BABADER olarak 15-16 Kasım 2019 tarihinde TİHEK tarafından “Şiddet Toplumundan Merhamet Toplumuna” anlayışıyla organize edilen Şiddetin Önlenmesi Çalıştayını takip ettik. Çalıştayda yapılan çalışmalarda derneğimizin ilgi alanına giren kısımlar ile ilgili izlenim ve görüşlerimiz ekte sunulmuştur.
BABADER olarak kimden kime olursa olsun her türlü şiddetin karşısında bir derneğiz. Kadına karşı şiddetin her mecrada ifade edildiği fakat erkeğe yapılan şiddetin hiçbir yerde ifade edilemediği bir çağı yaşıyoruz. Bu nedenle toplamda adil olma adına erkeğe yapılan şiddeti daha çok dile getirdiğimiz bir gerçektir. Ancak bu durumda dahi milyar dolarların döndüğü kadına destek projeleri ve kadına şiddete karşı çalışma ve kampanyaların yanında sesimiz çok cılız kalmaktadır.
Kadına karşı şiddete karşı duruyor gibi görünmek büyük bir rant kapısı iken erkeğe karşı şiddete hayır demek kişiyi sıkıntıya soktuğu gibi hiçbir destekte bulmamaktadır. TİHEK kurumu bu pencereden bakıldığında hem kadın hem erkeğe karşı yapılan şiddetin kaldırılması için insanlık adına büyük işler yapmaktadır. Kuruma insan haklarını korurken, ismi ve görevine layık olarak, eşit ve adil davrandığı için sonsuz teşekkürü bir borç biliriz.
Çalıştay boyunca şiddetin tüm boyutları ele alınmaya çalışıldı. Ancak şiddetin ekonomisi bu Çalıştayda ele alınamadı. Hâlbuki şiddet ekonomisi çok büyük bir ekonomidir. Bu ekonomik faaliyetlerin durdurulması çok zordur.
Aile mahkemelerinde erkeklerin ve diğer mahkemelerde birçok vatandaşımızın maruz kaldığı ve adil yargılanmama diyebileceğimiz yargısal şiddet (yapısal ve kurumsal şiddetin en tehlikeli olanıdır) hiçbir şekilde gündeme gelmedi.
Halbuki sayın Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan “Eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse, oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir. Yargının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur” diyerek. En tehlikeli sorunun adaletsizlik olduğunu belirtmiştir.
Yapılan ve sunulan çalışmaların büyük bir bölümünde yine kadına şiddet ve kadın cinayetleri üzerinde durulmuştur. Hâlbuki gerek cinayet sayıları, gerek iş kazaları, gerek şehit olan vatandaş sayıları açısından, gerekse hayatın yükünün taşınması açısından bu ülkede asıl mağdur edilen erkeklerdir.
Peki, bu halde neden kadına şiddet erkeğe şiddete oranla çok daha fazla yer bulabilmiştir çalıştayda. Çünkü kadına şiddet üzerinden beslenen birçok kurum ve kuruluş vardır. İçişleri bakanlığı yetkilisi bile sunumunu yaptığı çalışmaları Avrupa Birliği fonları ile yaptığını beyan etmiştir. Göçmen kadınlar ile ilgili yapılan çalışmalarda yine Avrupa Birliği fonları kullanılmıştır.
Anlaşılan odur ki; Avrupa Birliği bizi parası ile yönetmektedir. Neye ne kadar kaynak ayıracağımıza hangi konuları çalışacağımıza ne neticeleri nerede nasıl sunacağımıza bu fonları sağlayanlar karar vermektedirler. Fiili olarak devleti Avrupa Birliği yönetmektedir. Kadın hakları için milyar dolarlar ayrılır iken ne Avrupa Birliği bütçelerinde ne de Aile ve Çalışma Bakanlığı Bütçelerinde ve uygulamalarında erkek hakları ile ilgili tek bir harcama görünmemektedir. Ayrıca Kadının statüsü Genel Müdürlüğü var iken ve AÇSPB bir kadın bakanlığı gibi çalışır iken hiçbir kurum kuruluş erkeklerin hakların korumamakta hatta gasp etmektedir.
