Murat TAŞOCAK kardeşimizin katil zanlısının yargılanması davasına ait basın bildirisi

Öncelikle  Murat kardeşimize Allah’tan rahmet kederli ailesine ve özellikle annesi Ayla ablamıza başsağlığı ve sabır dileklerimizi sunuyoruz. Mekânı cennet olsun.

Bugün burada bulunma sebebimiz Allah’ın kendisine emanet ettiği kızını, mahkemelerin velayeti anneye vermesi sebebiyle anne’ye teslim ederken katledilen Murat TAŞOCAK babamızın haklarının yargı tarafından korunmasının takipçisi olmaktır.  

Böylece kederli ailesinin ve Türk toplumunun her bir ferdine yüklediği adaleti arama yükümlüğümüzü yerine getirmiş olacağız.

Her türlü güç ve yetki odakları kullanılarak topluma “canavar erkek, canavar baba” yanında “mağdur, zulme uğramış olarak gösterilen kadın” tanımı ile kadınların iç dünyasında erkeğe duyulan öfkenin ne boyutlara vardırıldığını bu cinayet ortaya koymuştur.

Ülkemize ve manevi değerlerimize düşman dış mihraklar tarafından desteklenen bazı Sivil Toplum Kuruluşları susmayı bile şiddet kavramına sokarak, kadınlara “erkeğe karşı her türlü zulmü yapmak hakkınızdır” öğretisi verilmiş, böylece Türk milletinin temel taşı, atomu olan Aile yapısı patlatılmıştır.

Bu öğretinin etkisiyle, kadının erkeğe karşı; genellikle ev içinde kalan ve erkeğin gün yüzüne çıkarmadığı, içine attığı “psikolojik, ekonomik, cinsel ve fiziksel şiddet” artırılmıştır ve yine bu öğretinin bir neticesi olarak Murat kardeşimiz katledilmiştir. Sonuç milyonlarca mutsuz aile, yüz binlerce boşanmış çift, öksüz ve yetim kalmış çocuklar…

Öyle zannedildiği gibi sadece kadına şiddet değil erkeğe ve özellikle çocuğa şiddet özellikle de 2012 de yürürlüğe giren 6284 sayılı yasa sonrası artmıştır.

6284 sayılı yasa “AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN” ismi ile yaldızlanıp sunulsa da hem içerik, hem uygulama, hem de neticeleri açısından aileleri parçalamış, kadına karşı şiddeti buna bağlı ve ilave olarak kadının erkeğe ve çocuklarına şiddetini artırmıştır.

Bu kanunu hazırlayanlar ve uygulayanlar yaptıkları konuşmalarda kanunun neticelerini söyleyemeyecek kadar utanç duymaktadırlar.

Hal bu iken “erkeğe ve çocuğa yapılan şiddet” kadına karşı yapılan şiddetin yüzde biri kadar basında yer alamamaktadır.

Bu zulüm sadece basın ile de kalmamakta “erkeklerin haklarını araması” hukuksal olarak ta imkânsız hale getirilmektedir. Bizim burada bulunma sebebimiz bu çok zor olan erkeğin hukuk arayışı çalışmalarında ölen kardeşimiz Murat’ın annesi Ayla hanımın yanında olmak, ona destek vermektir.

Özellikle de Murat kardeşimizin kızının, babasının katillerinin eline verilmesine karşı durmaktır.

Murat kardeşimize ve kızına zirve derecesinde yapılan ve canına mal olan zulüm esasında belirli ölçülerde hemen hemen her babaya ve çocuğa yapılmaktadır.

Çoğu zaman hak aranacak, zulmü önleyecek yer olan yargı eli ile yapılan haksızlık ve zulümler şunlardır.

VELAYET: Boşanma davası açılır açılmaz kadının istemi halinde ön araştırmaya gerek kalmadan, 0-8 yaş aralığındaki çocukların velayeti anneye veriliyor.  Bu konuda hiçbir bilimsel çalışma yok iken hatta baba yokluğunun anne yokluğundan çok daha vahim sonuçlar verdiğine dair elde bilimsel araştırmalar ve bilgiler var iken sorgusuz sualsiz çocukların anneye verilmesi anlaşılamamaktadır.

ÖLENE KADAR NAFAKA: Eşit kusur durumunda bile çalışan eş çalışmayan eşe ömür boyu nafaka ödemekle yükümlü tutuluyor. Böylece velayeti kaybeden kişi, çocuklarının yanı sıra gelirini ve yeni bir hayata başlama imkânını da kaybediyor.

Devlet nafaka hükmü ile boşanacak insanlara adeta “boşan, evlenme, çalışma” demektedir. Bunların neticesi olarak “hem boşanmalar, hem fuhuş, hem işsizlik” oranları artmaktadır.

