birleşik Eyaletler, küçük bir metropol yerleşimindeki (nüfus=70,000) bir polis kurumunun örnek olay çalışmasıdır. Bu kent asılsız tecavüz suçlamalarının bir model laboratuarı olarak uygun olmasından dolayı çalışma için seçilmiştir. Öncelikle, polis kurumu çok fazla cinayet vakası ile uğraşmamıştır ve sonuç olarak, bütün tecavüz vakalarını rahatlıkla kayıt ederek tamamen inceleyebilme olanağına sahiptir. Aslında, polis kurumu, polis memurlarını kendi başlarına tecavüz vakasını, mağdurun şüpheli durumundan bağımsız olarak, onay yetkisi vermemektedir. İkincisi asılsız suçlama çok yüksek kurumsal uygulamalara tabidir. Bütün tecavüz vakalarının analizleri, mağdur ve şüphelinin ciddi bir şekilde yalan makinesinde beyanatını gerektirir. Ayrıca, asılsız bir suçlamanın yapıldığının saptanması için şikayetçinin hiçbir tecavüz olayının yapılmadığını beyan etmesi gerekir. Tecavüz olayının hatalı olduğu yönündeki ifadeyi verecek olan tek merci odur. Şikayetçi herhangi bir sebebe göre polisin suçlamalara ilişkin duyduğu şüpheden bağımsız olarak, şikayetçi suçlamayı takip etmemesi veya suçlama ile ilişkili işbirliğinden kaçınması durumunda, tecavüz vakasını asılsız kabul etmeyecektir. Kısaca, bu vakalar sadece şikayetçinin asılsız olarak kabul etmesi durumunda asılsız beyan edilir. Ayrıca, sadece tek bir birey vakanın asılsız olduğunu resmi olarak kayıtlara geçmeye yetkili kılınacaktır o da yetkili kayıt memuru kişidir. Son olarak, unutulmamalıdır ki bu departman rapor edilen tecavüz vakalarını asla gerçekleşen tecavüz vakaları ile karıştırmaz. Bu yüzden bu makalede bahsedilen tecavüz şikayetçileri, sadece zorbalık uygulanılarak yapılan tecavüz olaylarına aittir. Öncekiler, bizleri polis güçleri tarafından asılsız olarak saptanan olayların bu polis kurumlarına yapılan asılsız tecavüz suçlamalarının, özellikle, asılsız suçlama bulgularının tecavüz suçlamasının asılsız olduğunun ifade edilmesine bağlı olduğu göz önünde tutulduğunda, bir yansıması olduğu hususunda güvence vermektedir –minimal düzeyde değilse-.

1978 ile 1987 arasındaki bütün asılsız tecavüz suçlamalarını inceledik. Polis kurumları asılsız olarak saptanan tecavüz suçlamalarını tarafımıza bildirir ve vaka ile ilgili kayıtları tarafımıza arz eder. Ayrıca, inceleme memurları, talep edilen ek verileri bildirmektedir, böylece, asılsız tecavüz suçlamaları ile ilgili bilgi sahibi olmaktayız.

BULGULAR

Asılsız Suçlamaların Oluşumları

Asılsız tecavüz vakalarının oluşumları ile ilgili raporlamaları ile ilgili çok farklı yaklaşımlar üretilmektedir (Katz ve Mazur 1979). Örneğin, raporlar %0.25’lik düşük (O’Reilly, 1984) ve %1 (Krasner ve ark., 1976) düşük değer ve %80-90 (Bronson 1918; Comment 1968) ve %100’lere kadar yüksek değer beyan etmektedir (bkz Kanin 1985). Bütün bu değerler, bazı suç kurumlarından ve klinik meslek mensuplarından elde edilmektedir. Bu tahminlere ilişkin uç değer tahminleri araştırmacıların çok yüksek değerde ön yargıların hüküm sürdüğü yönünde yaklaşım sahibi olmalarına yol açar.     