Çalıştayda hayvan hakları bile konuşulmuş ancak temsilcimiz Ramazan TAN’ın birkaç cümlesi ve Sema MARAŞLI dışında erkek haklarını savunan hiçbir konuşma olmamıştır. Erkeklere yapılan şiddetten kimse bahsetmemiştir.
Çalıştayda söz alan bayanlar yine her türlü şiddetin kadın yapıldığını söylerken erkeğe yapılan şiddeti görmezden gelmişlerdir. Bu davranışları ile kendileri kadının erkek kadar merhametli ve adil olamayacağının bir ispatını olmuşlardır. Kadına yapılan şiddetin karşısında tüm erkekler durur iken erkeğe yapılan şiddete karşı kadınların hemen hemen hiçbir desteği bulunmamaktadır. Çalıştayda bir bayan olarak bu konuyu gündeme getiren Sema MARAŞLI hanımefendiye ve çocuk haklarını savunan Erkut ERDOĞAN’ a teşekkürü bir borç biliriz.
6284 sayılı yasanın konuşulduğu oturumda kanun birçok eleştiri aldı. Özellikle kadın beyanı ile yapılan uzaklaştırmaların kötü amaçlı kullanıldığına dikkat çekildi. Bu kanunun ne aileyi ne de kadın korumadığı tekrar belirtildi.
İçişleri bakanlığının KADES uygulaması sadece kadınlara yönelik hazırlanması eleştirildi. Temsilcimiz Ramazan TAN ın neden şiddet ihbarının sadece kadınlardan alındığını KADES uygulamasının erkeklere yasaklanması ile yaşam hakkının elinden alındığını belirttiği soruya içişleri bakanlığı temsilcisi doyurucu bir cevap veremedi.
Bu uygulamayı şiddete maruz kalan kadınlar kullanabilirken uygulama erkeklere kapatılmıştır. Bunun hiçbir izahı yoktur. Tek izahı devlet nezdinde kadın canı erkek canından çok önemlidir. Hatta erkek canın hiçbir önemi olmadığını göstermektedir. Şöyle ki bu uygulamada erkeğin polise ulaşımı kasıtlı olarak engellenmektedir. Ve bu uygulamanın kullanımında erkeğe atılan binlerce iftiranın hesabı sorulmamaktadır. Adeta bu uygulama erkeğe zulüm aracına dönüşmüştür.
Sonuç olarak:
- TİHEK gibi bir kurumun olması ve faaliyetleri bizlere bir umut vermiştir.
- Çalıştayda yapılan sunumlar ile Avrupa Birliği tarafından fiili olarak fonlar aracılığı ile yönetildiğimizi. Bürokrasimizin bu fonlara teslim olduğunu gördük.
- Kadın dernekleri ve çoğu kadının hatta erkeklerin bile erkeğe yapılan zulmü görmediklerini, erkek ölümlerini konuşmadığını, konuşanı susturmaya çalıştığına şahit olduk.
- Şiddetin ekonomisinin Çalıştayda ele alınmaması bir eksiklik olarak göze çarptı.
- Yargısal şiddete hiçbir yerde yer verilmediği gibi bu Çalıştayda da yer verilmedi.
Her şeye rağmen toplumun ve insanların hücrelerine kadar işleyen şiddetin iki gün boyunca konuşulması çözüm önerilerinde bulunulması yerinde bir çalışma olmuştur.
Tüm emeği geçenlere BABADER olarak teşekkür ederiz.
- Kadın cinayetlerindeki artış - 3 Haziran 2022
- Mesele Eşitlik mi? - 27 Mart 2021
- Medya Midas yazdı: “Türkiye bu haberi konuşacak… İstanbul Sözleşmesi’nde büyük değişiklik!” - 20 Şubat 2021