Türkiye ve dünya da aile yıkım projesi ve ailesiz toplum çalışmaları artık her kesim tarafından bilinmektedir. Üst akıl ya da şeytani akıl denilen oluşumlar artık bu çalışmalarını gizlemek ihtiyacı da duymamaktadır. Feminist ve aile düşmanı derneklere yağmur gibi para yağdırmaktadır. Feminist dernekler aileye düşmanlık yaptığı gibi aile bakanlığı da kadına destek olma kılıfı altında aile parçalama operasyonlarının parçası olmuş ve “kadın için aile artık güvenli liman değildir”açıklamasını yapmıştır.
Anayasa madde 41. –“ (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.”
Bu durumda devletin yapması gereken; ya Anayasayı değiştirme, aileyi yıkan kurumlar ve derneklere destek vermek, ya da aileyi yıkıcı faaliyetleri olan kurum ve STK’ları kapatmak Anayasa maddesini uygulayıp aileyi desteklemektir. Aksi takdirde devlet aileyi korumak içinde yıkmak içinde para harcıyor. Örneğin Şişli Belediyesi aileyi istemeyen Mor Çatı Vakfına 105 000 TL para yardımı yaparken devlette aileyi korumak için milyonlarca lira harcıyor [1]. Sonunda ne ileri ne geri bir arpa boyu yol alamıyoruz. Artık devlet karar vermelidir. Aile iyimidir kötü müdür? Faydalı mıdır zararlımıdır? Devlet aileyi mi bireysel hayatı ve boşanmaları mı desteklemelidir?
Halen Anayasa da 41. madde durduğuna göre biz de devletin aileden yana bir tavır göstermesini ve bu amaç uğrunda çalışmalar yapmasını bekleriz. Ancak Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 yılı bütçesi 26,7 milyar TL olduğu halde aile korunamamaktadır. Boşanmalar artmış, evlilikler azalmıştır, aile içi şiddet arttığı gibi mutlu aile sayısı da azalmıştır.
Peki, aile kumrunun çöküşünü ve bu bütçenin hesabı sorumlu kişilere soruluyor mu? Kimler soruyor? Sorulmadığı belli ki kimse bu konuda hesap vermiyor. Hatta bir de başarı hikâyeleri uyduruyorlar.
Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı, Ayşe KEŞİR meclisteki konuşmasında[2] 6284 sayılı ismi aileyi koruma ancak gerçekte aileyi yıkım yasasını çıkarmak ile ve binlerce saat toplantı yapmak ile övünüyor. Bu ne aymazlıktır ki binlerce ailenin dağılmasına sebep olan bir yasayı marifet gibi savunurken bir de bu yasa için binlerce dolar harcadık derken insan hiç mi hicap duymaz.
Aile bakanlığı döneminde çok başarısız bir performans ortaya koyan Betül SAYAN KAYA sanki partinin amacı aileleri parçalamak gibi AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığına seçilmiştir.
Acaba mevcut iktidarın Aile Bakanlığı başarı ölçütü daha çok aile içi şiddet ve daha çok boşanma mıdır?
Peki, devlet anayasada yazan görevini neden yerine getirememektedir? Bunun için konuya etki eden paydaşları bir irdelemek faydalı olacaktır.
En baştan başlar isek devleti 3 kurum yönetir. Yasama, yürütme ve yargı.
Yasama faaliyetleri milletvekilleri ile yönetilir. Milletvekilleri acaba yeterli kalitede mi? Çıkan yasaları okumadan oylayan milletvekilleri[3] ve bu milletvekillerinin büyük çoğunluğu hukukçu- avukattır. Yani meseleler ne kadar çok artarsa bu milletvekilleri o kadar çok para kazanır. Çok mu kötü niyetli dediniz benim için? Siz demek ki hiç yargının eline düşmediniz. Bu bahsi başka bir yazıya havale edip burada detaya girmeyeceğim.
Böyle bir yasama yapısından iftira ve aileyi yıkana destek veren 6284 sayılı aileyi yıkım kanunu çıkar. Zina serbest kalır. Aile yıkımını teşvik için nafaka yasası çıkar. Bu yasa kadına “boşan, evlenme, çalışma” der.
Yürütme faaliyetleri hükümet eli ile yapılır. Bu faaliyet aile konusunda iki organ tarafından yürütülüyor. Biri Aile, Çalışma Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (AÇSPB) diğeri ise adalet bakanlığı. Adalet bakanlığının hemen hemen tüm yapısı hukuk kökenli insanlardan oluşmaktadır. AÇSPB ise adeta bir kadın cumhuriyetidir. Burada kadın ya da erkek olmak bir sorun olmaması gerekir. Ancak erkek ağırlıklı hiçbir bakanlıkta biz 18-60 yaş arası kadınlara hizmet vermiyoruz denilmemektedir. AÇSPB ise engelli bile olsa bu yaş grubunda erkeklere hizmet vermemektedir. Buradan anlaşılan bakanlığın erkeksiz bir aile anlayışı vardır. Erkeksiz bir aile bugün varsa bile yarın olmayacaktır.
Yargı başlığında ise çok daha vahim bir tablo vardır. Yargıtay ikinci daire başkanı daireye gelen davaların çok olduğu ile adeta övünmektedir. Avukatların geçim kaynağı boşanmalar ve karı koca kavgaları olmuştur. Aile içi kavgayı körükleyen ve iftira atmayı öğreten birçok ahlaksız türemiştir. Aile de en ufak olay bile Yargıtay’a taşınmakta ve yargı gereksiz meşgul edilmektedir. Yargıtay da aldığı kararlar ile adeta boşanmalara çanak tutmaktadır. Yargı sistemini besleyen bu aile yıkım kararları da yargı sistemi tarafından beslenmektedir. Yargının yanlış kararları davaları artırmakta artan davalar da yanlış kararları artırmaktadır.