Bu çalışmada, 9 senede toplam ortaya atılan tecavüz suçlamalarının (n=109) %41’i (n=45) asılsız çıkmıştır, buna göre, suça itiraz edenlerin hiçbir tecavüz vakası ve davasının olmadığı şeklindeki beyanatları hatalı bulunmuştur. Vaka oranı senelere göre, fark göstermiştir ve %27’lük düşükten (11 vakadan 3’ü) %70 yükseğe (10 vakadan 7 tanesi). 9 Senelik dönem farklı seneler arasındaki dalgalanmaları açıklayamamıştır.

Şikayetlerin karakteristiklerine ilişkin çok az veri olmasına rağmen, elde bazı veri bulunmaktadır. Bu asılsız şikayet sahiplerinin hepsi beyazlardı ve genellikle düşük sosyo-ekonomik temelden gelmekteydiler ve çoğunluğu orta derece eğitim seviyesindeydi. Sadece 3 şikayet sahibi lise üzeri eğitim almıştı. Bu kadınların yaş ortalaması 22’ydi. Sınırlı verilere dayalı olarak, bu kadınlar haklı şikayet sahiplerinden farklı değillerdi.

Bu 45 asılsız tecavüz suçlamasının incelemeleri, kesin olarak, bu asılsız suçlamaların şikayetçilerin üç türlü amaç doğrultusunda davrandıklarını ortaya koymaktadır: “kanıt yaratma isteği, intikam alma hissi ve dikkat çekme ve sempati kazanma amacı.” Bu üçlü model şikayetçilerin asılsız beyanatları  esnasında şikayet sahiplerinin kendi sözlü beyanatlarından düzenlenmiştir ve bir hipotez yerine geçmemektedir. Şüphesiz, bu davranış kalıplarının karşılıklı olarak, kişiye özgü olduklarını ve kapsamlı olduklarını düşünmemekteyiz; daha ziyade, bu tecavüz yalanlamaları tekli faktör açıklamaları üzerinde odaklanmaktadır. Bu asılsız suçlamalar ile ilgili itirazlar geçerliliklerini içermektedir. Tecavüz yalanlamaları, şikayet sahibinin polisin kendilerine yönelik “ikinci bir saldırıda” bulunmalarını önleme amaçlı yapılabilmektedir. Gerçek tecavüz suçlaması ile ilgili davranmak yerine, savunma, bu kadınların polislerin incelemeleri sonucu olası travmayı önleme amaçlı suçlamalarını geri aldıkları görülmektedir.

Bu yaklaşıma çeşitli yanıt üretmek mümkündür. Öncelikle, bazı istisnalar dışında, bu şikayet sahipleri şikayetleri esnasında, bir veya iki gün sonra şüpheli durumundaydı. Bu suçlamaların geri alınmasına ilişkin açıklamaları, ikinci bir saldırıya yol açabilecek sorgulama ve inceleme ile sürdürülmemektedir. İkincisi, detektifler asılsız bir yalanlamanın olabileceğini düşünmemişlerdir. İkna edici bir biçimde, şüphelinin saptandığı ve araştırıldı bu vakalarda, suçlamayı geri almaya ilişkin kanıtların şüphelinin kendi savunma beyanatları ile uyuştuğunu ifade etmişlerdir. Son olarak, bu polis kurumunun polisleri, asılsız suç beyanatları ile ilgili bir düzenleme kurulması için talepte bulunmaktadır. Suçlamayı geri alma beyanatından sonra şikayetçiye para cezası ve hapis cezası şeklinde, asılsız suçlamasına ilişkin ceza verileceği anlatılmıştır. Hiçbir vakada, şikayetçiye şikayetini geri alması yönünde baskı yapılmamıştır. Asılsız suçlama olasılığını yalanlamamıza rağmen, bu vakalara ilişkin bu tür kanıta rastlanılmamıştır.