ÇOCUKLAR BABALARINA DÜŞMAN YETİŞTİRİLİYOR: Velayeti alan taraf (hemen hemen her durumda kadın) çocukları babaya karşı bir şantaj unsuru haline getirmektedir. Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu olarak bilinen bu olay kadınların çocuklarını babalarına düşman etmeleridir. Babalar ise kendi verdikleri nafaka ile kendilerine düşman çocuklar yetiştirilmesine dayanamayıp cinnet geçirmektedir.

CEZAEVİ GERÇEĞİ: Nafakanın ödenmediği/ödenemediği durumlarda geliri olup olmadığına bakılmaksızın, baba hakkında her şikâyet ile üçer aylık hapis cezasına hükmediliyor. Ayrıca hapisteyken o ödenemeyen borç düşmüyor ve yatılan süre boyunca yeni nafakalar işleniyor. Bu ise fiili olarak ömür boyu ceza demektir.

ÇOCUK HACZİ: Velayeti alan anne istemezse, babanın çocuğu mahkemenin tayin ettiği günlerde, icra dışında görme imkânı yok. Bu durumda çocuk için icra dairesine para yatırılıyor ve çocuk bir mal gibi icra yoluyla haczedilerek teslim alınıyor. Pratikte velayeti alan anne, çeşitli bahanelerle babayla çocuğun görüşmesini engelliyor. Ne hikmet ise her icrada icraya sebep olan icra masrafını öderken çocuk icrasında babalar icra masrafını ödemektedir. Bu nedenle çoğu kez kadınlar babaya zarar vermek için icra istemektedir.

6284 SAYILI YASA UYGULAMALARI:  Kadının iftirası ile babalar kanun eli ile 3-6 ay arası evlerinden atılmaktadır. Teröriste bile yatacak yer veren devlet erkeğin kıyafetini almasına bile izin vermeden erkeği sokağa atmakta buna rağmen kadın sığınma evleri yapmaktadır. Ayrıca hiçbir devlet kuruluşu bu söylenenler iftira mı değil mi ilgilenmemektedir.

Yasa gereği her hafta 1,5 saat kadına şiddeti olsa da olmasa da yayınlayan medya sayesinde kadınlar erkeklere düşman edilmekte erkekler cani gösterilmektedir.

Tüm yazılanlardan da anlaşılacağı gibi çoğu zaman yargı eli ile yapılan haksızlıklar ile babalar ve çocukları mağdur edilmektedir. Ancak medyada sunulan bunun tam tersi olmaktadır.

Aslında millete bağlı olması gereken bazı yargı makamları bağımsız olma iddiası ile ne milletin değerlerine ne de vicdanlara uygun olmayan kararlar almaktadır. Bu duruma bir ölçüde anayasa ve insan haklarına uymayan kanunlar da sebep olmaktadır.

Bağımsız olan yargının bu vicdandan ve milletten bağımsız davranışları millet nezdinde git gide artan oranda hoşnutsuzluk ve nefret kazanmaktadır.

Anayasa ve kanunlara uymayan, gerekçesiz gerekçeli kararlar ile alınan haksız ve vicdansız kararlar ile egemenlik kayıtsız şartsız yargıya bırakılmaktadır.

Ancak yargıya müdahale imkânı olmayan milletimizin bu haksızlıkların hesabını yine yargıya müdahale imkânı olmayan siyasilere kesmekten başka çaresi kalmamaktadır.

Nereden kaynak sağladığı belli olmayan STK’lar ve kimler tarafından yönetildiği meçhul bazı yayın kuruluşlarının ve ayrıca aileyi çok kolay dağıtan ve her yükü erkeğin üzerinde bırakan mahkeme ve Yargıtay kararları ile Türk aile yapısı yıkılmıştır. Gençler evlenmek istememektedir. Boşanma oranları artmış doğum oranları düşmüştür.

Aile birliğine ve çocuğa büyük önem veren Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyoruz:

Ailenin içine nefret tohumları ekerek aileyi yıkan 6284 sayılı yasanın, haksız, hukuksuz, vicdansız olarak verilen aileyi yıkıcı mahkeme kararları ve içtihatların, kadını erkeğine düşman eden STK’ların hiç birine müdahale gücü olmayan elinde sadece bir oyu olan necip milletimizin hesap sorabileceği ve yardım talep edebileceği tek makam olan siz ve vekillerimizden ricası şudur ki:

Aile yıkılırsa millet yıkılır, devlet yıkılır, din yıkılır. Uğruna savaşılacak hiçbir şey ve savaşacak hiçbir insan kalmaz.

Bu çok uluslu, bol finansal destekli, uzun süreçli ve geniş satıhlı dine ve milletimize yapılan darbe girişimini vekillerimiz ve Cumhurbaşkanımız olarak engellemenizi millet adına sizlerden rica ediyoruz.

Milletimize ve devletimize saygı ile sunarız.

Bir yanıt yazın