Yasama, yürütme ve yargı sistemi ile aileyi ve gelecek nesilleri sofrasına meze yapan bir sistem doğmuştur.
Biri tutmuş biri yemiş biri de hani bana demiştir.
Peki, aile çatırdarken biz çözümü kime soruyoruz? Sorunu üretene ve o sorundan beslenene. Nafaka ile ilgili görüşmelere avukatlar geliyor, feminist dernekler geliyor, bakanlık yetkilileri geliyor ama nedense mağdur babalar toplantıya alınmıyor.
Feminist derneklerin birçok üyesi avukat kökenlidir. Kadına şiddet ve ev içi geçimsizlikler artıkça avukatların kazançları ve bu derneklere yapılan bağışlarda artmaktadır. Adeta ölen kadınlar bu derneklerin hammaddesi olmuş.
Şişli Belediyesi gibi devlet kurumları da aile istemeyen adeta aile düşmanı Mor çetelere para yardımı yapmaktadır. Benim param ile benim ailemi yıkmaktadırlar[4].
Bir kısım avukatlar arabuluculuk sistemi ile ailelerin kurtarılmasına da karşı çıkmaktadır. Avukatlık mesleği öldürülmektedir denilmketedir . Hal bu ki bu memlekette sorunlu alan ve kişi sayısı avukatlara ihtiyacı asla yok etmeyecek kadar fazladır. Bu kafadaki avukatlar mesleğinin bitmesinden değil kolay ve çok para kazanamamaktan korkmaktadır. Arabulucuya bile gelmesi gerekmeyen komşu tavsiyesi ile bitecek ufak çatışmalar Yargıtay a kadar bir havzanın su kaynağıdır. Bu su kaynağını kullanan yargı sistemi adeta aile öğütme değirmenidir. İnsanları iliklerine kadar sömüren bir sistem haline gelmiştir. Adalet falan da dağıtmamaktadır. Vicdanlar zaten sükût etmiştir.
Yasama, yürütme ve yargı da kendi çıkarlarını milletin çıkarlarının önünde tutan kişiler olursa bu sorunlar artarak devam edecektir.
Hep aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek deliliktir. Aile çöküş içerisinde iken aile bakanı sürekli olarak cinsiyetçi bir yaklaşım ile kadın olarak seçiliyor. Kadın Aile Bakanı olması farz mıdır? Ayet midir? Bu kadar başarısız bir grafik var iken aile bakanlarının sürekli cinsiyetçi yaklaşım ile kadın olması ne ile izah edilmelidir. Aile bakanlığının gerçekten liyakat ile seçilmediğini kurulduğundan beri kadın bakan seçilmesinden de bellidir. Hiç mi liyakatli erkek yoktur aile bakanı olacak? Artık aynı şeyi deneyip farklı sonuç bekleme deliliğinden kurtulsak ve bir de erkek bakan atasak aile bakanlığına olmaz mı?
İstanbul Sözleşmesi izleme komitesi olarak bilinen GREVİO çalışmaları için aranan özelliklerde tecrübeli insanlar istenmiştir. Peki, bu tecrübeli insanlar yaptıkları çalışmalar ile bugüne kadar aile içi şiddeti azaltabilmiş mi? Hayır sürekli artmıştır. Peki, aileyi yıkma konusunda bu kadar tecrübeli insanlar neden hala Türkiye’nin aile politikalarında etkindir?
Sözde bağımsız dedikleri GREVİO ekibi Avrupa Konseyi ne hesap vermekte ancak mağdurların bilgi isteklerini bile cevaplamamaktadır. Yani bu ekip bağımsız değil Avrupa’ya göbekten bağlı bir ekiptir. Peki, Türk aile yapısını bozmak isteyen kimdir? Avrupa’nın tam kendisidir. Bu ne demek? Kurda koyun emanet etmişiz demek. Kılavuzu karga olanın başı beladan kurtulmaz.
Yasama, yürütme ve yargının ayrıca batı destekli feminist derneklerin öldürdüğü aile cenazesinin altında hükümet kalacaktır. Hem bu dünya da hem ahrette sorumluluktan kurtulamayacaktır.
O nedenle bir dost tavsiyesi olarak, hükümetin aileyi yıkan bu ekipten bir an önce uzaklaşması ve gerçek aile dostları ile yeni bir aile koruma sistemi kurması gerekir. Aksi halde dost olmaya çalıştığınız düşmanlar dost olmayacak ama dostlarınız düşman olacaktır.
Sorunu üretenlere aile nasıl kurtulur diye sorarsanız son sorunuzda alacağınız cevap “aile o kadar sorunlu ki ortadan kaldırılmalıdır” olacaktır! Bu da altın vuruş olacaktır!
Sofraya oturttuklarınız ve hesap verdiğiniz Avrupa Konseyi, Parçalanmış Türk ailesini sofraya sipariş edenlerdir. Mutfakta ise ismi sizin gibi benim gibi ruhları satın alınmış hainlerdir.
SORUNUN KAZANANLARINA ÇÖZÜM SORARSANIZ KANDIRILIRSINIZ.
- KOCALARINIZA İFTİRA ATMAYIN - 17 Kasım 2020
- SORUNUN KAZANANLARINA ÇÖZÜM SORARSANIZ KANDIRILIRSINIZ… - 29 Kasım 2018
- 14 ŞUBAT KUYUMCULAR VE ÇİÇEKCİLER GÜNÜ - 15 Şubat 2018