İspat İşlevi

Asılsız suçlamalara ait 45 vakada, yarısından fazlasında (%56, n=27) genellikle erkeklerce cinsel manada karşılıklı ilişkiye bağlı bir istenmeyen sonuca yol açan aniden yaşanmış bir olay ile ilgili geçerli açıklama istenmiştir. Bu vakaların yarısından fazlasında, bir saldırganın varlığından bahsedilmektedir. Temsili vakalar aşağıda sunulmaktadır:

  • Bekar 16 yaşında kadın erkek arkadaşı ile cinsel ilişkide bulunmuştur ve daha sonra hamile kalmaktan korkmuştur. Beyanatında hastanelerde kendisine olası gebelik durumunda, yardımcı olunacağı yönünde bir ümitle tanımadığı biri tarafından tecavüze uğradığını belirtmiştir.   
  • 30 Yaşında evli bir kadın apartmanında tecavüze uğradığını rapor etmektedir. Yalan makinesi tetkiki esnasında, istekli olduğunu beyan etmiştir. Boşalma öncesi partnerinin, daha önce söz vermiş olduğu gibi durmadığını ve tecavüze uğradığını beyan etmiş ve hamile kalmaktan korktuğunu söylemiştir. Kadının kocası ise yurt dışındadır.

Yukarıda açıklanan vakalar, tecavüz vakasını ortaya koyarken gebelik endişesinin baskın olarak etki yarattığı prototipik vakalardır. Bu tema sürekli görülmektedir, sadece aşığın senaryo değişimleri olumsuzluk yansıtmaktadır koca ise vazektomi (sperm kanalının kapatılması ameliyatı) geçirmiştir, prezervatifi ise çatlaktır. Bu geleneksel olayda sadece üç tane vaka farklılık göstermektedir:

  • Kadın 25 yaşındadır ve boşanmıştır 4 yaşındaki çocuğun veraseti ise akrabalarına verilmiştir. Boşandığı tarihte veraseti kaybetmiştir, annelik durumunun olumsuz olduğu kendisine anlatılmıştır. Bir erkek arkadaşı ile çıkmaktaydı ve kavgalıydı. Erkek arkadaşı kadının gözlerini karartmış ve dudaklarından yaralamıştı. Tecavüze uğradığını beyan etmekteydi ve erkek arkadaşının kendisini dövdüğünü söylemişti böylece, geçirmiş olduğu tahribatları belirtmekteydi. İleride veraset hakkını zedeleyeceği için sarhoş halde kavga etmiş olduğunu beyan etmekten kaçındı.
  • 16 Yaşında şikayetçi, kız arkadaşı ve iki erkek arkadaşları ile evinde içki partisi düzenlemektedir. Bir erkek arkadaşını kendisi ile seks yapmaya davet etmiştir. Akşam geç saatlerde, diğer iki tanımadığı erkek eve gelir ve hepsi birlikte ve kadının seks partneri sadece kendisinin o kadınla cinsel ilişkiye girdiği şeklinde “böbürlenmiştir”. Hızla diğer kız arkadaşının evine gider ve tecavüze uğradığını söyler. Kısa süre içinde annesini çağırdılar ve polise haber verdiler. İki gün sonra, diğer arkadaşlarının çelişkili ifadelerine maruz kalınca tecavüze uğramadığını ifade etmiştir. Kadının tecavüz suçlaması, okulda arkadaşları tarafından toplum içinde kendisini ne şekilde yansıtacağı hususunda kadını baskı altına almıştı, kadının farklı kişilerle cinsel ilişki içine girdiği yönünde bir intiba yaratacağı hissi vermişti.
  • 37 Yaşındaki bir kadın “zencilerce” tecavüze uğradığını belirtir. İki defa olay ile ilgili uyuşmayan ifadelerde bulunmuş ve bu kişilerle yüzleştirildiğinde bütün olayın uydurma olduğunu beyan etmiştir. Erkek arkadaşının kendisinde “cinsel tahribat yarattığından” endişe duymuştur “muayene olmak için” hastaneye sevk edilmek istemiştir. İtibarını zedelemeyecek bir sebep aramıştır ör., masım bir tecavüz vakası olduğu yönünde intiba yaratmak istemiştir ve tecavüze uğradığını beyan etmek yerine bir yerden enfeksiyon kaptığını ve o yüzden muayene olmak istediğini belirtmiştir.
İntikam

Öncelikle, bu tür kategoriler ret eden bir kadına karşı misilleme yapma yollu asılsız tecavüz raporu içermektedir. Vakaların yüzde yirmi yedisi (n=12) bu tür girişimleri içermektedir. Bu ret edişler, ancak, kadının tek taraflı olarak ilişkiden mahrum kaldığı kadınlara yönelik olarak cinsel ve duygusal anlamda misilleme amacı taşıyan erkeğin davranışlarına maruz kalan kadının durumunu yansıtmaktadır. Algılanan ret edilişlere ilişkin olarak, bu kadınlar asılsız tecavüz suçlaması yapmakla suçlanmaktadır. Şüpheli şahız her zaman tanımlanmıştır asılsız suçlama olarak bu türden değerlendirmeler adaletin yerine getirilmesi açısından her zaman bir tehdittir. Bu türden vakaların örnekleri aşağıda açıklanmaktadır:

  • 18 Yaşında bir kadın 3 ay boyunca annesinin evinde bir kiracı ile cinsel ilişki yaşamaktadır. Annesi diğer kiracılarla ilişkisini öğrendiğinde adamlardan evi terk etmelerini ister. Şikayetçi kadın seks partnerinin evi terk ettiğini öğrenince gider ve ona kendisinin de 1 saat içinde evi terk etmeye hazır olduğunu söyler. Adam ise kadına “Hangi ahmak seni ister” şeklinde cevap verir. Kısaca adamla tartışırlar ve kadın polis karakoluna gider ve adamın kendisine tecavüz ettiğini söyler. Yalan makinesine konulduktan sonra asılsız iddiada bulunduğunu belirtir.
  • 17 Yaşında bir kadın karakola gelerek kendi evinde toplu olarak yaşam sürdüğünü ve bir erkek tarafından tecavüze uğradığını belirtir. Bir başka bayan ev arkadaşı polis karakoluna onunla eşlik eder ve polislere tecavüzün olmadığını söyler. Şikayetçi yalan makinesi incelemesinde haksız çıkar ve ev arkadaşından hoşlandığını erkeğin onun alakasını ret ettiğini ve tecavüz suçlamasını “onu elde etmek için yaptığını” belirtir.
  • 16 Yaşında bir kadın tecavüze uğradığını söyler ve erkek arkadaşının suçlu olduğunu belirtir. Daha sonra kadın erkek arkadaşının başka kadınlara ilgi duyduğunu bu yüzden onu çok arzuladığını bu yüzden “başının derde girmesini sağlamaya çalıştığını” belirtmiştir. 
Dikkat/Sempati-Kazanma Yolu

Bu yöntem çoğu tecavüz suçlamalarında kullanılmakta olmasına rağmen, hiç kimsenin tecavüzcü olarak tanımlanmadı sosyal açıdan en zararsız yöntemdir. Asılsız suçlamaların yaklaşık %18’i (n=8) bu amaçla yapılmıştır. Suçlamanın bütün beyanatı, bir temel dayanak içermez. Aşağıda en basit örnekler açıklanmaktadır:

  • 17 Yaşında evlenmemiş bir kadın, bir akşam kız arkadaşlarından aniden ayrılarak kendi isteğiyle genç bir adamla ata binmeye gider daha önce tanıdığı yabancı adam kadına kendisi ile uyuşturucu almasını teklif eder. O gün daha sonra, arkadaşlarına adamın kendisine tecavüz ettiğini anlatır. Arkadaşları durumu polise ihbar eder ve suçlanan kadın zanlı tecavüz suçlamasını kabul eder ve “benim onlara yalan söylediğimi bilmelerini istemedim” der. Bu hikayeyi dikkat çekmek için uydurduğunu belirtir.
  • 17 Yaşında evlenmemiş bir kadın, tembelliğinden ve yaşam tarzından şikayetçi olan annesi ile tartışmaya girer. Kadın tecavüze uğradığını belirtir, böylelikle, “annem beni ret edebilir ve bana çok az ilgi gösterebilir” demektedir.
  • Bekar 41 yaşında boşanma sonrası danışmanlık desteği alan bir kadın “hoşlandığı için” danışmanından daha fazla ilgi ve alaka görmek istemektedir. Bir tecavüz hikayesi uydurur ve polis karakoluna şikayette bulunur ve adam ise bu şikayeti sunması için kadına baskı kurar. Yalan söylediğini itiraf etmek zorunda kalacağı için suçlamasından cayamaz. Asılsız suçlamada bulunduğunu ancak yalan makinesine konacağı kendisine belirtildiğinde itiraf eder.

İLGİLİ BULGULAR

Öncekilere ek olarak, bu asılsız suçlamalara ilişkin diğer bulgular ve gözlemlerin yorumlanması gerekmektedir. İlk olarak, asılsız suçlamalar, penil-vajinal ilişkiler dışında zorla kaba kuvvet uygulayarak tecavüz suçlaması içermemektedir. Bir davacı bile zorla oral veya anal sekse maruz kaldığını beyan etmemektedir. Aksine, bu teşebbüsler yaklaşık olarak, kaba kuvvet kullanılarak uygulanan tecavüz suçlamalarının %25’inde rapor edilmiştir. Belki de olayı gerektiğinden daha fazla abartılı bir biçimde yansıtmamak ve cinsel şiddet mağduriyetinin yarattığı aşağılanmanın kadınlar açısından en aza indirgenmesi, bu kadınların uğrayabilecekleri psikolojik ve sosyal yıkımını önleme açısından daha faydalı olacaktır. Bu unsur daha önceden göz önünde tutulmuştur (McDowell ve Hibler 1987).

İkincisi, literatür serbest bir şekilde asılsız tecavüz suçlamalarından sorumlu olan farklı şiddet girişimlerine serbestçe değinmesine rağmen, (Comment 1968; MacDonald 1973) bu tür hiçbir vakaya rastlanılmamış veya polis kurumlarına intikal etmemiştir. Bu tür vakalar, bir dönemler yaşanmış olabilir veya hatta istisnai bir vaka olarak da kabul edilebilir. Kadınların açık gözlülük ve saman altından su yürütücü davranışlarının her zaman yaşanan tehdidine dikkat çeken öncü yetkili kurumlara uyan bu teori, çok fazla dikkat çekmektedir. Bir yetkili kurum, (MacDonald, 1973) örneğin, kendisinin asla yaşamadığı şantaj olayını örneklendirmek için  1918 makalesini (Bronson) ele almıştır.

Benzer şekilde, düşlemsel yalan içeren hiçbir vakaya rastlanılmamıştır. Daha önceki aldatılmış şikayetçi yaklaşımı, iddialı bir biçimde zorbalığa maruz kalındığını ispat etmekte, ancak bu kısımda bulunmamaktadır. Bu kadınlar, kararlılıkla zorbalığa maruz kaldıklarının savunmasını yapmamaktadırlar, sadece bunu mahkeme ortamına intikal etmektedirler. Caydırıcı beyanatlar ise oldukça erken ve çok rahat bir tavır içinde sunulmuştu. Kesin olarak, asılsız tecavüz suçlamaları, gerçeğe uygun olmayan koşullardan doğmaktadır, ancak asılsız tecavüz suçlamalarının en yaygın sebepleri olan ve ortaya atılan hususlara ilişkin belirticileri teşhis edemedik.

Asılsız tecavüz suçlamalarının en can alıcı ve ciddi dayanağı hatalı yargılamaların olabileceği yönündeki algılardır. Hatalı yargılamaların olabileceğini biliyoruz, ancak bu çalışma, bu asılsız suçlayıcıların soruşturmaların ilk evrelerinde saptanıp devre dışı bırakıldıklarını belirtmektedir. Ancak, bu dayanağa göre, asılsız suçlamaların suçlanan kişiyi zor durumda bırakmayacağı görüşündeyiz. Tek taraflı olarak, tecavüz zanlısı durumuna düşünce bir veya iki gün psikolojik ve sosyal travma yaşanır.

SONUÇLAR

Bu asılsız suçlamaların, anlaşılabilir bireysel ve sosyal güçlükleri yüzeysel olarak hafifletme amaçlı kadınların dürtüsel ve ümitsizlik içindeki girişimleri olarak yorumlamaktayız ve sonuç olarak, patolojik bir durumun yansıması olarak görmekteyiz, ör., yersiz kuruntular. Bu tür davranışlar bazen aşırı uç, sapkınlık, yasal olarak asılsız nitelendirdiğimiz için gizlenmeye çalışılmaktadır. İlk önce asılsız tecavüz suçlamaları, suçsuzluğun ispatı, intikam veya dikkat çekme amaçlı olarak etkileyici görülmektedir.

Psikolojik sağlık ve hukuki meslek mensupları, bu asılsız tecavüz raporlarını, diğer yapılarda bireylerin aynı gereksinimlerini karşılama amaçlı aynı tarz davranışları sergiledikleri için, teşebbüs ettikleri girişimlerin kapsamında fazla aşırı uç teşebbüsler olarak görmemektedir. Sürekli boşanma ve çocuğun verasetinin alınması işlemlerindeki aşırı uç ve asılsız yalanlamaları ve onay görme ve haklı bulunma arayışı içerisinde, kabul ve onay görmüş siyasal ve ticari yapılar ile birlikte gelişen gerçekten ölçüsüz kopmaları düşünelim. Ve kişilerin sık olarak cinayet girişimi sebep unsuru olarak ifade ettikleri, ikinci planda kalan ve basma kalıp hak ihlallerini bir anımsayalım.

Bu tarz davranışları destekleyen kadının durumuna ilişkin özel bir durum veya kusurlu bir hususa ilişkin hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Daha ziyade, biyolojik, yasal ve kültürel bazı yapılar asılsız tecavüz suçlamalarını kaçınılmaz hale getirmektedir. Eğer tecavüz erkeğin genel olarak giriştiği bir tür olay ise eğer erkekler toplum tarafından uygunsuz olarak görülen şekillerde olası gebelik durumuna ilişkin endişe taşıyorlarsa, eğer erkekler tecavüz girişimini ceza gerektiren bir davranış kalıbı olarak kabul eden bir kültürel yapıya sahiplerse ve eğer erkekler, maruz kalan kişilerin sempati ve dikkat çekeceğini düşünüyorlarsa dolayısıyla, erkekler de asılsız tecavüz suçlamasında bulunabileceklerdir.

En çok baş ağrıtan unsur, oldukça az sayıda vaka ile ilgilenen polis kurumlarından elde edilen bu delillerin genelleştirilmeye uygun olup olmadığının araştırılmasıdır. Şüphesiz, buradaki %41’lik oranın diğer popülasyonlar için geçerli olacağını öncelikle, bu tür davranışları etkileyen yapısal değişkenlere ilişkin bilgisizliğimize istinaden ve bu yapısal farklılıkların kentler arasında ciddi ayrımlara yol açacağından dolayı düşünmüyoruz. Ancak bir diğer “gerçek” olay insidans değerlerinin elde edilmesini zorlaştıran daha büyük husus ise öncelikle daha büyük kentlerdeki polis kurumlarının arasındaki çok yüksek farklılıklardır (bkz Comment 1968; Newsweek 1983; Pepinsky ve Jesilow 1984); farklılıklar oldukça yüksektir, aslında, bazı polis kurumları haklı olarak tekli bir tecavüz şikayeti almamışlardır. Benzer şekilde, bazı polis kurumları, bütün tecavüz suçlamalarının asılsız çıktığını beyan etmektedir, ancak diğer kurumlar ise aldıkları hiçbir tecavüz suçlamasının asılsız olmadığını beyan etmektedir (Kanin, 1985). Bu polis kurumlarının bazıları istatistiksel ve prosedürsel aldatmacadan başka bir şey değildir. Diğer yandan, burada rapor edilen bulguların bazılarının belirli bir atipik kesim tarafından üretilen abartıdan başka bir şey olmadığı yönünde bir eğilim vardır o da, asılsız tecavüz suçlamalarına yol açabilecek alışılagelmemiş bir insidans veya yapının bu toplumlarda olmadığı şeklindedir. Bu şehir, asılsız tecavüz suçlamaları ile ilişkilendirilebilecek bir tatil yeri/şehir dışı yerleşimi değildir veya geçici popülasyonların uğrak yeri değildir (Wilson 1978). Bu şehirdeki gerçek suç unsuru haklılıklarına bakmaksızın, bütün tecavüz şikayetlerini ciddi olarak örtbas etme amaçlı kayıt eden ve inceleyen polis kurumlarının varlığıdır. En başarılı polis birimlerinin daha fazla derecede asılsız tecavüz vakalarını raporladıklarına şahit olmaktayız. Bu faktörlerin ışığı altında, belki de en ihtiyatlı bu verilerden elde edilebilecek olan değerlendirme asılsız tecavüz suçlamalarının alışılagelmemiş bir durum olmadığı şeklindedir. Bu çalışmanın tek bir şehre ait asılsız tecavüz suçlamalarının sistematik, uzun dönemli, yerinde analiz uygulanan ilk inceleme olmasından dolayı, diğer şehirlerdeki gelecekte benzer emniyet güçleri ile yapılacak olan çalışmalar, bu bulguların doğruluğunu değerlendirmelidir.

EKLER

1988 Senesinde, iki büyük Midwestern devlet üniversitesinin polis kayıtlarına ulaştık. Tecavüz suçlamalarına ilişkin olarak, soruşturma sorumlularının yardımları ile son 3 sene içindeki bütün kaba kuvvet kullanarak yapılan tecavüz şikayetleri analiz edildi. İki üniversite oldukça benzer sayıda tecavüz suçlaması ve asılsız tecavüz suçlaması beyan etmiş olduğundan dolayı, asılsız suçlamaları birleştirildi, n=32. Bu oran her iki kampüste beyan edilen toplam kaba kuvvet uygulanarak yapılan tecavüz suçlamalarının %50’sini oluşturmaktadır. Daha sonrasında ise alışıla gelinmedik şekilde, bu üniversite kadınlarının tecavüz suçlamasında bulunduklarında doğru bir suçlamaymış gibi asılsız beyanatta bulunabileceklerini saptadık. Üniversite polis kurumlarından elde edilen diğer raporlar bu bulguları desteklemektedir (Jay, 1991).

Her iki polis kurumunda, suçun alınması ve sonraki izleyen soruşturmalar, rütbeli bayan polis memurlarının sorumluluğu altındaydı. Hiçbir kurum yalan makinesinde sorgulama yapmadı ve suçtan vazgeçerek suçlamanın asılsız olduğu beyanatından bulunmadılar. En can alıcı nokta, şikayet sahiplerinin asılsız suçlamalarda öne sürdükleri, sebeplerin içerikleriydi, buna benzer sebep içerikleri öğrencisi olmayan kentlerden elde edilmişti. Asılsız suçlamaların yaklaşık olarak yarıcı (%53) kanıt amaçlı ortaya atıldı. Her vakada, istekle girilen cinsel ilişki, çözümü tecavüz suçlaması olarak ele alınan sorunları yaratmıştır. İntikam amaçlı suçlamalar %44’lük oranla, aynı benzer yapıda göz ardı edilebilecek ve kinci yapıda kent polisine intikal ettirilen yapıdaydı. Sadece tek bir şikayetçi dikkat/sempati kazanma amaçlı girişimde bulunan sınıfına girdi. Üniversite popülasyonlarındaki beklenmedik ancak destekleyici paralel bulgular, heteroseksüel girişimlerdeki karmaşıklıklar ve çarpıklıkların eğitim seviyesi ile ilgili olmadığını ispat etmektedir. Aslında, biz kendi polis kurumumuzun elde ettiği vakalardan çok daha farklı vakalara rastlamadık.

 

Türkiye’de olmaz mı?

https://www.egehaber.com/izmir/izmir-de-genc-kizdan-enistesine-tecavuz-iftirasi-h167604.html

http://www.ensonhaber.com/tecavuz-iftirasi-hayatini-karartti-2016-04-11.html

https://www.kizlarsoruyor.com/cinsel-yasam/q1670295-arkadasim-kuzeni-onu-istemeyiince-bana-tecavuz-etti-diye-iftira-atmis

http://www.hurriyet.com.tr/tecavuz-iftirasi-atan-universiteli-kiza-5-yil-hapis-25293798